Sosyal Medya

Kürsü

Allah'ın Kadına Bahşettiği Fıtrata Razı Gelmek / Fethi Güngör

Gerçek şu ki, İslam’ın kadın-erkek görüşünü, bu iki cinsin birbirleriyle olan münasebetlerini ve her birinin diğerine karşı yükümlülüklerini bilmemiz değildir asıl önemli olan. Bu neredeyse herkes tarafından bilinen bir konudur çünkü. Fakat asıl önemlisi kendimize şu soruyu sormamızdır: Biz İslam’ın hükmüne uymaya hazır mıyız? (s.31).



“Ey insanlık!… Kendisi adına birbirinizden (hak) talebinde bulunduÄŸunuz Allah’a ve akrabalık/insanlık bağına karşı sorumluluk duyun. KuÅŸkusuz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.” (Nisa 4:1).

“Rasulullah (s) erkeklerden kadınlara benzemeye çalışanlara; kadınlardan da erkeklere benzemeye çalışanlara lanet etti.” (Buhari vd.).

14 Ekim 1906’da Mısır’ın Buhayra iline baÄŸlı Mahmudiye kasabasında dünyaya gelen ve 12 Åžubat 1949 günü akÅŸamı Kahire’deki teÅŸkilat merkezinden evine dönerken uÄŸradığı suikast sonucunda ÅŸehid düşen Hasan Ahmed Abdurrahman el-Benna, 43 yıllık kısa ömrüne -yoÄŸun sosyal faaliyetleri yanında- yüzlerce konferans, makale ve kitap sığdırabilmiÅŸtir. Müslüman ÅŸahsiyetin iman, ahlak, ibadet ve bilgi donanımı açısından layık olduÄŸu yeri gösteren risaleleri yıllar boyunca Arapçadan baÅŸka dillere de çevrilmiÅŸtir.

Åžehid el-Benna’nın Türk dilinde son yayımlanan eseri “Müslüman Kadın” isimli risalesi olup metnin yazıldığı 1940’lı yılların hayat ÅŸartları da göz önünde bulundurularak okunduÄŸunda, Müslüman kadının evini, eÅŸini ve çocuklarını merkezde tutarak toplumsal hayata “kiÅŸiliÄŸiyle” dâhil olmasının taşıdığı önem daha iyi anlaşılmış olacaktır.

 

Ä°slam’ın sosyal hayatı en saÄŸlam kurallar üzerine inÅŸa ettiÄŸini kabul etmek

“Ä°slam insanlık için bir ışık ve yol gösterici olarak gelmiÅŸ, hayati iÅŸleri insanlar için en dikkatli tertiple, en erdemli kurallar ve normlarla düzenlemiÅŸtir. Evet, Ä°slam bunların hiç birisini ihmal etmemiÅŸ, insanları vadi vadi dolaÅŸsınlar diye kendi hallerine bırakmamıştır. Tersine, onlara iÅŸi tam olarak açıklamış, hiçbir kimseye ekleyecek bir ÅŸey bırakmamıştır.

Gerçek ÅŸu ki, Ä°slam’ın kadın-erkek görüşünü, bu iki cinsin birbirleriyle olan münasebetlerini ve her birinin diÄŸerine karşı yükümlülüklerini bilmemiz deÄŸildir asıl önemli olan. Bu neredeyse herkes tarafından bilinen bir konudur çünkü. Fakat asıl önemlisi kendimize ÅŸu soruyu sormamızdır: Biz Ä°slam’ın hükmüne uymaya hazır mıyız? (s.31).

Durum ÅŸudur ki; bölgemiz ülkelerini ve diÄŸer Ä°slam ülkelerinin tamamını, boÄŸazlarına kadar gömüldükleri o Avrupa’ya Ã¶zenme sevdasının gürültülü ve sert dalgası sarmış durumdadır.

Bazı insanlara, içine düştükleri bu taklit (bataklığı) da yeterli gelmediÄŸi için, kendilerini kandırmaya yöneliyorlar; Ä°slam’ın hükümlerini Batılı arzular ve Avrupai düzenler doÄŸrultusunda deÄŸiÅŸtirmek istiyorlar. Bu dinin hoÅŸgörüsünü ve esnekliÄŸini kötü niyetle sömürerek onu kendi Ä°slami suretinden tam olarak çıkarmak, onu hiçbir ÅŸekilde Ä°slam’la buluÅŸamayacağı baÅŸka bir düzene dönüştürmek istiyorlar. Öte yandan kendi arzularına uymayan birçok nassı ve Ä°slam ÅŸeriatının ruhunu ihmal ediyorlar (s.33).

Önemli olan Ä°slami hükümlere arzularımızdan sıyrılarak bakabilmemiz, kendimizi Allah’ın emir ve yasaklarını kabullenme konusunda hazır hâle getirmemizdir. Özellikle de ÅŸu mevcut uyanışımıza hayati önemde temel teÅŸkil eden kadın konusunda… Bu esaslara göre, insanlara, bu konuda zaten bildikleri ve bilmeleri gereken Ä°slami hükümleri hatırlatmakta yarar görüyoruz.” (s.35).

 

Kadının hak ve vazifelerini fıtratına uygun şekilde tanzim etmek

“Birinci olarak: Ä°slam kadının deÄŸerini yüceltmiÅŸ, onu haklar ve yükümlülükler bakımından erkekle ortak yapmıştır. Bu, neredeyse hiç dikkate alınmayan bir husustur. Ä°slam kadının konumunu yüceltmiÅŸ, onu erkeÄŸin kız kardeÅŸi ve hayat ortağı yapması itibarıyla derecesini yükseltmiÅŸtir. Kadın erkekten, erkek de kadındandır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Bazınız bazınızdan türediniz…” (Âl-i Ä°mran 3:195).

Ä°slam kadının gerek özel, gerek medeni, gerekse siyasi haklarını tam olaraktanımış, ona insanlığın zirvesinde olan bir insan muamelesi yapmıştır. Ä°nsan olmak hak ve yükümlülük sahibi olmak demektir; yükümlülüklerini yerine getirince kendisine teÅŸekkür edilen insan, tüm haklarına da ulaÅŸmak zorundadır. Kur’an ve hadisler bu anlamı destekleyen ve onu açıklayan ayetlerle dolup taÅŸmaktadır (s.37).

Ä°kinci olarak: Erkekle kadın arasında görülen farklı hukuki muameleler, erkekle kadın arasında var olan doÄŸal ve kaçınılmaz farklılıktan kaynaklanmaktadır. Bu farklılık, her birisinin taşıdığı önemli ayrıcalıklara uygunluk ve her ikisine verilen hakları korumak için gereklidir.

Ä°slam’ın pek çok durum ve ÅŸartlarda erkekle kadını birbirinden ayrı tuttuÄŸu ve aralarında tam bir eÅŸitlik saÄŸlamadığı doÄŸrudur. Ancak öte yandan ÅŸunun da üzerinde durmak gerekir: Ä°slam bir açıdan kadının hakkına kısıtlama getirmiÅŸse, ona bedel olarak baÅŸka bir açıdan daha iyisini mutlaka yerine koymuÅŸtur. Bu kısıtlamanın baÅŸka bir ÅŸey için deÄŸil, kadının yararı ve iyiliÄŸi için olduÄŸu da göz önünde bulundurulmalıdır. Kadının bedensel ve ruhsal oluÅŸumunun erkeÄŸin oluÅŸumuyla tıpatıp aynı olduÄŸunu kim, nerede iddia edebilir? EÄŸer ortada bir babalık ve annelik olacağına inanıyorsak, kim nerede çıkıp kadının hayatta üstlenmesi gereken rolle, erkeÄŸin hayatta üstlenmesi gereken rolün aynı olduÄŸunu söyleyebilir? (s.39).

Ä°nancım odur ki, kadın ile erkeÄŸin yaratılışları farklı olduÄŸu için görevleri de doÄŸal olarak farklıdır. Bu farklılığın, her ikisi için hayat tarzlarında da farklılığa neden olması gerektiÄŸine inanıyorum. Ä°ÅŸte Ä°slam’ın getirdiÄŸi, kadın-erkek arasında hukuk ve yükümlülüklerdeki farklılığın sırrı budur.

Üçüncü olarak: Kadınla erkek arasında birincil, temel, iliÅŸki belirleyici olan güçlü bir fıtri Ã§ekim vardır. HoÅŸlaÅŸmak ve ardından gelecek her ÅŸeyden önce bu çekimin amacı, “nesli korumak” ve hayatın yükünü birlikte omuzlamaktır (s.41).

Ä°slam bu nefsî eÄŸilime iÅŸaret etmiÅŸ, onu arındırmış, onu gayet güzel bir ÅŸekilde hayvani anlamından ruhsal anlamına kaydırmıştır. Bu ruhsal anlam, (bu çekimin) maksadını açıklamakta, onu salt eÄŸlence olmaktan çıkarıp tam bir yardımlaÅŸmamodeline kavuÅŸturmaktadır:

“Yine sizin için kendileriyle huzur bulasınız diye kendi türünüzden eÅŸler yaratması, aranıza sevgi ve merhameti yerleÅŸtirmesi de O’nun mucizevi iÅŸaretlerinden biridir: Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka vardır.” (Rum 30:21).

Ä°slam’ın belirlediÄŸi metot budur. Ä°slam kadına bakışını bu metotla belirlemiÅŸ, onun hikmetli yasaları bu esasa göre gelmiÅŸ, iki cins arasında kurduÄŸu tam dayanışmaya garanti vermiÅŸtir; her biri diÄŸerinden faydalanacak ve hayatın tüm alanlarında birbirlerine yardımcı olacaklardır.” (s.43).

 

Kadını eğitmek, zarafetini ve mahremiyetini muhafaza etmek

“Kadınlar toplumun yarısı, hattâ gelecek nesillerin ilk öğretmenleri ve ilk tasarımcıları olduÄŸu için, toplum hayatına en yüksek etkiyi yapan kesimi oluÅŸtururlar. Toplumun ve milletin gidiÅŸ istikameti ve eÄŸilimi, çocuÄŸun annesinden aldığı tarz ve surette ÅŸekillenir. Bundan sonraki aÅŸamalarda da kadın, yine eÅŸit derecede gençlerin ve erkeklerin hayatında etkilidir (s.29).

Kadının toplumdaki yeri konusunda söylenebilecek sözler şu iki nokta etrafında özetlenebilir:

Birincisi; kadını eÄŸitmenin gerekliliÄŸidir. Ä°slam başından beri kadının erdemlerle, nefse olgunluk kazandıracak hasletlerle donatılması için ahlaki güzellik eÄŸitimi almasını ve terbiye edilmesini gerekli görür. Ä°slam babaları ve genç kız velilerini bu konuda yüreklendirmiÅŸ, onlara Allah’tan bolca sevap vadetmiÅŸ, bu konuda kusurlu davrananları cezayla uyarmıştır. Bir ayette şöyle buyrulur:

“Siz ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan tarifsiz bir ateÅŸten koruyunuz! Ona memur melekler kararlı ve tavizsizdirler; hiçbir buyruÄŸunda Allah’a karşı gelmezler ve kendilerine emredileni yaparlar.” (Tahrim 66:6). (s.45).

Abdullah bin Ömer’den (r) aktarılan sahih bir hadiste şöyle buyurulmuÅŸtur: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz; imam (lider) çobandır ve sürüsünden sorumludur, adam ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur, kadın eÅŸinin evinde çobandır ve sürüsünden sorumludur, hizmetçi efendisinin malına çobandır ve sürüsünden sorumludur; hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz.” (Buhari ve Müslim).

Ä°bn-i Abbas (r)’dan rivayet edildiÄŸine göre Allah’ın Elçisi (s) şöyle buyurdu: “Ä°ki kızı olup da onlarla güzelce arkadaÅŸlık yapan veya onlara sahip çıkan hiçbir Müslüman yok ki, o kızlar onu cennete götürmesin!” (Ä°bn-i Mace ve Ä°bn-i Hibban). (s.47).

Ä°kincisi; kadın ve erkeÄŸi ayrı tutmaktır. Zira Ä°slam kadın-erkek karışımını kesin olarak sakıncalı görür ve evlilik dışında onları birbirinden uzak tutar. Bundan dolayı Ä°slam toplumu karma bir toplum deÄŸildir…” (s.49).

 

Kadını da erkeÄŸi de yaratan Allah’ın onlar için belirlediÄŸi konumlara razı olmak

Kadın-erkek münasebetleri konusunda Allah Teâlâ’nın buyruklarına ve Son Elçisi’nin açıklamalarına kulak verelim:

“Ey insanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eÅŸini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın var eden Rabbinize karşı sorumluluÄŸunuzun bilincinde olun! Kendisi adına birbirinizden (hak) talebinde bulunduÄŸunuz Allah’a ve bu akrabalık/insanlık bağına karşı sorumluluk duyun. KuÅŸkusuz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.” (Nisa 4:1).

“Ey insanlık! Elbet sizi bir erkekle bir diÅŸiden yaratan Biziz; derken sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki tanışabilesiniz. Elbet Allah katında en üstününüz, O’na karşı sorumluluk bilinci en güçlü olanınızdır; şüphe yok ki Allah her ÅŸeyi bilir, her ÅŸeyden haberdardır.” (Hucurât 49:13).

“Kim imanlı olarak bir iyilik ortaya koymuÅŸsa; -erkek ya da kadın (fark etmez)- kesinlikle ona güzel bir hayat yaÅŸatacağız; dahası elbet onları iÅŸlediklerinin en iyisiyle ödüllendireceÄŸiz.” (Nahl 16:97).

“Mü’min erkeklere söyle, bakışlarını (yasak) olandan çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; tertemiz kalabilmeleri için en uygun davranış ÅŸekli budur: unutmasınlar ki Allah, ortaya koydukları her bir ÅŸeyden haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, bakışlarını (yasak) olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlarcazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında, (kamuya) açmasınlar; bunun için de, başörtülerini yakalarının üzerine sıkıca tuttursunlar; cazibe ve güzelliklerini yalnızca kocalarına, babalarına, kayınbabalarına, oÄŸullarına, üvey oÄŸullarına, kardeÅŸlerine, erkek kardeÅŸlerinin oÄŸullarına, kız kardeÅŸlerinin oÄŸullarına, kendi (evlerindeki) kadınlara, meÅŸru ÅŸekilde malik oldukları kimselere, ya da emirleri altındaki cinsel arzudan yoksun erkek hizmetlilere, veya kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklara açabilirler; bir de yürürken, gizli olan ziynetlerini teÅŸhir etmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Siz ey iman edenler! Topyekûn günahları terk edip Allah’a yönelin ki, mutluluk ve kurtuluÅŸa erebilesiniz.” (Nur 24:30-31).

“Sen ey Peygamber! EÅŸlerine, kızlarına, (bütün) mü’minlerin hanımlarına (toplum içine çıktıklarında) üzerlerine (tesettürü tam saÄŸlayan) giysilerini almalarını söyle: bu onların (mü’min ve saygın kadınlar olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha uygundur: Ve Allah zaten tarifsiz bir bağış, eÅŸsiz bir merhamet kaynağıdır.” (Ahzâb 33:59).

Ebû Ãœmâme (r)’dan rivayet edildiÄŸine göre Allah Rasulü (s) şöyle buyurmuÅŸtur: “Ya gözlerinizi sakınır, ırzlarınızı korursunuz yahut Allah yüzünüzü kara çıkarır!” (Taberâni).

Ä°bn-i Abbas (r)’dan rivayet edildiÄŸine göre Rasulullah (s) şöyle buyurmuÅŸtur: “Hiçbiriniz, yanında bir mahremi bulunmayan kadınla yalnız kalmasın!” (Buhari ve Müslim).

Ä°bn-i Abbas (r)’dan şöyle dediÄŸi rivayet edilmiÅŸtir: “Rasulullah (s) erkeklerden kadınlara benzemeye çalışanlara; kadınlardan da erkeklere benzemeye çalışanlara lanet etti.” (Buhari, Ebû Davud, Tirmizi, Nesâi, Ä°bn-i Mace ve Taberâni).

Ebû Hureyre (r)’dan şöyle dediÄŸi rivayet edilmiÅŸtir: “Rasulullah (s) kadın elbisesi giyen erkeÄŸe ve erkek elbisesi giyen kadına lanet okudu.” (Ebû Davud, Nesâi, Ä°bn-i Mace ve Ä°bn-i Hibban).

Sonuç olarak; bu önemli doÄŸal görevleri dışında, kadını baÅŸka bir görev yapmaya iten sosyal zorunlulukların var olması durumunda, uyması gereken yükümlülüklerden birisi de Ä°slam’ın kadın fitnesini erkekten, erkek fitnesini de kadından uzak tutmak için koyduÄŸu ÅŸartlara riayet etmek olur. Uyması gereken baÅŸka bir yükümlülük de bu görevi her kadının temel haklarından birisi olarak alelade bir uygulamaya dönüştürmeden, zorunluluk düzeyinde tutmak olur. Özellikle de iÅŸsizliÄŸin ve erkek nüfusun boÅŸta olmasının her toplumda ve her devlette, insanlığın çözülmesi zor sorunlardan birisi haline geldiÄŸi ÅŸu “mekanik” çaÄŸda… (s.91).

Ä°slam’ın, kocanın karısı üzerindeki haklarına ve kadının da kocası üzerindeki haklarına iliÅŸkin çok deÄŸerli baÅŸka kuralları da vardır. Keza ebeveynlerin çocuklar üzerindeki haklarına, çocukların da ebeveynler üzerindeki haklarına iliÅŸkin haklar belirlenmiÅŸtir… Yine Ä°slam’ın, sıkıca sarılmaları halinde Ä°slam ümmetine kullukta baÅŸarı ve iki dünyada mutluluk kazandıracak kuralları vardır…

Son sözümüz: Hamd âlemlerin Rabbi Allah’adır.” (s.93).

 

Kaynak:

  1. Hasan el-Benna; el-Mer’etu’l-Muslime: Müslüman Kadın, Çeviri: SıbÄŸatullah Kaya, Beyan Yayınları, Ä°stanbul, Nisan 2017, 96 s.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.