Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur: Görünmez kralın sürekli uzayan burnu...

Eğer darbe başarılı olsaydı Milli İstihbarat Teşkilatı’nın müsteşarı olacaktı. Bu görev için niye seçildiğini ise darbenin başarısız olmasına rağmen yaptığı istihbarat operasyonlarından anlamak mümkün.



Yıldıray Oğur - KARAR

EÄŸer darbe baÅŸarılı olsaydı Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatı’nın müsteÅŸarı olacaktı. Bu görev için niye seçildiÄŸini ise darbenin baÅŸarısız olmasına raÄŸmen yaptığı istihbarat operasyonlarından anlamak mümkün. Hava Kuvvetleri Müşterek Hava Harekât Merkezi (MUHAYM) eski Komutanı darbeci TuÄŸgeneral Gökhan Åžahin SönmezateÅŸ’ten bahsediyoruz. Marmaris’ten CumhurbaÅŸkanı’na yönelik suikast operasyonunu helikopterden yöneten, sonra kaçtığı Ankara’da gözaltına alınan, darbeden bir gün önce Ä°zmir’e kendi kredi kartıyla aldığı uçak biletinden, HTS kayıtlarına, suikast operasyonu için emri ondan aldıklarını söyleyen onlarca ifadeyle suçüstü yakalanan bir isim. Yani “Marmaris’e tatile gelmiÅŸtim.” CumhurbaÅŸkanı’nı korumak için oradaydım” deyip yırtma ÅŸansı yoktu. Bunun farkında olduÄŸu için gözaltına alınmasından bu yana bütün konuÅŸma haklarını kontr-operasyonlar yapmak için kullanıyor. Ve baÅŸarılı da oluyor.

***

Ä°lk ifadesinde ne dediÄŸini herkes hatırlayacaktır; “Evet ben darbeciyim. Ä°sterlerse beni idam etsinler. Ä°dam cezamı versinler ama ben FETÖ’cü deÄŸilim” Bu ifade darbenin ilk günlerinden itibaren FETÖ’cülerin, tiyatro diyenlerin ve darbenin içine sevmedikleri baÅŸka kesimlerden insanları da sokup siyaseten haklı çıkmaya çalışanların karşı darbe hikayelerinin merkezine oturdu. Ama bu ifadeyle esas olarak baÅŸardığı, Ä°ngiliz Parlamentosu’nun raporundan, Batılı gazetelerdeki darbe haberlerine kadar darbenin dünyadaki resmi hikayesine “Darbenin arkasında sadece Gülen cemaati var denemez, çünkü darbeciyim ama Gülenci deÄŸilim diyenler de oldu” ifadesini sokmak oldu. ÇoÄŸul eki de manasız çünkü bu ÅŸekilde ifade vermiÅŸ tek kiÅŸi aslında SönmezateÅŸ’ti.

***

Adil Öksüz’ün de katıldığı Ankara Konutkent’teki villada yapılan darbe hazırlık toplantılarda onu gördüğünü söyleyen Kuzgun ve Åžapka adlı iki gizli tanığın ifadesi, darbeden önce kendisiyle buluÅŸup Kuran’daki Hz. Musa ve Hz. Hızır arasında geçen kıssaya anlatarak, darbeyi haber verdiÄŸini ve CAS sistemiyle kritik yerlerin hava görüntülerinin çıktısını istediÄŸini söyleyen Hava Kuvvetleri Ä°stihbarat’ta görevli Yüzbaşı Ali Pehlivan, verdiÄŸi ifadede FETÖ’cü olduÄŸunu söyleyen Konya 3. Ana Jet Ãœs Komutanlığı 135. MAK ve Ä°HK Filo Komutanlığında astsubay rütbesi ile görev yapan tanık Mustafa Toker ve son olarak FETÖ’cü ÅŸirketlere ve isimlere hava kuvvetlerinden alımlarla milyonlar aktardığını ortaya çıkaran MASAK raporları onu yalanlıyor.

Ama doÄŸrudan sivil imamlarla darbenin organizasyonunda görev almış ve Akıncı Ãœssü2ne Happy Hour2a gelmiÅŸtim diyemeyecek kadar da suç üstü yakalanmış bir darbeci olarak “FETÖ’cü olmadığını söylemeye devam etti. Hatta biraz daha ileri gidip bir mahkemede isim vererek Hava Kuvvetleri’nde bazı isimlerin FETÖ’cü olduÄŸunu, Adil Öksüz’le iliÅŸkilerinin araÅŸtırılması gerektiÄŸini dahi söyledi. Son olarak geçen hafta MuÄŸla’da süren suikast davasını da yine kontr-operasyon için kullandı ve yine baÅŸarılı oldu. Åžu sözlerini de muhakkak bir yerlerde okumuÅŸsunuzdur:

“Görünmeyen kralın emriyle ben darbe yaptım. Bana emri veren adamın makamına güvendim. Ben vatan millet için yaptığımı sanıyordum. Emri verenler arkamızda durmadı. Ä°yi ki darbe olmamış. Bu onursuz insanların koltuklara oturmadıkları iyi oldu. Emri verenler gölgelerde saklanıyor. Ä°steseydik Yunanistan'a kaçardık. Bu ülkede suç iÅŸlediysem bu ülkede yargılanacağım. FETÖ'den yargılanmak zoruma gidiyor. Pensilvanya'daki erkek gibi gelsin adam gibi kendisini savunsun"

***

Tabii haklı olarak gazeteciler ‘görünmeyen kral’ gibi bir ifadeye kayıtsız kalmadılar, bu ifadeden ‘Darbenin esas beyni kim?’ tartışmaları yapıldı. Halbuki, aynı davanın iddianamesindeki yedi sayfalık ifadesine bakılsaydı, orda da bambaÅŸka bir hikaye anlattığı, darbeyi ilk haber aldığı görünmez kralın adını verdiÄŸi görülecekti: “11 Temmuz’da Milsec adlı güvenli hattan, rutinde olduÄŸu gibi Özel Kuvvetler’den TuÄŸgeneral Semih Terzi beni aradı. Ancak bu sefer benimle PKK ile ilgili konuÅŸmadı. Ãœlkenin zor günler geçirdiÄŸini, rahatsızlık duyduÄŸunu, benim de onun gibi düşünüp düşünmediÄŸimi sordu. Bana ihtilalden bahsetmedi. Ancak bu jargon bizde ihtilali çaÄŸrıştırmaktadır. Ben onun gibi baÅŸka kimlerin düşündüğünü, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı PaÅŸa’nın, Genelkurmay Komutanı’nın, diÄŸer kuvvet komutanlarının da bu düşünceye destek verip vermediklerini sordum. Onların da bu ÅŸekilde düşündüklerini söyledi.”

Darbeyi ilk duyduÄŸu kiÅŸi olarak, kendini savunmayacak ölmüş bir tuÄŸgeneralin adını vermek yine istihbari bir akla iÅŸaret ediyor. Ama tabii ki bu ifadesi de doÄŸru deÄŸildi. Ä°ki tane köşe yazısıyla, Google’la, ‘adeta’larla deÄŸil, sahiden bir hukukçuya yakışır bir ÅŸekilde hazırlanmış Marmaris Ä°ddianamesi’ndeki HTS kayıtları ve ifadeler SönmezateÅŸ’in CumhurbaÅŸkanı’na yönelik operasyon için daha 8 Temmuz’dan itibaren ekip kurmaya çalıştığını gösteriyor. Ama kontr-espiyonaj, kafa karıştırma konularında epey uzman görünen darbeci komutanın fiziki istihbarat konusunda o kadar da iyi olduÄŸu söylenemez. Çünkü 13 Temmuz günü Meis Adası’nın doÄŸusundaki Yunan adacığının fotoÄŸraflanması bahanesiyle uçuÅŸ talimatı verdirdiÄŸi iki F-16’yla CumhurbaÅŸkanı'nın kaldığı otelin etrafında fotoÄŸraf çektirmesine raÄŸmen darbe gecesi geceyarısına kadar CumhurbaÅŸkanı’nın Marmaris’te Okluk Koyu’ndaki CumhurbaÅŸkanlığı evinde kaldığını zannettiÄŸini öğreniyoruz iddianameden.

İddianameden okuyalım:

CumhurbaÅŸkanlığı baÅŸyaveri olan şüpheli Ali Yazıcı'nın saat 24:05'de 06 FY 8355 plaka sayılı otomobil ile ÇiÄŸli 2. Ana Jet Ãœssü'ne geldiÄŸi, adı geçen şüphelinin gün içerisinde Türkiye Cumhuriyet Devleti CumhurbaÅŸkanı olan sayın Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın Marmaris'te nerede tatil yaptığını öğrenmeye çalıştığı ve Marmaris Grand Yazıcı Turban Otel'de kaldığı bilgisine ulaÅŸtığı, şüpheli Ali Yazıcı'nın ÇiÄŸli 2. Ana Jet Ãœssü'ne geldiÄŸi sırada henüz diÄŸer şüphelilerin de birlik içerisinde oldukları dikkate alındığında, şüpheli Ali Yazıcı'nın burada şüpheli Gökhan Åžahin SönmezateÅŸ ile görüşerek müşteki CumhurbaÅŸkanı sayın Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın kaldığı otelin bilgisini şüpheli Gökhan Åžahin SönmezateÅŸ ile paylaÅŸtığının deÄŸerlendirildiÄŸi, zira bu bilginin alınmasından önce şüphelilerin Marmaris ilçesindeki Okluk Körfezi'nde bulunan CumhurbaÅŸkanlığı'na ait tesisle ilgili planlamalar yaptıkları fakat bu bilginin alınmasından sonra şüpheli Gökhan Åžahin SönmezateÅŸ'in, müşteki CumhurbaÅŸkanı sayın Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın Marmaris ilçesinde fiilen kalmakta olduÄŸu yeri teyit edebilmek amacıyla askerî hat üzerinden Akıncı Ãœssü ile görüşme trafiÄŸi içerisine girdiÄŸi ve o aÅŸamada Akıncı Ãœssü'nde bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Harekat Daire BaÅŸkanlığı Harekat Åžube Müdürlüğü'nde yarbay rütbesi ile görev yapan şüpheli Hüseyin Yılmaz ile görüştüğü ve bu kiÅŸiden aldığı bilgiler neticesinde müşteki CumhurbaÅŸkanı sayın Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın Marmaris ilçesi İçmeler mevkiinde bulunan Grand Yazıcı Club Turban isimli otelde bulunduÄŸuna kanaat getirdiÄŸi”

***

SönmezateÅŸ’in kendi ifadesinden okuyalım:

"Olay günü İzmir'e gittiğimizde saat 22.00 civarında Cumhurbaşkanının Marmaris'te iki ayrı yerde olabileceğine ilişkin bilgiyi Akıncı Üssünde görev yapan Hüseyin isimli soy ismini bilmediğim Yarbay rütbesindeki bir kişiden aldım. Bu kişi ile Çiğli üssünde bulunan askeri hat üzerinden görüşme yaptım. Saat 01.00- 01.30 civarında yine Çiğli üssünde bulunan askeri hat üzerinden Akıncı Üssüne bağlanarak aynı kişiden Cumhurbaşkanının Turban Otelinde olduğu bilgisini aldım. "

Şimdi tam da burada durup başka bir haksızlığa dikkat çekmek zamanı.

Bunun için baÅŸka bir mahkemenin Ä°stanbul 8. Sulh Ceza HakimliÄŸi’nin tutuklama müzekkeresinden bir gerekçe okuyacağız:

“Şüpheli Mediha Olgun’un Sözcü Ä°nternet Gazetesi’nin sorumlu yazı iÅŸleri müdürü olduÄŸu, şüpheli, Bekir Gökmen Ulu’nun da aynı gazetenin muhabiri olarak görev yaptığı, şüpheli Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz 2016 tarihinde CumhurbaÅŸkanı’nın yeri, darbeciler tarafından bilinmezken bu konuda haber yaparak CumhurbaÅŸkanı’nın coÄŸrafi yer ve konumunu kamuoyuyla paylaÅŸtığı, diÄŸer şüpheli Mediha Olgun’un da sorumlu yazı iÅŸleri müdürü olarak bu haberden sorumlu olduÄŸu, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın yaptığı soruÅŸturma ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre soruÅŸturma şüphelisi olan CumhurbaÅŸkanı’nın yaverinin dahi CumhurbaÅŸkanlığı’nın yerini bilmediÄŸi ve CumhurbaÅŸkanlığı görevlilerinden yerini öğrenmeye çalıştığı”

Marmaris TV’nin eski sahibi, Marmaris’te yaÅŸayan bir gazeteci olan Gökmen Ulu’nun CumhurbaÅŸkanı’nın kaldığı yerle ilgili haberi 15 Temmuz günü saat 16:25'te Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinde “ErdoÄŸan'ı SÖZCÃœ buldu” baÅŸlığıyla çıkmış.

Peki, Marmaris Ä°ddianamesi’nde ne yazıyor? Suikast timinin Marmaris ilçesindeki Okluk Körfezi'nde bulunan CumhurbaÅŸkanlığı'na ait tesisle ilgili planlamalar yaptıkları, ellerinde oranın haritalarıyla operasyona gittikleri, o gün saat 22.00’de bile iki yerde olabileceÄŸini düşündükleri, saat 24.00’den sonra savcının tahmini bu yer bilgisini CumhurbaÅŸkanı’nın yaverinden aldıkları, ama 01.00, 01.30’a kadar SönmezateÅŸ’in tam yeri bilmediÄŸi ve öğrenmek için Akıncı Ãœssü’yle görüştüğü.

Yani, iki gazetecinin tutuklanmasına neden olan, Mediha Olgun’un internet sitesini yönetmek dışında hiçbir dahli olmayan bir haberden bahsediyoruz, Sözcü’nün CumhurbaÅŸkanı’nın yerini bulduk haberinden darbecilerin haberi dahi olmamış, haberin yayınlanmasından 9 saat sonra bile tam olarak yerini bilmiyorlarmış. En azından Marmaris Ä°ddianamesi’ne göre böyle.

O halde bu iki gazeteci neden hala tutuklu? EÄŸer verdikleri haberle CumhurbaÅŸkanı’nın yerini bildirdikleri düşünülüyorsa niye Marmaris davasında adları bile geçmiyor? DeÄŸilse neyle suçlandıkları için hala içerdeler?

Konunun Sözcü Gazetesi’ne bayılıp bayılmamakla ilgili olmadığını, sadece sevdiÄŸimiz, fikirlerine katıldığımız insanlara deÄŸil, fikirlerine katılmadığımız insanlara karşı da ahlaken sorumlu olduÄŸumuzu, “herkesi içeri tıkalım, tutuksuz yargılama, adalet” diyene “saftirik, kripto” deyip ‘çıkalım’cılar yüzünden başımıza daha önce büyük felaketler geldiÄŸini, ÅŸahin hukuki uygulamaların güvenlik deÄŸil, güvenlik zaafı yarattığını, ülkemizin itibarını böyle kararlar ve uygulamalarla yıpratmanın deÄŸil, bu yanlışları yapılırken söylemenin vatanseverlik olduÄŸunu anlamayanlara da özetle not olarak düşelim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.