Sosyal Medya

Güncel

Abdurrahman Dilipak / Hicret

Hicret olayı ile birlikte İslâm tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Hicret sadece bir mekân değişikliği boyutunda kalmamış, İslâm’ın daveti, teşrî faaliyeti ve siyaseti açısından bir dönüm noktası olmuştur.



Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit

Dün Hicri yeni yılın ilk günü idi.. Aradan 1439 yıl geçmiş.

Hz. Muhammed SAV’in Medine-i Münevvere’ye hicret için yola çıktığında Sevr maÄŸarasında üç gün kaldı sonra Kûba Mescidi’ne ise 8 gün sonra ulaÅŸtı. Toplamda bu yolculuk 11 gün sürdü. Mekke-i Mükerreme’den hicret 622 yılından itibaren devam etti ve bu hicret 1 yıl kadar sürdü.

Resulullah (sav) Medine’ye hicret ettiÄŸi zaman yanında Hz. Ebubekir ve yol kılavuzluÄŸu yapan Süraka bin Malik vardır.

Hicret yolculuÄŸunda Hz. Peygamber yalnız deÄŸildi. Yanında Hz. Ebu Bekir ve o’nun azatlısı Amir b. Füheyre de vardı. Ve, o gün için henüz Ä°slam’ı kabul etmemiÅŸ, peygamberimize belli bir ücret karşılığında kılavuzluk yapacak olan, güvenilir bir kiÅŸi ve maharetli bir kılavuz olan Abdullah b. Ãœreykıt de vardı.

Burada küçük bir hatırlatma yapmam gerek. Hicri takvimdeki yılbaşı ile Hicretin sene-i devriyesi aynı gün deÄŸil. Hicri yılbaşı 1 Muharrem, ama Hicret DÄ°B Ä°slam Ansiklopedisinde verilen bilgiye göre “…Hz. Peygamber’in Mekke’den çıkışı, Kubâ’ya varışı ve Medine’ye giriÅŸi hakkında verilen tarihler oldukça farklıdır. Bunların incelenmesi sonunda, Mekke’liler’in 26 Safer (9 Eylül 622) PerÅŸembe günü suikast kararı aldıkları, durumu öğrenen Resûl-i Ekrem’in o gece ÅŸehri terkederek Sevr maÄŸarasına gittiÄŸi, 27-28-29 Safer (10-11-12 Eylül 622) Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerini maÄŸarada geçirdiÄŸi, 1 Rebîülevvel (13 Eylül 622) Pazartesi günü maÄŸaradan yola çıktığı, 8 Rebîülevvel (20 Eylül 622) Pazartesi günü Kûbâ’ya indiÄŸi ve 12 Rebîülevvel (24 Eylül 622) Cuma günü Medine’ye girdiÄŸi anlaşılmaktadır.” 1- Muharrem, 2- Safer3- Rebiülevvel, yani Hicret Hicri 3. ayda gerçekleÅŸiyor.

Hicrette Peygamberimizle Süraka arasında geçen bir olaydan söz edilir. Ebu Cehil Peygamberimizi yakalayıp getirene büyük mükafatlar vadetmektedir. Süraka’nın da buna ihtiyacı vardır. Peygamberimizin peÅŸine düşen, ama atının ayakları kuma saplanır. Peygamberimizden bağışlanma diler. Peygamberimiz de affeder. Süraka yazılı bir emanname ister. Peygamberimizin izni ile Âmir bin Füheyre emannâme’yi yazdırıp, Sürâka’ya verir. Bu olay Nübüvvetin 13. yılında olur.

Sürâka bin Mâlik bin Ca’ÅŸem Kenâni RA‘ın künyesi “Ebû Süfyân”dır. DoÄŸumu kesin olarak bilinmiyor.  Peygamberimiz Mekke’nin fethine gelirken elindeki emanname ile gelip Müslüman oldu. Hazreti Osman’ın zamanında vefât etti.

Ashabdan Medine’ye hicret eden ilk kiÅŸi MahzûmoÄŸulları’ndan Ebû Seleme Abdullah b. Abdülesed’dir. Ebû Seleme, Akabe biatlarından bir yıl önce hanımı Ãœmmü Seleme ile birlikte hicret etti. Buhârî, 1. Akabe Biatı’ndan (621) sonra Medine’ye Ä°slâm’ı tebliÄŸ için gönderilen Mus‘ab b. Umeyr ile Abdullah b. Ãœmmü Mektûm’u ilk muhacirler olarak kabul eder. 2. Akabe Biatı’nın ardından (622) hicrete izin verilmesi üzerine ilk defa Âmir b. Rebîa ve hanımı Leylâ bint Ebû Hasme göç ettiler. 

Böyle bir tehlike Eslem kabilesinin topraklarına gelindiÄŸi zaman da yaÅŸandı. Resullullah Hicret’te, Mekke’den ayrılırkenkine benzer bir tehditle yolda tekrar karşılaÅŸtı. Bir kabilenin toprağından geçerken kabilenin reisi Büreyde b. Husayb adamlarıyla kafilenin önünü kesti; ancak kısa bir görüşmenin ardından adamlarıyla beraber Müslüman oldu ve mızrağına baÄŸladığı sarığı ile Hz. Peygamber’e sancak açarak arazilerinden çıkıncaya kadar kutlu yolcuları korudu.

8 Rebîülevvel (20 Eylül 622) Pazartesi gününe kadar Medineliler ÅŸehrin giriÅŸine gelip yolcuları bekliyorlardı. O gün de böyle yapmış ve dönmeye baÅŸlamışlardı ki kısa bir süre sonra üç katlı bir evin damına çıkan bir Yahudi kızı, ufukta Medine’ye doÄŸru gelen bir kafile görünce bunların beklenen misafirler olduÄŸunu anladı ve bağırarak durumu ilân etti. Bunun üzerine Müslümanlar Resûl-i Ekrem’i karşılamak için Harre’ye koÅŸtular. Ashabına kavuÅŸan Hz. Peygamber, Medine’ye bir saatlik mesafede bulunan Kubâ mevkiinde Evs kabilesinin bir kolu olan Amr b. AvfoÄŸulları’ndan Külsûm b. Hidm’in evine inerek bir süre dinlendi. Ä°bn Ä°shak ve Ä°bn Hişâm’a göre Kubâ’daki ikamet dört gün, Buhârî’nin naklettiÄŸi bir rivayete göre ise on dört gün devam etmiÅŸtir. Bu süre zarfında Kubâ’da hemen bir mescid yaptıran Hz. Peygamber bir cuma günü buradan ayrıldı ve Medine’ye yöneldi. Rânûnâ vadisine gelince Sâlim b. Avf kabilesine uÄŸrayarak ilk cuma namazını kıldırdı; namazdan sonra da ÅŸehre ulaÅŸtı. Büyük bir kalabalık tarafından coÅŸkuyla karşılanan Resûl-i Ekrem, kendisini evlerine davet eden kimseleri kırmamak için güzel bir usul buldu ve devesi Kasvâ’nın serbest bırakılmasını isteyerek onun çöktüğü yere en yakın eve ineceÄŸini söyledi. Devenin, daha sonra Mescid-i Nebevî’nin yapıldığı boÅŸ bir arsaya çökmesi üzerine de en yakındaki evin sahibi Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin misafiri oldu. Burada yedi ay kadar kaldıktan sonra mescidin bitiÅŸiÄŸinde inÅŸa edilen odalarına taşındı. 

Buradaki yerleşik halkı temsilen 18 kabile ile 47 maddeden oluşan Medine Sözleşmesi imzalandı.

Bu olay Ä°slam tarihinde bir baÅŸlangıç kabul edilir. Ayetler artık Mekki - Medeni, Müslümanlar Ensar – Muhacir olarak anılacaktır. Muhacir ve Ensar Medine’de kendi aralarında “Muahat” yapacak, ahidleÅŸecek, kardeÅŸ aile uygulamasına geçecektir.. 

Hitret olayı ile birlikte Ä°slâm tarihinde yeni bir dönem baÅŸlamıştır. Hicret sadece bir mekân deÄŸiÅŸikliÄŸi boyutunda kalmamış, Ä°slâm’ın daveti, teÅŸrî faaliyeti ve siyaseti açısından bir dönüm noktası olmuÅŸtur. 

Siyasi açıdan baÅŸka ülkelere halklara mektuplar gönderilmeye baÅŸladı. Bu milletlerarası münasebetlerin baÅŸlangıcı oldu. Müslümanların ayrı bir millet olarak varlığının kabul edilmesi baÅŸlı başına bir hadise oldu. Kabile toplumlarının merkezinde din birliÄŸi merkezli yeni bir topluluk doÄŸuyordu. 

Mekke döneminde âyetlerde tevhid, nübüvvet, âhiret gibi temel akaid konuları iÅŸlenip ibadet ve ahlâkla ilgili Ä°slâm esasları konulurken, hicretten sonra ferdî ve sosyal, iktisadi ve siyasi hayatı düzenleyen ahkâmla ilgili âyetler inmiÅŸ, ibadet ve muâmelâta dair hükümler konularak müeyyideler getirilmiÅŸ ve devletlerarası hukuku ilgilendiren kurallar belirlenmiÅŸtir. 

Peygamberimiz Medine’ye gelince bir takvim hazırlanmasını istediÄŸi, bunun üzerine hicretin gerçekleÅŸtiÄŸi Rebîülevvel ayının tarih baÅŸlangıcı olarak belirlendiÄŸi rivayet edilirse de bu rivayet fazla kabul görmediÄŸi belirtilir.. Hicretin resmen takvim baÅŸlangıcı sayılması Hz. Ömer zamanında H. 17 (M.638) yılında gerçekleÅŸmiÅŸtir.

Hicretten sonra “Yesrib” adı, “fesat” anlamındaki bir kökten geldiÄŸi için peygamberimiz tarafından  “hoÅŸ ve güzel” mânasında Taybe’ye çevrildi; Medîne-i Münevvere adıyla anıldı ve Müslümanların kurdukları devletin ilk baÅŸÅŸehri oldu. Medine bu konumunu Hz. Osman’ın ÅŸehadetine kadar korudu. Mekke sonra Medine de Harem olarak kabul edildi ve ÅŸehrin doÄŸusundaki Harretüvâkım ve batısındaki Harretülvebre ile güneydeki Âir (Ayr) ve kuzeydeki Küçük Sevr daÄŸları arası ÅŸehrin harem sınırı olarak kabul edilmiÅŸtir. Bu konu bir köşe yazısına sığmayacak kadar kapsamlı. Ama yine de konuyu özetlemek istedim. Belki baÅŸka bir zaman tekrar hicreti konu ederiz. 

Selam ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.