Sosyal Medya

Güncel

Nihal B. Karaca'nın kaleminden - Myanmar: Soykırımın iki tarafı

“Burada hepimizin gördüğü bir kâbus vardır: Bangladeş’e sürülmek için doldurulduğumuz kayıkların batması ve boğularak ölmek”



Nihal Bengisu Karaca -  HABERTÃœRK

ARAKAN ve Rohingyalı Müslümanların katliama uÄŸramasıyla ilgili tahammülfersa veriler ilk olarak 2012’de gündemimize girdi. Aynı yıl Emine ErdoÄŸan, Sümeyye ErdoÄŸan, Sare DavutoÄŸlu ve dönemin DışiÅŸleri Bakanı Ahmet DavutoÄŸlu, maddi yardım ve diplomatik temaslar için gazetecilerin de bulunduÄŸu bir heyetle Myanmar’a gitti. Benim kısmen Arakan’ı, Rohingya’yı ve Thayet’teki Thayet Myo Türk ÅžehitliÄŸi’ni ziyaret etmem bu vesileyle oldu. Son derece sarsıcı bir ziyaretti.

1. Dünya Savaşı’nda Ä°ngilizlere esir düşen ve o zamanki adı Burma’ya getirilen, çalışırken hayatını kaybeden Osmanlı askerlerinin defnedildiÄŸi Türk ÅŸehitliÄŸi, uçakla 11 saat süren yola raÄŸmen bu coÄŸrafyayla aramızda nasıl bir baÄŸ olduÄŸunun deliliydi. Ama daha da önemlisi, o güne kadar pek çok mahrumiyet bölgesi görmüş olmama raÄŸmen, çalı çırpıdan yapılmış evlerinde dizlerine kadar su ve çamur içinde yaÅŸayan çocuklara sadece Myanmar’ın Arakan Eyaleti’nin Rohingya bölgesinde rastlamış olmanın verdiÄŸi dehÅŸetti.

AYNI KÂBUSU GÖREN KADINLAR

Son 150 yıldır nüfus cüzdanlarının bile olmadığını, vatandaÅŸ olamadıkları için iÅŸ kuramayıp meslek edinemediklerini, bazen taze yaprak yiyerek hayatta kaldıklarını, tecavüze uÄŸradıklarını ise dertlerini anlatabilmek için Emine ErdoÄŸan’ın etrafına toplanan Rohingyalı kadınlardan dinlemiÅŸtim.

Damı akan, küf ve keder kokan ahÅŸap bir yapıda yere serilmiÅŸ bir kilimin üzerine oturmuÅŸ, anlatırken korkudan parmakları titreyen zayıf, açlıkla tütsülenmiÅŸ kadınların trajedisi karşısında gözyaÅŸlarına boÄŸulmuÅŸtuk. Rohingyalı bir genç kız, “Burada hepimizin gördüğü bir kâbus vardır: BangladeÅŸ’e sürülmek için doldurulduÄŸumuz kayıkların batması ve boÄŸularak ölmek” demiÅŸti.

2017’de suya dağılmış kadın, erkek, çocuk cesetlerinden mürekkep onlarca fotoÄŸrafı gördüğümde, rüyaları deÄŸil ama kâbusları gerçekleÅŸen insanlar adına dünyaya bir kez daha lanet okudum.

Mazlumu bütün yoksunluÄŸu ve çaresizliÄŸiyle idrak edebilmiÅŸtim. Zalimi tanımam ise 2016 yılında bir sivil toplum giriÅŸimiyle beraber yaptığım seyahatte oldu. Bu kez duvarın öteki tarafında, Yangon’daydım.

‘MYANMAR MYANMAR’LILARINDIR’

Myanmar’ın kendine özgü “çözüm süreci”ni, silah bırakan gruplar hükümet ve ordu arasındaki iliÅŸkilerin tanzimini, Ang San Su Çi’nin rolünü anlamak için pek çok toplantıya katılmış ve ÅŸunu görmüştüm: Arakan Müslümanlarına yapılan muamelenin arkasındaki ulusal bir mutabakat dehÅŸet verici geniÅŸlikteydi.

Myanmar; Ä°ngiliz iÅŸgali, Ä°ngiliz desteÄŸiyle Japonya’ya karşı verilen savaÅŸ, 1948-1962 yılları arasında Ä°ngiliz zorlamasıyla süren yarım yamalak bir demokrasi, 1962’den 2011’e kadar askeri diktatörlük yaÅŸamış; 5 koloninin birleÅŸiminden oluÅŸan sorunlu bir ülke. Ãœlkede 21 adet silahlı terör örgütü var. 1958’de, 1963’te ve 1989’da yapılan barış görüşmelerinin baÅŸarısızlığını sadece savaÅŸan taraflar arasında yapılmasına baÄŸlayan yetkililer 2011’de baÅŸlayan görüşmelere sivil toplumu da dahil etmiÅŸler.

15 Ekim 2015’e gelindiÄŸinde hükümet 8 etnik silahlı grupla ateÅŸkes yapmış. Bu sürece “Ulusal Birlik AnlaÅŸması” deniyor ve oldukça kırılgan bir düzlemde ilerleniyor. Bir yanda hâlâ imza atmayan 13 terör örgütü var. DiÄŸer yanda hep arka koltukta olan kritik bakanlıkları atama yetkisi olan ordu. Ang San Su Çi 30 Mart 2016’da anlaÅŸmayı birlik, demokrasi ve refah vaatleriyle perçinledi ve imzacı olmayan örgütleri de sürece dahil edecek regülasyonlar geliÅŸtirdi.

Tarafların her birini içeren Ortak Koordinasyon Meclisi, Ortak Ä°zleme Komitesi, eyalet ve lokal düzeydeki izleme heyetleri, siyasi parti komiteleriyle “yüksek standartlarda” ve “masraftan kaçınmayarak”oluÅŸturulmuÅŸ demokratik mekanizmalar Myanmar’a barış getirmek için çalışıyor. Lakin ne acıdır ki bütün bunların Rohingya Müslümanları ile hiçbir ilgisi yok.

Ä°lk kez 2012’de uÄŸradıkları katliamla Türkiye’nin gündemine yerleÅŸen Rohingya Müslümanları, 2017’de yeniden Myanmar yönetiminin soykırım politikasına maruz kaldı

SOYKIRIM ÃœZERÄ°NE Ä°NÅžA EDÄ°LEN BARIÅž

Ülkenin ordusu, Rakhine Budistlerini el altından silahlandırıp Rohingya Müslümanlarının üzerine salmakla meşgulken, sivil toplum kuruluşlarında, hatta silahlarını az önce bırakmış terör gruplarında dahi Rohingya Müslümanlarına karşı ancak tedrisat ve müfredatla sağlanabilecek bir nefret ve aşağılama var.

2016’nın Kasım ayında yer aldığım toplantılarda Myanmarlı görüşmeleri“bu konunun açılmaması” ÅŸartıyla kabul etmiÅŸler, konu açıldığında tercümanlar salonu terk etmiÅŸlerdi dersem ne demek istediÄŸim daha iyi anlaşılır. “Onlar Myanmarlı deÄŸil, onlar terörist” ifadesi alabildiÄŸimiz tek cevap oldu. Bu durumun abes olduÄŸunu kabul eden sadece vaktiyle devletin terör örgütü ilan ettiÄŸi, yıllarca Batılı ülkelerde sürgünde yaÅŸamış ve ÅŸimdi barışa hizmet için ülkelerine dönmüş olan küçük bir gruptu. Bunun dışında beton kadar homojen bir tutumla karşılamış, “Velev ki terörist olsunlar, Ulusal Birlik AnlaÅŸması’na imza atmayan terör örgütleri bile barış sürecine dahil edilirken nasıl oluyor da aynı masaya Arakan’daki Müslümanları almayı kimse aklından geçirmiyor?” sorusuna hiçbir yanıt alamamıştım.

Müslüman kadınları “sahte tecavüz haberleri yaptırmakla” itham eden Ang San Su Çi barış tanrıçası rolünün Arakan Müslümanlarını kapsamadığını gayet açık bir biçimde belli etmekte. Hatta daha kötüsü. Komplike sorunlarla baÅŸ etmeye çalışan, Çin, Hindistan, ABD ve Japonya’nın “Barış olsun ama çıkarlarımıza zarar vermesin” markajı altında olan Myanmar, sözde barışı saÄŸlamak için, ülkede olup biten bütün ÅŸeytanlıkları hep beraber mutabık kaldığı ortak bir düşmanın sırtına yüklemiÅŸ gibi görünüyor. O ÅŸeytan da Rohingya Müslümanlarından baÅŸkası deÄŸil.

2012’deki katliam yaÅŸandığında Myanmar’a giden ve Rohingyalıların sahipsiz/kimsesiz olmadığını yetkililere uygun lisanla anlatan ilk yabancı devlet adamı Ahmet DavutoÄŸlu idi. 2017 katliamında konuyu BM düzlemine taşımak için uÄŸraÅŸ veren tek devlet baÅŸkanı da Recep Tayyip ErdoÄŸan oldu.

Arakan Müslümanlarına ses olmaya, can olmaya çalışmak beyhude mesai deÄŸildir. Bu yolda dökülen her ter damlası Türkiye’nin alın akıdır. Bu baÄŸlamda hem TÄ°KA’ya, hem de 1997’den beri Myanmar’dan haberdar olan Ä°HH’ya teÅŸekkürü borç biliyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.