Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Cevdet Said'in kaleminden: Sömürüye elverişlilik

Malik bin Nebi’nin gerçekleştirdiği bu fikir inkılabının tezahürleri kısa zamanda alanda görülmeye başlandı. Zaman geçtikçe kıymeti ve kudreti daha iyi anlaşılan bu yeni fikri eleştirenler olduğu gibi savunan kalemler de oldu. Bin Nebi daha o zaman soyut fikirlerden ve kişilere bağlı fikirlerden söz ediyordu. Israrla fikirlerin sahiplerinden soyutlanmasını istiyordu. İnsanın, kendisi buna bizzat boyun eğmedikçe/ benimseyip içselleştirmedikçe düşmanın gücüyle asla zelil/hor duruma düşürülemeyeceğini ve sömürülemeyeceğini savunuyordu.



Cevdet Said

Geçen yüzyılda, ellili yılların ortasında Åžurûtu’n-Nahda (Kalkınmanın Åžartları) isimli eserini okuyarak Malik bin Nebi’nin fikirleriyle tanıştığımda, onun özellikle “sömürüye elveriÅŸli olma durumu”nu ifade eden el-qâbiliyye li’l-isti’mâr (colonisabilité; sömürülebilirlik) kavramsallaÅŸtırmasıyla karşılaÅŸtığımda entelektüel ÅŸoka uÄŸramıştım. Bu kavram hakikaten çarpıcıydı, çünkü olayları/ dünyada olup bitenleri anlamak için aykırı bir yorum içermekteydi.

O tarihlerde Ä°slam âlemi olarak anti-sömürgecilik ve sömürgecilere karşı nefret duyguları içinde yüzüyorduk. Maruz kaldığımız tüm musibetleri onlara fatura ediyorduk. Bu adam çıktı ve sorunlarımıza yeni bir tasavvurla yaklaÅŸtı ve bu yeni yaklaşımına “el-qâbiliyye li’l-isti’mâr” adını koydu. Sorunlara yaklaşım tarzı ve üslubu kelimenin tam anlamıyla “yeni” olmakla birlikte, Kur’an ile sıkı irtibatım sebebiyle bu kavramı hiç yadırgamamıştım.

Benim bu karşılaÅŸmadaki durumum aynen Celaleddin Rûmî’nin Åžemseddin Tebrîzî ile karşılaÅŸması gibi oldu. Zira o da ilk karşılaÅŸmalarında Rûmî’nin düşüncelerinde derin bir deÄŸiÅŸime yol açmıştı. Nitekim Rûmî bu durumu ÅŸu ÅŸekilde ifade etmiÅŸti: Bu ateÅŸ eski yazılarımızı yakıp kavurdu!

Malik bin Nebi’nin gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu fikir inkılabının tezahürleri kısa zamanda alanda görülmeye baÅŸlandı. Zaman geçtikçe kıymeti ve kudreti daha iyi anlaşılan bu yeni fikri eleÅŸtirenler olduÄŸu gibi savunan kalemler de oldu. Bin Nebi daha o zaman soyut fikirlerden ve kiÅŸilere baÄŸlı fikirlerden söz ediyordu. Israrla fikirlerin sahiplerinden soyutlanmasını istiyordu. Ä°nsanın, kendisi buna bizzat boyun eÄŸmedikçe/ benimseyip içselleÅŸtirmedikçe düşmanın gücüyle asla zelil/hor duruma düşürülemeyeceÄŸini ve sömürülemeyeceÄŸini savunuyordu.

Malik, Åžurûtu’n-Nahda isimli eserinin başına şöyle bir sembolik anlatım koymuÅŸtu:

“Âdem, yeryüzüne indirildiÄŸinde orayı vahÅŸi hayvanlarla dolu gördü. Kendisi ise bütün kâinat önünde anadan uryan, zayıf ve savunmasız idi. Yeryüzündeki tüm canlılar hayata baÅŸlama açısından insandan çok daha kıdemli idi. Âdem bu durumu Rabbine ÅŸikâyet etti. Rabbinin cevabı ise ÅŸu ÅŸekilde geldi: Sana akılverdim. Sen bu akılla gökte uçabilir, en derinlere dalabilir, tüm vahÅŸi hayvanlara meydan okuyabilirsin!”

Benzer bir alegoriyi Muhammed Ä°kbal’in Åžekvâ ve Cevâb-ı Åžekvâ (Åžikâyet ve Åžikâyete Verilen Cevap) isimli kasidesinde buluruz. Ä°kbal Müslümanların durumunu Rabbulâlemin’e ÅŸikâyet etmiÅŸ, düşmanlarının Müslümanlara nasıl boyun eÄŸdirdiÄŸini dile getirmiÅŸ ve “Nerede va’din/sözün Yâ Rabb!” diye tazarru etmiÅŸti. Kasidenin Åžikâyete Verilen Cevap baÅŸlıklı bölümünde ise Rabbulâlemin’in Ä°kbal’in bu serzeniÅŸine verdiÄŸi cevap aktarılıyordu: Ey Adam! Senin bu ÅŸikâyeti yapabilmen Hâliq’in/Yaratıcı’nın senin içine yerleÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu kudretin ispatıdır!

Bütün bu derin düşünceler, insanın gücünün/ otoritesinin, yeryüzüne halife/ yönetici olarak atandığının ispatıdır. Aynı ÅŸekilde, insan onlara teslim olmadığı sürece ÅŸer güçlerinin insan üzerinde gerçek bir otoritesi olmadığını da göstermektedir. Allah’ın kulları üzerinde güç ve otorite kurabilecek kimse yoktur, bilakis onlar kendilerine tâbi olanların üzerinde otorite kurarlar.[1]

Ben Ä°kbal’in ve Malik’in fikirlerinden ziyadesiyle mutlu oluyorum. Ancak, onların fikirlerini beÄŸenenler çok olsa da gerçekten bu fikirleri anlayanlar maalesef azınlıktadır. Ä°kbal’in fikirlerini ÅŸatahat olarak görenler olduÄŸu gibi Malik’in analizlerini de muÄŸlak bulanlar mevcuttur. Ancak, Malik ile Ä°kbal’in fikirleri artık âfak ve enfüs âyetleri (iç ve dış dünya gerçekleri) tarafından desteklenir olmuÅŸtur. Tarih alanında araÅŸtırma yapan uzmanların ortaya koyduÄŸu sonuçlar ve yasalar da bu iki düşünürün fikirlerini doÄŸrulamaktadır.

Ä°nsanın yeryüzünde birçok alandaki geleceÄŸine iliÅŸkin projeksiyonlar Allah’ın vaatleriyle örtüşmektedir. Her gün farklı düşünürlerin ortaya koymuÅŸ olduÄŸu ve saÄŸlam adımlarla ilerleyen, yüce himmet sahibi, parlak ve gerçek fikirler göstermektedir ki; Allah Teâlâ’nın âdemoÄŸluna üflemiÅŸ olduÄŸu ruhi kudret sebebiyle insan zillete asla boyun eÄŸmeyecektir… Allah zelil/ düşkün bir varlığı veli/vekil olarak yeryüzüne atamaz![2] Veli olarak atadığını birini de zelil etmez. Ona düşmanlık edeni de aziz (saygın ve güçlü) kılmaz…

 

 

[1] Bu cümle ÅŸu âyet-i kerimeden iktibas edilmiÅŸtir: “Kullarım üzerinde senin bir üstünlüğün (gücün, yetkin) yoktur. Rabbinin onlara vekil olması yeter.” (Ä°sra 17:65). 

[2] Bu ibare ÅŸu âyet-i kerimeden iktibas edilmiÅŸtir: “… Yetki kullanmada ortağı yoktur. Ä°htiyaçtan dolayı edindiÄŸi bir velisi de yoktur. O’nun büyüklüğünü iyi kavra. O’nu yücelttikçe yücelt.” (Ä°sra 17:111). 

kaynak: Diriliş Postası

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.