Güncel
Kuzey Kore saldırır mı? - Süleyman S. Öğün
ABD, 1970’lere kadar dünya hegemonyasını taşıdı. Yani 1945’te başlayan 20.Asır- Hobsbawn’a göre kısa yüzyıl- bu târihten itibâren alârm vermeye başladı. Kestirmeden söyleyecek olursak; masraflar arttı ve ABD bunu taşıyamaz hâle geldi. 1989, yâni Duvar’ın yıkılması ve Sovyet Bloku’nun çökmesi aslında çoğunlukla zannedildiği gibi ABD’nin zaferi değil, bizzât krizlerin ağırlaşmasını ifâde eder.
Süleyman Seyfi Öğün - Yeni Şafak
Siyâsetin küresel düzlemde seviyesinin hızla düştüğünü gözlüyoruz. Bu düşme, sâdece dil, üslûp, tavır îtibârıyla yaşanmıyor. Siyâsal liderlerin kalitesizleşmesi de bununla paralel gidiyor.
Gârip olan husus, bahse konu olan düşüklüğün, ağırlıklı olarak “Merkez Dünyâda” daha belirgin bir ÅŸekilde hissediliyor olması. Bu neyi ifâde ediyor? Siyâsetteki kalitesizlik temelde, “Merkez Dünyâ”nın, “hegemonik” yapıların normlarını kurma ve onları denetleme mekanizmalarını iÅŸletme kapasitesinde yaÅŸanan ciddî kayıplara işâret ediyor. Buna göre, ilk belirtilerini 1870’lerde veren ve aÅŸama aÅŸama geliÅŸen Britanya odaklı hegemonik yapıların çözülmesini ve 1945’de yerini ABD hegemonyasına teslim eden bir yeni yapılanmanın zuhûrunu esas almak gerekiyor. Tekrar pahasına söyleyelim ki bu asla çift baÅŸlı (kapitalist-sosyalist) bir kutup doÄŸurmadı. Bu sanal bir ayırımdı. Daha derinde dünyâ kapitalist sisteminin iÅŸbölümüydü. Nixon’ın dediÄŸi gibi ekonomipolitik düzeyde herkes Keynesçiydi. Fark, kimilerinin yeniden bölüşümcü, kimilerinin ise bu damarı by pass eden eksik Keynesçi olmasıydı. Hepsi bu kadar…
ABD, 1970’lere kadar dünya hegemonyasını taşıdı. Yani 1945’te baÅŸlayan 20.Asır- Hobsbawn’a göre kısa yüzyıl- bu târihten itibâren alârm vermeye baÅŸladı. Kestirmeden söyleyecek olursak; masraflar arttı ve ABD bunu taşıyamaz hâle geldi. 1989, yâni Duvar’ın yıkılması ve Sovyet Bloku’nun çökmesi aslında çoÄŸunlukla zannedildiÄŸi gibi ABD’nin zaferi deÄŸil, bizzât krizlerin ağırlaÅŸmasını ifâde eder.
Mustafa Özel’in yerinde vurguladığı üzere bu, ABD Yüzyılı’nın sonu manâsına geliyor. Bu da gösteriyor ki, 21.Asır, 20.Asır'dan da kısa sürmüş ve sönümlenmeye doÄŸru evrilmektedir. ABD’nin bütün çabası, yeni kurulacak olan hegemonik yapılanmada mevziini kaybetmemektir. Ezcümle; ABD sönümlenen üstünlüğünü evvel emirde askerî düzlemde kesinleÅŸtirmeyi gerekli görüyor. Buradan hareketle savaÅŸ ihtimâlinin her zaman olduÄŸundan daha fazla vârit olduÄŸuna hükmedebiliriz.
İyi de , nasıl bir savaş olacak bu? Bir kere savaş iklimi, çılgın bir iklim olduğuna göre, bunu yürütecek olan kadroların da çılgın savaşçıl projeleri, akılcı bir perspektife oturtacak kadrolar olması beklenmelidir. Çılgınlık şurada: Artık siyâsetçiler, bir evvelki asrın normlarına dayanmayacaklardır. Çılgın, kural tanımaz çıkışlarda bulunacaklardır. Bu çılgınlığı meşrûlaştıracak olan da popüler düzlemde ırkçı, yabancı düşmanı hissiyatlara yaslanmalarıdır. Nitekim bunu yapıyorlar. Onlara, eski normları hatırlatmak ve bunlara uymaya icbâr etmek bîhudedir.
Ama bütün bu çılgınlıkları yürütecek olan akılcı bir perspektif de yok deÄŸil. Akılcı perspektif de facto olarak, seçmeci yakınlıklar üzerinden, yâni ilkesiz bir düzlemde düşmanlıklar ihdâs etmek ve bunları çıkar üzerinden yönetmektir. Hiper reelpolitk dediÄŸim de budur. Bu açıdan bakıldığında karşımıza merkezde Ä°slâmî kılıktaki bir terörün tercih edildiÄŸini görüyoruz. Kimi defâlar bu düşmanın; katı formda müesses (Ä°ran)veyâ yarı katı yarı müesses (Saddam Irak’ı) olabileceÄŸi gibi; ama daha çok uçucu ve gaz formunda bir terör (IÅžID) olduÄŸunun farkındayız. Üçüncüsünün çok daha iÅŸlevsel olduÄŸunu da ilâve edebiliriz.
Merkez düşmanların dışında bir başka dâire daha var. Bu da Soğuk Savaş kalıntısı bir düşmanlığın konusu olan otokratik Rusya ve komünist kalıntıları ifâde eden Küba ve Kuzey Kore gibi güçlerdir. Zaman zaman bunlarla olan husûmet de önplâna çıkarılıyor ve keskinleştirmek isteniyor. Küba meselesi zamana bırakıldı. Lâtin Amerika sosyalizmleriyle olan mücâdele ise sürdürülüyor. Venezuela ve Brezilya bunun tipik misâlidir. Rusya ise son derecede temkinli ve îtidâlli bir şekilde saldırıları karşılıyor.
Kuzey Kore ise kelimenin tam manâsı ile zıvanadan çıkmış vaziyette. Åžimdilerde belli kesimler bunun büyük bir savaşın fitili olacağını iddia etmeye baÅŸladı. Ben pek de o kanâatte deÄŸilim. Çünkü savaÅŸ orada patlarsa bunun yaratacağı yıkım ABD’yi de derinden etkileyecektir. Kuzey Kore’ye müdahale Suriye’ye füze atmaya benzemez. Bu savaşın en kesin neticesi Güney Kore ve Japonya’nın telef olmasıdır. Bu da ABD’nin isteyeceÄŸi bir ÅŸey olmaktan uzaktır. Bahse konu olan coÄŸrafyada doÄŸacak bir savaşın, ÅŸu ana kadar Kuzey Kore’yi tedip etme rolünü oynayan Çin’in ve bu savaÅŸa açıkça karşı çıkan Rusya’nın tavır koymasına yol açabilir ki; bu d a ABD’nin göze alacağı bir durum deÄŸildir.
Önümüzdeki zamanlar, bölgesel savaÅŸların konvansiyonel düzeyde yoÄŸunlaÅŸmasına sahne olacak. Büyük hesaplaÅŸma için vakit henüz erken…
Henüz yorum yapılmamış.