Sosyal Medya

Güncel

Kenan Alpay: Kasırga Yaklaşırken; Tahkime mi, Tasfiyeye mi Yönelmeli?

İran’la ticaret, bu ticaret sürecinde alındığı iddia edilen hediye, rüşvet veya komisyonlar meselesi Türkiye’nin kendi içerisinde göreceği ve görmesi gerek bir hesapken Amerika’nın müdahalesi tastamam bir hegemonya dayatmasıdır.



Kenan Alpay - Yeni Akit

Irma Kasırgası dolayısıyla ortaya çıkan veya çıkacak zararlarla mücadele etme konusu tamamen Amerika ve Meksika hükümetlerinin iÅŸi. Irma’nın bu taraflara bir etkisi olmaz. Ancak Amerikan hükümetinin bir süredir aldığı kararlar, attığı bir takım adımlar ve verdiÄŸi bazı iÅŸaretler Türkiye’ye dönük doÄŸal olmayan fakat son derece yıpratıcı yıkıcı bir kasırga oluÅŸturmak üzere hazırlıklar yaptığını gösteriyor. Tablo net: Amerika-Türkiye iliÅŸkileri önlenemez bir biçimde gerildikçe geriliyor ve çatışma zeminleri giderek artıyor.

Rıza Sarraf’ın Amerika’da tutuklanmasının akabinde Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı M. Hakan Atilla’nın da Ä°ran’a yönelik ambargonun delinmesi suçlamasıyla tutuklanmasıyla baÅŸlayan süreç yeni bir safhaya girmiÅŸ durumda. Eski Bakan Zafer ÇaÄŸlayan ve Halkbank’ın o dönemdeki Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkında da çıkarılan tutuklama kararları arkası gelecek ağır yaptırımların, itibarsızlaÅŸtırma operasyonlarının hatta iktisadi-diplomatik kuÅŸatmaya eÅŸlik edecek bir tecrit harekâtının sinyali olarak gözüküyor. Türkiye’nin stratejik müttefiki Amerika eliyle Suriye ve Irak bölgesi üzerinden maruz kaldığı silahlı kuÅŸatmayla eÅŸ zamanlı olarak devreye sokulan iktisadi ve diplomatik kuÅŸatma da derinleÅŸiyor.

Pis Kokular, Kötü Niyet ve Planlar

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın geliÅŸmeler karşısında verdiÄŸi tepki çok netti: “Bu adımı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik bir adımdır. Biz Türkiye olarak Ä°ran’a herhangi bir yaptırım uygulama kararı almadık ki. Atılan bu adımlar tamamen siyasidir. Bu iÅŸlerin arkasından çok pis kokular geliyor.” 17-25 Aralık’ta Fethullahçı Cunta’nın tertiplediÄŸi emniyet-yargı operasyonlarının merkezindeki Zafer ÇaÄŸlayan, Muammer Güler, ErdoÄŸan Bayraktar ve Egemen Bağış gibi isimlerin Yüce Divan’da yargılanmasının önüne Meclis kararıyla geçildi. Fakat siyaseten çok hızlı bir biçimde bizzat ErdoÄŸan tarafından tasfiye edildiler. Yüce Divan’ın adil bir yargılama deÄŸil Fethullahçı operasyonu derinleÅŸtirip mezkûr isimler üzerinden bütün meÅŸru siyaseti ipotek altına alıp felç etme ihtimali yüksekti. 

Ä°ran’la ticaret, bu ticaret sürecinde alındığı iddia edilen hediye, rüşvet veya komisyonlar meselesi Türkiye’nin kendi içerisinde göreceÄŸi ve görmesi gerek bir hesapken Amerika’nın müdahalesi tastamam bir hegemonya dayatmasıdır. Siyaset nezdinde yaÅŸanan yozlaÅŸmaları da bu yozlaÅŸmaların suça tekabül eden boyutlarını takip edip cezalandıracak yargı boyutu da elbette önemlidir. Fethullahçı Cunta marifetiyle devreye sokulan emniyet-yargı darbesi ve o yetersiz kalınca Amerikan yargısı tarafından verilen tutuklama kararları birbirini tamamlar mahiyettedir. Türkiye’de ‘beÅŸinci kol faaliyeti’ yürüten Fethullahçı örgütlenmenin beceremediÄŸi yargılama ve cezalandırmayı Amerikan yargısı tamama erdirmeye soyunmuÅŸ durumda. Åžaşırtıcı sayılmaz. Ancak ertelenemez olan sadece küresel kuÅŸatmaya dönüşme riski taşıyan bu kararları deÄŸil bunlara sebep olan, kapı açan, kirli ve gayrı meÅŸru iliÅŸkilere giren siyasetçi ve bürokratların da tasfiye etme becerisi sergileyebilmektir. Kamuoyu nezdinde hiçbir itibara sahip olmamalarının doÄŸal ve acil sonucu zaten siyaseten tasfiye olmalarıydı. Ancak tasfiye bir ceza olsa da emanete ihanet etmek, haksız kazanç, rüşvet, iltimas gibi suçlardan da yargılanmaları gerekirdi.

Türkiye’nin çok boyutlu kuÅŸatmalara maruz kaldığı bir vasatta kendi içinde kimi meseleleri rahatça tartışabilmesi hiç kolay deÄŸil elbette. Ancak sürekli bir biçimde olaÄŸan üstü ÅŸartları, bölgesel ve küresel sıkışmışlığı öne sürerek özeleÅŸtiri ve yenilenme sorumluluÄŸunu ertelemeye giriÅŸmek fayda deÄŸil zarar getirir. Türkiye’nin ÅŸu anda yapımını hızlandırdığı 50’den fazla cezaevi var ve bunların her bir en az bin kiÅŸilik kapasiteye sahip. Ne yazık ki bu haber Adalet Bakanı tarafından bir müjde gibi takdim ediliyor. Yetmiyor üzerine Bakanlar Kurulu toplantısının gündeminde Suriye ve Irak meselesi kadar, ekonomi ve eÄŸitimde alınacak tedbirler kadar ‘tek tip kıyafet’ çalışmaları yer tutuyor. Hızlandırılan cezaevi inÅŸa süreçleri ve tek tip kıyafet dikimiyle ilgili sunumlar önümüzdeki dönemin daha fazla tutuklama ve tek tip kıyafetle kamuoyu önünde teÅŸhir etmekle geçeceÄŸini gösteriyor. 

Çözüm ve Çözüm Ortakları!

Görünen köy kılavuz istemez: En az Kuzey Kore’nin nükleer füze denemeleri kadar Türkiye’nin bölgesel etkilerinden endiÅŸelendiÄŸi için Amerika’nın ülkemize yönelik askeri ve iktisadi kuÅŸatması derinleÅŸiyor. Rusya ve Ä°ran’ın Astana’da sergilediÄŸi performans Suriye’nin toprak bütünlüğü adına Türkiye’yi Ä°dlib’e yönelik bir askeri operasyona sürükleme gayretinden baÅŸka bir mana taşımıyor. Amerika’nın ya da Rusya-Ä°ran bloÄŸunun (birkaç adım atmayı geçtik) Türkiye’nin PKK-PYD veya Esed rejimine yönelik kaygılarını gidermeye dönük en küçük bir jesti dahi söz konusu deÄŸil. Bu durumda zaman ilerledikçe Türkiye’nin kendisine yönelen bu kuÅŸatma karşısında daha sıkı, daha kudretli ve uyumlu bir tablo sergilemeyi öncelemek üzere seferber olması gerekmez mi?

Sürekli bir biçimde vurgulanan ‘yerli ve milli’ vurgusuyla mevcut sorunları izah etmek de aÅŸmak da mümkün deÄŸil. CHP-HDP cephesi sürekli bir biçimde Suriyeli mülteciler üzerinden sokaklara taÅŸan yeni bir ulusalcı ÅŸiddet dalgası üretmenin peÅŸinde. Paralel bir biçimde FETÖ, PKK, IŞİD vd. örgütlerle mücadele adı altında 90’lı yıllarda tüm ülkeyi esir alan Kemalist söylem ve eylem biçimlerinin devlete hâkim olma riski yükseliyor. Ä°laveten Ergenekon-Balyoz yargılamalarındaki yanlışları gidermek yerine toptan çıkarılan berat kararlarıyla meÅŸruiyet hatta popülarite kazanan Kemalist-sol militarizm kurtuluÅŸ reçetesi olarak troller-tetikçiler marifetiyle piyasaya pazarlanıyor. 

Ä°slamcılığı ve dini cemaatleri dışlayan, yargı ve emniyetin oluÅŸturduÄŸu maÄŸduriyetlere boÅŸ edebiyat muamelesi yapan, temel hak ve özgürlükler alanında ufuk açıp adım atmayı lüzumsuz gören bir iklim Türkiye’yi çökertmeyi kolaylaÅŸtıracaktır elbette. DoÄŸu Perinçek’in önünü çektiÄŸi Avrasyacılara, Troliçe ve kocasının örgütlediÄŸi Pelikan Åžebekesine, teÅŸkilat ve tabanına hâkim olmakta her geçen gün sorunlar yaÅŸayan Devlet Bahçeli’ye güvenerek yaklaÅŸan kasırgayı ne oranda savuÅŸturmak mümkün acaba? “Metal yorgunluÄŸu, racon kesimi, yolsuzluÄŸa bulaÅŸanı kenara koyma” söylemleri bir ÅŸikâyet olmaktan nasıl ve kimlerle beraber çıkarılacak? Siyaset ihtiras ve şüphelerin yönlendirdiÄŸi sonu gelmez tasfiyelerle deÄŸil yol ve dava arkadaÅŸlarını istikamet üzerinde tahkim ederek kuvvet, kudret ve toplumsal desteÄŸi büyüttükçe meÅŸruiyetini kökleÅŸtirir. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” çaÄŸrıları kliÅŸe söylem algısına dönüşmeden eylem düzeyine geçirilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.