Vahiy
Önce selam
İslam hayatı selam ile çerçeveledi… Selam, İslam'ın şiarı, müminin şuuru oldu…
Ramazan Kayan - MÄ°LAT
“Önce selam, sonra kelam” derdi büyükler…
Önemine binaen öncelik hep selam oldu…
Ä°slam hayatı selam ile çerçeveledi… Selam, Ä°slam'ın ÅŸiarı, müminin ÅŸuuru oldu…
Allah (cc)'ın, 99 güzel isminden biridir, selam…
Her namazdan sonra Allah'a aidiyetimizi ÅŸu cümle ile tescilliyoruz…
“Allahümme ente's-Selam ve Minkes-Selam…”
“Allahım! Sen Selamsın ve selam Sen'dedir…”
Sadece namaz sonrası deÄŸil, namazın içine selamın yüklendiÄŸini görüyoruz…
Her tahiyyatta nebi (s.a.v) ve salih kulları selamladığımızı hatırlayalım…
Salli ve barik ile Hz. Muhammed ve Hz. Ä°brahim'e hem de aileleri ile beraber nasıl selam durduÄŸumuzu unutmayalım…
Salatımız selam yüklü…
Ve Allah buyurdu:
“Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin.” (Nisa, 86)
Daha da önemlisi:
“Size (Ä°slam geleneÄŸine göre) selam verene, dünya hayatının geçici çıkarına göz dikerek “Sen mümin deÄŸilsin” demeyin.” (Nisa, 94)
Müslümanlar arası tekfir, tedhiş, tehdit, taciz ve tahkiri tedavi için selamdan daha etkili ne olabilir ki?
Haset, husumet, nefret giderici içtenlikli selamlarımız olsaydı ümmet bu halde mi olurdu?
Kırgın, kızgın, küskün kalpleri bir selamla kurtarabiliriz…
Nebevi reçete ne sunuyordu?
“Ä°man etmedikçe, cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe tam imana kavuÅŸamazsınız. Size bir ÅŸey göstereyim mi? Onu yaparsanız, birbirinizi severseniz. Aranızda selamı çokça yayınız…” (Müslim)
Ünsiyet, ülfet, uhuvvet, vahdet, muhabbet, meveddet içeren selamlara bugün ne kadar da muhtacız?
Arap-Acem… Türk-Kürt… Selefi-Sufi… Åžii-Sünni… Yenilikçi-Gelenekçi… Aydın-Alim… Mektep-Medrese, Tarikat-Cemaat… kavgalarını selamlaÅŸmadan nasıl sonlandırabiliriz?
Selamlaşmadan nasıl kardeşleşiriz?
Bilmem, hatırlar mısınız? Bir zamanlar kan davaları, namus cinayetleri, sonu gelmez kavgalar bir selamla sulh olurdu…
Ayrıştırıcı, yok sayıcı, itici, itibarsızlaÅŸtırıcı tüm illetleri gidermek için selam en etkili ilaçtı…
Bugü de dünya barışının, güvenlik sorununun çözümünün ÅŸifreleri selamda saklı…
Ä°lay'ı kelimetullah davasını yeryüzüne yaymada kalkış noktamız selam olmalı… Yeryüzünün selam yurdu olmasını istiyorsak, selamı yaymalıyız…
Selamın gücünü yeterince idrak edemedik… Bir selamı bile birbirimize çok gördük…
Ne zaman ki aramızda selam kesildi, rahmet de kesildi… Hayatın feyzi, bereketi, hayrı kalmadı…
Selam fukarası bir toplum olduk…
Åžimdi selamsızlığın sefaletini yaşıyoruz…
Neden kardeşlerimize bir selamı çok görüyoruz? Niçin esirgiyoruz? Yoksa nefsimizin esiri mi olduk?
Tanımadıklarımız orda kalsın, tanıdıklarımız bile selamdan mahrum…
Dahası, selamın içini boşalttık.
Åžairin deyimi ile
“Selam verdim, rüşvet deÄŸildir, deyü almadılar.”
İstismar, iltimas, istiğna içeren selamlara kaldık.
Bize politik, ideolojik, ekonomik selamlar deÄŸil kalbi, hasbi, fıtri, harbi selamlar lazım… Ast, üst… Amir, memur… Zengin, fakir… hiyerarÅŸisine takılmayan selamlar lazım…
Bizim selamımız sınıfsız bir dünyayı öneriyor… Selamımız kimlik, kulluk ve kardeÅŸlik içeriyor…
“Hamili kart yakınımdır” bir selamla iÅŸi hallederiz, diyenlerden olamayız…
Selamı kötüye kullanan, selamdan kaçan kibirlilerden biriyiz…
Åžimdi selam zamanı…
Yerinde selam… Vaktinde selam… ertelenen, esirgenen selamların telafisi için hemen selam demeliyiz…
Selamımıza o muhtaç olan mazlumları, maÄŸdurları unutamayız… Ãœmmet olarak selamını almadığımız, selama durmadığımız, selam vermediÄŸimiz hiçbir yetim, öksüz, mazlum, muhacir kalmayıncaya kadar selamı yaymalıyız..
Selamla görevliyiz… Ve selama gönüllüyüz…
Adressizlere, adsızlara, arada kalanlara, arayanı soranı olmayanlara selam…
Srebrenitsa'ya, Rabia'ya, Hama'ya, Haleb'e, Halepçe'ye selam…
Kudüs'e, Kurtub'aya, Kafkaslara selam…
El-Aksa'ya selam…
“Biddem birruh nefdike ya Aksa/Kanımız, canımız sana feda olsun ey aksa!”
DireniÅŸe bin selam…
Dinamik toplumlar selam ile diridir..
Ey kutlu davanın yolcusu parolamız; selam… Pusulamız; selam…
Kâbe'den en kalbi selam ve dualarımla…
Henüz yorum yapılmamış.