Güncel
Lekelenmeme hakkı önemseniyorsa...
Devlet birimlerinin “FETÖ'cü diye suçlanma” kaygısıyla, adaletin kılıcını yanlış kullanmasının önü kesilmelidir. Devlet öfke ile hareket etmeyi bırakmalıdır. Ceza uygulamasını bile kinle yapmamak esastır.
Ahmet TaÅŸgetiren - STAR
Cumartesi günü. Bir düğün. Onu gördüm. Düğün davetlisi diye düşündüm. DoÄŸu'da bir ilimizin üniversitesinde öğretim üyesi idi. Yanına vardım. “HoÅŸ geldiniz” dedim. HoÅŸ beÅŸten sonra son KHK ile üniversiteden ihraç edildiÄŸini söyledi. Zinhar, zinhar, zinhar alakası yoktu FETÖ ile. Hakkında soruÅŸturma açıldığında bir çok kanaldan o yapı ile hiçbir ilgisinin olmadığı her yere bildirilmiÅŸti. Ama iÅŸte KHK ile ihraç gelmiÅŸti. Bir el onu ihraç listesine sokmuÅŸtu.
Lekelenmeme hakkı!
Son KHK ile o da gelmiÅŸti. Bir ihbarla insanlar “Şüpheli” hale gelmeyecek, dahası yanmayacaktı.
Ama işte bir profesör daha yanmıştı!
Şimdi, biliyorum ki, bir tanesinden bahsetsem, patlayacak, dosya dolacak önüm. Yazınca da yukarda rahatsızlık oluşuyor.
Ama adam tutuklanmış, 13 aydır tutuklu. Önüme gelen dosyaya bakıyorum, yok be kardeÅŸim, bu dosya ile adam mahkum edilmez. Aylarca tutukluluÄŸu devam ediyorsa, ve siz son KHK ile devletin yeterli hakim ve savcısı bulunmadığı gerekçesiyle ve bir ihtimal suçlu ise cezasını tutuklulukta çeksin gibi bir mantıkla tutukluluk süresini 7 yıla çıkarıyorsanız “lekelenmeme hakkı” boÅŸta kalmıyor mu?
Bir Allah'ın kulu, mesela 15 Temmuz'da Şırnak Tümen Komutanı olan Tümgeneral Abdullah Baysar'ın dosyasına baksın. Adam o gece darbe girişimine karşı vali ile, emniyetle birlikte mücadele etmiş, bütün bilgiler, şahitlikler bu yönde... ama kendisinin haberi olmadan darbeciler tarafından sıkıyönetim komutanı olması öngörülmüş... Tutuklusun, tutuklusun, tutuklusun... 13 aydır.
Biliyorum ki, bir çok davanın kaynağı “ihbarlar.” Ah bu ihbar belası! Bir kısmı, etkin piÅŸmanlık numarası. Adam kendisini kurtarmak için beÅŸ isim vermiÅŸ. O yırtmış, beÅŸ ismin kapısına sabah polis dayanmış. Gelsin tutuklama.
Görüyorum, devlet ÅŸu anda “FETÖ ile mücadelenin yargı ayağı”nı baÅŸarı ile yapmakla, maÄŸduriyetlere yol açmamak arasında bir yerde sıkışmış bulunuyor. Sıkışma bir yandan sırf adalet hassasiyetinin sonucu, diÄŸer yandan maÄŸduriyetlerin yol açacağı siyasi sonuçları dikkate almanın.
SuçluluÄŸu ayan - beyan olan birisine karşı tavır almak kolay. Ama iÅŸ sadece darbe süreci ile sınırlı olmayıp, bir yanı “Cemaat” olan bir toplumsal vakıa ile baÄŸlantılı olunca ve o yapının her ailede uzantısı bulununca, maÄŸduriyet dalga dalga toplumu sarsıyor.
“Adalet”i ÅŸiar olarak benimseyen bir siyasi yapı, adalet noktasından sorguya çekiliyor.
Daha ötesi, bu siyasi kadro, “Vicdan” gibi, “Zulme kapı aralamamak” gibi “Ahiret sorumluluÄŸu” gibi bir deÄŸerler dünyası içinden geliyor.
Bir yerde de attığınız her yanlış adım, verilen her yanlış karar, kendi tabanınızı tırpanlıyor.
Hatırlıyorum, ilk KHK ile 50 bin civarında insanın görevine son verildiÄŸinde ben, “Bunların her birinin FETÖ'cü olduÄŸuna Tayyip bey kefil midir?” diye yazmış, “Oysa bütün bu ihraçlar onun kefaleti ile gerçekleÅŸiyor” demiÅŸtim.
Savcı tutukluyor, rektör ihraç listesi hazırlıyor, vali, emniyet müdürü, HSK vs... listeler, listeler... Tabii ki Hükümetin bunları tek tek incelemesi mümkün değil. Birilerine güvenecek, ama ya o güvendiği kişi başka hesabın içinde ise... Mesela Perincek'in, falanca siyasi eğilimin adamı, hatta gerçekten FETÖ'cü olup, mağduriyeti çoğaltarak tepkiyi büyütme hesabında iseler...
Ä°nsanlar maÄŸdur oluyorsa, -ki oluyor- herkes emin olsun ki, bunun bir siyasi bedeli olur.
Bu bedelin en ağırı da, öyle seçimlerde oy kaybı deÄŸildir, siyasi iktidarın adalet duyarlılğına yönelik kuÅŸkudur. Ä°ktidar kadrolarının “dindar hüviyeti” dikkate alındığında, böyle bir iktidarın adalet konusunda sorunlu hale gelmesinin açtığı yara, herkesi yıpratır. Nasıl ki darbe giriÅŸimi içine girmiÅŸ bir “Cemaat”in bütün cemaatlere bedel ödetmesi gibi.
Devlet birimlerinin “FETÖ'cü diye suçlanma” kaygısıyla, adaletin kılıcını yanlış kullanmasının önü kesilmelidir. Devlet öfke ile hareket etmeyi bırakmalıdır. Ceza uygulamasını bile kinle yapmamak esastır.
Bir de, darbeye katılan hainlerin yargı sürecindeki çarpık görüntüleri, baÅŸka alanlarda “öfke tavrı”na gerekçe yapılmamalıdır.
Haksız infazların yarası on yıllarca kapanmıyor.
Henüz yorum yapılmamış.