Kürsü
'Eğlenmek bizim de hakkımız' diye isyana kalkışmayın. Şöyle başınızı kaldırın ...
'Gününü gün etmek, yarın endişesi taşımamak bu dünyadan ötesine inanmamak, bencillik ile vur patlasın-çal oynasın eğlenmek insanlığa takdim edilen birinci hedef oldu.'
Mustafa Kutlu - Yeni Akit
Teknolojinin getirdiÄŸi konfor yanında âdemoÄŸluna saÄŸladığı “boÅŸ vakit” giderek fazlalaşıyor.
İnsanlar boş vakitlerinde yiyip-içip-çiftleşip-def-i hacet edip bol bol eğleniyorlar. Bilim adamlarının kıyamete on kala dedikleri bir zamanda bu durum bana çok manidar geliyor. Tarihe ve dinler tarihine bakarsanız ibretli sahneler görebilirsiniz.
Pek tabii olarak (sistem gereÄŸi) bu eÄŸlencenin de bir bedeli var.
Bu bedel hakim gücün, hakim ideolojinin, zengin devletlerin, keçeyi sudan çıkarmış olanların ötekilerden; yani zayıflardan, güçsüzlerden kan pahasına söke söke alınmış bir bedeldir.
Eğlence artık dünyada hatırı sayılır bir endüstri olmuştur.
Bu endüstrinin uzmanlarından Michael J. Wolf The Entertainment Economy adlı eserinin giriÅŸ bölümünde şöyle diyor: “Otomobil deÄŸil, demir-çelik deÄŸil, finansal hizmetler deÄŸil, eÄŸlence hızla yeni dünya ekonomisinin itici gücü haline gelmektedir. En geliÅŸmiÅŸ eÄŸlence endüstrisine sahip olan ABD’de eÄŸlence harcamaları (yüzde 5,4), hane harcamaları içinde giyim (yüzde 5,2) ve saÄŸlık (yüzde 5,2) harcamalarının önünde gelmektedir.
Eğlence endüstrisi yaklaşık 480 milyar dolarlık bir endüstridir.
Bu durum sadece geliÅŸmiÅŸ ülkeler ile ABD’ye has deÄŸil.
Hindistan’dan Brezilya’ya kadar birçok geliÅŸmekte olan ülkede eÄŸlence sektörünün yıllık büyüme oranı ülke büyüme oranını katlıyor. (Daha geniÅŸ bilgi için bk. Korkmaz Ä°lkorur. Radikal 10 AÄŸustos 2004. vd.).
Sinema, müzik, tiyatro, spor vb. gibi etkinlikler sanatsal gösteriler olmaları yanında eğlence endüstrisinin unsurları haline gelmiştir. Edebiyat dahi bu zincirin kuyruğuna takılmıştır.
Zaten öyle değil midir demeyin.
Meselâ eğlence müziği ile irfanî müziğin birbiriyle eşdeğer tutulması mümkün değildir.
Görüntü, görsellik, göze hitap etme çağında yaşıyoruz. “Söz”ün deÄŸeri düştü. Söze itibar kalmadı. Söz’ün ÅŸahikası olan “ÅŸiir”in durumu ortada. Görsel medya bütün hayatı kuÅŸatmış durumda. Yüzlerce kanalı olan televizyonların yanına VCD’ler, CD’ler, DVD’ler vb. eklenmiÅŸtir.
Sanayi medeniyetinin, kalabalık metropollerin, beton yığınlarının, trafiÄŸin, stresin, bozuk psikolojinin cenderesinde sıkışan modern insan bir sıkıntı ve boÅŸluk duygusu içinde bunalmakta, kendini alkole ve eÄŸlenceye vurmaktadır. Durmak ve düşünmek neredeyse imkânsız hale gelmiÅŸ, akıntı herkesi sürüklemeye baÅŸlamış, Amerikan tarzı “yaÅŸam biçimi” bütün dünyayı istila etmiÅŸtir.
Siz istediÄŸiniz kadar teslim bayrağını çekmediÄŸinizi, geleneÄŸi yaÅŸayıp muhafaza ettiÄŸinizi iddia edin; kılık-kıyafetiniz, yiyip-içmeniz, dinlediÄŸimiz müzik, seyrettiÄŸiniz film, okuduÄŸumuz kitap, banyonuz, tuvaletiniz, maÄŸazanız, dekorunuz, okulunuz, Ä°ngilizce merakınız burada sayamayacağımız kadar milyonlarca unsur bu “yaÅŸam biçimi” tercihi ile hayatımıza sızmaktadır.
Sokaklar, binalar, levhalar, sloganlar, markalar, tatil programları, yaş günleri, telefon mesajları, saç biçimleri, konserler, kanapeler, koltuklar, terlikler, kemerler, saatler, tokalar, pastalar (turtalar) sizi değiştiriyor. Farkında olmaksızın başka bir hayatın kulvarında koşuyorsunuz.
“EÄŸlenmek bizim de hakkımız” diye isyana kalkışmayın. Şöyle başınızı kaldırıp ülkenin ve tüm Ä°slam âleminin haline bir göz atın.
O zaman eminim merhum Âkif’in mısralarını hatırlayacaksınız:
“Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın deÄŸil mâtem!”.
Bizim imtihanımız bu “yaÅŸam tarzı” iledir. Unutmayın “yaÅŸam tarzı”... Ardından “ne yapmalı” sorusu gelecek, biliyorum. Cevabı çok zor dostlar, çok zor.
“Neden zor olsun canım” diyenlere ÅŸimdilik verecek cevabım ÅŸudur:
Hani maÄŸlup ordunun komutanı askerlere sormuÅŸ “niçin yenildiniz” diye. Askerler: Madde bir: “Barutumuz yoktu” demiÅŸler. Komutan “Gerisini anlatmayın, anlaşıldı” demiÅŸ.
Bunun gibi öncelikle bu meseleyi dert edinen donanımlı-ahlâklı beyinlere ihtiyaç var. Sonra kim bilir kaç yıl sürecek zihinsel çabaya.
Ancak buna mecburuz. Bin yıl bile sürse mecburuz, başka yolu yok.
Åžu anda dünyada da “muhalifler”, “BaÅŸka bir dünya mümkün” sloganını atıyor, gösteriler yapıyor ama, sloganın içi boÅŸ. Bakalım kim dolduracak? Bakalım kim insanlığa yeni bir “yaÅŸam tarzı” sunabilecek?
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.