YaÅŸam
'Engelli olabiliriz ama hayatın içindeyiz'
Dağkapı Meydanı kalabalık. Günün her saatinde burada hediyelik eşya satıcısından, meyve satıcısına birçok seyyar satıcıyı görmek mümkün.
Ancak "Hanımlar, beyler kitaplarım var, kitapçııı" diye seslenen seyyar kitap satıcısı bu meydanın yenilerinden…
28 yaşındaki Süleyman Acar, sabah postaneden aldığı paketi heyecanla açıyor.
İçinden 15 adet kitap çıkıyor. Şanlıurfa'da yaşayan emekli bir tarih öğretmeninin gençlere tavsiye niteliğinde yazmış olduğu kitaplar bunlar. Kitabın sayfalarını açıyor, dokunuyor ve kokluyor.
"Keşke sesli kitabı da olsaydı" diyor ve kitabın ön sözünü okumamı rica ediyor.
Süleyman doğuştan görme engelli, çok zorlanmasına rağmen bir süredir sipariş usulü kitap satıyor. Çok büyük bir gelir sağlamasa da kitapları sevdiğini, bu yolla kendi emeğiyle cep harçlığını çıkarmak istediğini anlatıyor.
Arada bir "kitapçı, kitaplarım var" diye seslenmesine rağmen, gelip geçenler Süleyman'ın farkında değil.
"Ben kimseyi görmüyorum ama asıl acı veren kimsenin beni görmemesi" diyor.
'İşitme kaybı olunca asıl o zaman kör oldum'
Oldukça neşeli ve esprili bir genç. Geçirdiği bir rahatsızlıktan sonra her iki kulağında da işitme kaybı yaşamış. Sağ kulağındaki kulaklık vasıtasıyla duyabiliyor.
"Görmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ama sesleri kaybetmeye başlayınca hafızam da artık eskisi gibi değil. İşitme kaybı olunca asıl o zaman kör oldum" diyor.
Yazar İbrahim Sediyani'nin sosyal medya hesaplarında yaptığı bir paylaşımla Süleyman'dan haberdar oldum.
Sipariş usulü satış yapıyormuş. Bir tezgahı yok, anlaştığı bir kitabevinden alıyor kitapları. Sipariş usulü olunca da pek sık satış yapamadığını söylüyor.
"Kitap almak isteyen ama zamanı olmayan tanıdıklar, almak istedikleri kitapların adını söylüyorlar. Ben de bir kitapevinden uygun fiyata alıp az bir kâr koyarak, sahibine elden teslim ediyorum. Kitapların çeşidi siparişlere göre değişiyor, siyasi kitaplar hariç her tür kitap siparişi alıyorum. Satamayacağım kitap almıyorum, elimde kalınca cebimden gidiyor. Bir de bana kitaplarını gönderen yazarlar oluyor, gördüğünüz gibi o kitapları da Dağkapı Meydanı'nda satıyorum.."
'Dilenci muamelesi gösterilmesine çok üzülüyorum'
Yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Süleyman 2003 yılında annesini kaybetmiş. O günden sonra çok büyük zorluklar yaşadığını anlatıyor.
"Annem öldüğünde 14 yaşındaydım, çorabımı bile giyemiyordum, tek başıma hiçbir ihtiyacımı karşılayamıyordum. Üvey annem bir yıl boyunca kendi kendime yetmem için yardımcı oldu. Sonra öz bakımımı kendi kendime yapmaya başladım."
Toplumda engellilere yönelik algıdan çok şikayetçi ve dilenci muamelesi görmekten çok rahatsız.
"İnsanlar kör görünce para vermeden dayanamıyor, bizlere dilenci muamelesi gösterilmesine çok üzülüyorum. Kitap satmaya çıkınca beş liraysa çıkarıp 50 lira veren oluyor. Ben dilenmiyorum, kendi emeğimle para kazanmak istiyorum" diyor.
Facebook'ta kırıcı mesajlar
Facebook sayfası üzerinden sipariş kabul ettiğini söyleyen Süleyman, zaman zaman çok kırıcı yorumlarla karşılaştığını anlatıyor.
"'Devlet size bakım parası veriyor, bu size yetmiyor mu?' diye yazanlar oluyor sayfama. Aslında kitap sattığımı görenler de öyle düşünüyor olabilir, oysa aile gelir testinde maddi durum iyi çıkınca üç aylık maaşım da kesildi. Bakım parasını da bana bakan üvey annem ve babam alıyor, ben değil. Engelli olduğum için ulaşıma para vermiyorum kişisel ihtiyaçlarımı karşılamam gerekiyor. Bu yüzden de kitap satmaya başladım."
Süleyman Bağlar 5 Nisan Mahallesi'nde yaşıyor. Evden Ofis semtine kadar genelde yürüdüğünü söylüyor. Engelli kartı olduğu için ulaşımın ücretsiz olduğunu ama toplu taşıma araç şoförlerinin çoğu zaman durakta beklerken onu arabaya almadıklarını anlatıyor.
"Beni alacağına, para alacağı yolcuyu alıyorlar. Bu yüzden duraklarda minibüsler genelde biz engellileri almıyorlar. Ben de mecburen evden merkeze kadar yürüyorum" diyor.
'Böyle olmayı biz tercih etmedik'
Süleyman arada "Gençlere ayna tutan kitaplarım var, gönül gözüyle aşina eden kitaplarım var" diye seslenmeye devam ediyor. Gelip geçenler arasında kitaplarına göz ucuyla bakanlar oluyor.
Arada eline kitabı alıp inceleyenler var ama bugün daha hiç satış yapamadı.
Şehrin birçok caddesinin ve ulaşım alt yapısının engelliler için uygun olmadığından şikayetçi ve yaşadığı bir kazayı anlatıyor.
"Kaldırımlara görme engelliler için döşenen kabartmalı sarı şeritler de esnaf tarafından işgal edilmiş durumda. Yürürken çok güçlük çekiyorum. Kimi caddelerde sarı şeritler ya duvarla ya da kaldırımın ortasındaki bir ağaçla bölünüyor. Bir keresinde kaldırımın ortasında duran bir ağaca kafamı çarptım, bayıldım" diyor.
Toplumun engelli vatandaşları sosyal yaşamda görmek istemediğini savunuyor.
"'Sizler bu halinizle neden dışarıya çıkıyorsunuz, kimseniz yok mu, neden birilerinden destek almıyorsunuz?' gibi sorular ile karşılaşıyoruz. Yanımızda birileri olunca en rahatsız olduğum şey, bizimle ilgili soruları yanımızdakilere yönlendirmeleri. Mesela çay içeceğim, yanımdakine çay içer mi diye soruyorlar, ya da yemeği gözünüz görmeden nasıl yiyebiliyorsunuz gibi rahatsız edici sorular soruluyor. Bizi bu tür sorularla üzeceklerine, karşıdan karşıya geçince yardımcı olmalarını bekliyoruz, ya da araçlara inip binince kolumuza girmelerini. Engelli olabiliriz, böyle olmayı biz tercih etmedik ama hayatın içindeyiz ve toplum bizi engellerimizle kabul etsinler istiyoruz. Yılın bir haftası hatırlanıp, 51 hafta yokmuşuz gibi davranılması üzüyor bizi."
Kulağında işitme kaybı oluşmadan önce internetten sesli kitaplar, sinema ve dizi filmler indirip dinlediğini anlatıyor. İnternetten önce de hep radyo dinlediğini, radyo tiyatrosunu çok sevdiğini söylüyor. Çantasından radyosunu çıkarıp, "Bu benim en büyük yoldaşımdı" diyor.
'İnsanların bana acımasını istemiyorum'
Diyarbakır'da Sümerpark'ta sesli kitap kütüphanesi var ama Süleyman kütüphanenin işlevsel olmadığını söylüyor.
Açıköğretim Lisesi'ne devam ediyor. Ulaşım ve maddi sıkıntılar yüzünden eğitiminin zaman zaman aksadığını anlatıyor. Yaklaşık 50 kredisi kalmış, o dersleri de verince okulu bitirecek. Okuldan sonra emeğiyle hayatını kazanabileceği bir iş sahibi olmak istiyor.
"İnsanların bana acımasını istemiyorum, emeğimle para kazanmak istiyorum. Burada bir emeğim var, buradan kazandığım beş lira ile içeceğim bir tas çorba başkasının verdiği etten ve kavurmadan daha önemli" diyor.
Süleyman sohbet aralarında "Kitapçııı, kitaplarım var" diye seslenmeye devam ediyor. O sırada bir genç kız yaklaşarak kitabı inceledikten sonra satın alıyor. Günün bu ilk satışı da Süleyman'ı çok mutlu ediyor.
Kaynak: BBC Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.