Güncel
Hicri hicranlar / Ramazan Kayan
Anlıyoruz ki, hicret tarihte olup bitmiş bir olay değildir… Hicret, tarihi, ticari ve turistik bir seyahat değilmiş… Dünyayı Müslümanlara dar kılmak isteyen müstevli ve müstekbir güçlere karşı onurlu bir çıkışın adıymış… Allah’ın arzının genişliğine inanan Allah’ın kullarının O’nun adına var olma ve O’na adanma bilincinin tecellisi imiş…
Ramazan Kayan - MÄ°LAT
Yine yeni bir hicri yılın heyecanı üstümüzde… Ancak hicran yüklü heyecanlar…
Hicri 1438 yılı geride kaldı, 1439 yılını idrak ettik… Acılar, umutlar, kanlar, kahırlar, kıyamlar, kıyımlar, katliamlar, kutlamalar, korkular, kopuÅŸlar, kalkışmalar iç içe… üst üste… yoÄŸun ve yorgun yıllar akıp gidiyor…
Her yeni bir hicri yıl yeni muhaceratlarla bizi yüz yüze bırakıyor… Tehcir, taciz, tecavüz, tehdit ve tehlikeler bir türlü bitmek bilmiyor… Anlıyoruz ki her daim hicreti yeniden yaşıyoruz…
Yeni hicri yılda yine bombalarla, füzelerle vurulduk…
Bir hicret sabahında iÅŸbirlikçi ihanetin başı Esed çeteleri Rasulayn’a ateÅŸ yaÄŸdırırken aynı saatlerde Siyonist caniler de Gazze’ye kan kusuyorlardı…
Kanlı hicret sabahlarına uyandık…
Hicri yılımız yine hicran yılı oldu… Hüzün yılı oldu…
Bizim hicret hikâyemiz hiç bitmeyecek gibi…
Muharremde Müslümanların harem-i ismetine yönelik tecavüz ve tahakkümler bitmek bilmiyor…
Anlıyoruz ki, hicret tarihte olup bitmiÅŸ bir olay deÄŸildir… Hicret, tarihi, ticari ve turistik bir seyahat deÄŸilmiÅŸ… Dünyayı Müslümanlara dar kılmak isteyen müstevli ve müstekbir güçlere karşı onurlu bir çıkışın adıymış… Allah’ın arzının geniÅŸliÄŸine inanan Allah’ın kullarının O’nun adına var olma ve O’na adanma bilincinin tecellisi imiÅŸ…
Hicret, zorluklar, imkânsızlıklar karşısında sızlanmak ve ÅŸikâyetlenmek yerine, yeni kapılar aralamak, yeni imkânlar üretmek için harekete geçmenin adıymış… ÇaresizliÄŸi kader bilmek yerine, kararlı adımlarla umuda uzanmak ve umut olmakmış…
Hicret, zulmün tahakküm ve tasallutu altında “hiçleÅŸmemek” için “varoluÅŸ” mücadelesini farklı zeminlerde sürdürme kararlılığıdır… Yani kölece bir teslimiyetin yerine özgürce bir tercihe gitmektir…
Hicret ruhunu yeniden kuÅŸanmak bizi eÅŸyaya, maddeye, metaya, dünyaya bağımlı olmaktan kurtaracak ulvi, gaybi, derunî, uhrevi hedeflere taşıyacaktır…
Sadece mekânsal hicretleri konuÅŸmuyoruz, müteal bir hicret arayışındayız… Zihinsel, düşünsel bir hicrete de muhtacız… Cahili, beÅŸeri, hevai tüm olumsuz etkilerden arınıp vahyin berrak iklimine intikal etmemiz, düşünce kodlarımızı yeniden formatlamamız gerekiyor…
Hayatın içinden, kirli, bulanık yaÅŸamlardan; arı, duru, diri, dik bir duruÅŸa geçiÅŸ yapmamız zorunluluk arzediyor…
“Pislikten hicret et.” (Müddessir-5)
“Nefsi emmare”den, “kalb-i selime” hicret zamanı…
Mehcur bıraktığımız Kur’an’a hicret vakti…
Hicret aynı zamanda bir içsel devrimdir… Kur’anî bir dönüşümdür… Derunî bir fetihtir… Rabbani bir açılımdır… Tevhidi bir atılımdır… Münkere, ÅŸerre, ÅŸirrete, ÅŸeytani ÅŸenaatlere karşı ÅŸuurlu bir tercihtir…
Racim’e raÄŸmen Rahim’e yönelmektir…
Rahata yenik düşmeden rahmete uzanmaktır…
Hicreti tanımlamak kolay peki ya yaşamak?
Acaba 1439 yılında Müslümanları nasıl bir hicret bekliyor? 1439 yılının Kerbelası hangi coğrafyada?
Bu Muharrem’de biliyorum yine Hz. Hüseyin’in yasını tutacağız… Peki, Yezid’le iÅŸ tutanlara ne diyeceÄŸiz?
Yezid’in tarihin bir döneminde yaÅŸamış tarihte kalmış bir figür olmadığını biliyoruz, o halde çaÄŸdaÅŸ Yezidlere nasıl bir tepki vermeyi düşünüyoruz?
Hüseyni can’ın misyonunu nasıl canlı tutabileceÄŸiz, sizce?
Kerbela’nın Suriyecesini, Gazzecesini, Arakancasını iliklerimize kadar yaÅŸamıyor muyuz?
Peki bize düşen nedir?
Şehidlerin çetelesini kaydetmek midir? Matem tutmak, ağıt yakmak, ezgi söylemek midir? Yoksa yorum yapmak mıdır?
Oluk oluk akan mazlumların kanı üzerinden komplo teorileri üretmek midir?
Veya sadece gıyabi cenaze namazları kılmak mıdır?
Kermes katkıları ile yüreğimize su serpmek midir?
Komuoyunu harekete geçirecek etkinliklerde bulunamaz mıyız? Sivil bir inisiyatif oluşturarak siyasiler üzerinde etkili olamaz mıyız? Maşeri vicdanı ayağa kaldıracak bir eylemlilik planı üzerinde duramaz mıyız?
Hadi diyelim Suriye konusunda, siyasi boyut konusunda kafalar karışık? Peki yaÅŸanan bunca katliamlar karşısında insanî boyutla ilgili hangi bahanelere sığınacağız? Topyekun bir halkın yok ediliÅŸi ile karşı karşıyayız…
Suriye üşüyor… Gazze yanıyor… Sınav büyüyor…
Geçen yıllarda Suriye direniÅŸ hareketinin öncü isimlerinden Ä°maduddin RaÅŸidHumus’daki annelerin çetin kış ÅŸartlarında çocuklarının narin bedenlerini gazete sayfaları ile dondurucu soÄŸuktan korumaya çalıştığını söylemiÅŸti…
Hiç olmazsa bir battaniye… Bir ısıtıcı… Bir dua, diyorum…
BirleÅŸmiÅŸ yüreklerimizle engelleri aÅŸabiliriz…
Henüz yorum yapılmamış.