Sosyal Medya

Aile YaÅŸam

Türkiye neden 'GDO terörü'ne sürükleniyor?

Türkiye'de ithalatına izin verilen GDO'lu ürün sayısının 36'ya yükselmesini değerlendiren Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım "Bugünkü tablo, 1950'li yıllardan başlayarak ABD'nin Türkiye'ye dayattığı anlaşmaların sonucu. Aslında GDO'lu ürüne ihtiyacımız yok" dedi.



Türkiye Biyogüvenlik Kurulu, hayvan yeminde genetiği değiştirilmiş (GDO) üç soya ve bir mısır çeşidine daha onay verdi. Kurulun bu hamlesiyle ülkenin ithal etmesine izin verilen GDO'lu ürün sayısı 36'ya yükseldi. Peki GDO'lu ürün kullanımı Rusya ve çeşitli Avrupa ülkelerinde yasaklı durumdayken Türkiye neden GDO'lu ürün ithalatını artıyor? Konuyu Sputnik'e değerlendiren Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım'a göre, gelinen nokta Türkiye'nin dışa bağımlı tarım politikalarının ürünü:
"1950'li yıllardan baÅŸlayarak ABD'nin dönemin hükümetine dayattığı anlaÅŸmalar var. ‘Åžu kadar yaÄŸ, mısır alacaksınız' gibi dayatmalar o döneme dayanıyor. Zamanında ABD, tohumun geliÅŸtirilmesine izin vermeyip soya üretimini engelledi. Bu ABD'nin ülkeleri kendine bağımlı hale getirme taktiÄŸi. Türkiye, pamukta da benzer durum yaÅŸadı. Türkiye, ürettiÄŸinden çok ithal eden pozisyona düştü. Kendi ulusal tarım politikanız olmazsa bugün Amerika yarın Çin veya Avrupa… Birileri gelip size bu ürünleri satmak için sizi anlaÅŸmalara sürükler."

‘TÃœRKÄ°YE Ä°HTÄ°YACI YOKKEN GDO'LU ÃœRÃœNE YÖNELÄ°YOR'

Türkiye'nin GDO'lu ürüne ihtiyacı olmadığına iÅŸaret eden Yıldırım "Türkiye sahip olduÄŸu tarımsal potansiyel ve iklim yönünden bakıldığında GDO'lu ürünlere ihtiyacı yok. Bu ürünlerin hepsini GDO'suz üretebilir. Hindistan, Çin, ABD, GDO'lu pamuk üretirken, Türkiye'nin GDO'suz üretime ona bir avantaj saÄŸladı. Bu Türk çiftçilere ekonomik kazanç saÄŸladı. Biz bu ithal edilen ürünleri de üretebiliriz. Ama bugünkü durum 1950'lerden bu yana Türkiye'nin ABD'ye bağımlı hale gelmesinin sonucu. Soya üreticileri, soyanın verimliliÄŸi arttığına yönelik bir fikir yerleÅŸtirmiÅŸ akıllara. Yem üreticileri, soya olmadan yem olmayacağı kanaatine varmış durumda. Öyle bile olsa, kendimiz üretmeyip, dışa bağımlı olmamız sorunlu bir durum" dedi.

Türkiye'de Biyogüvenlik Kanunu'nun çıktığı 2010 yılının önemine iÅŸaret ederek "GenetiÄŸi deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ ürünler yönetmeliÄŸiyle 25 GDO'lu ürüne izin verilmiÅŸti. Ancak Biyogüvenlik Kanunu'nun 2010'da çıktıktan sonra GDO'lu ürün ithalatıyla ilgili tüm yetki, Biyogüvenlik Kurulu'na verildi. Bir kaç gün önce bu kurul, GDO'lu dört soya ve mısır çeÅŸidinin hayvan yemlerinde kullanılmasına izin verdi. Bu son hamleyle birlikte izin verilmiÅŸ GDO'lu ürün sayısı 36ya yükseldi. Bunlardan 10'u soya, kalanlar ise mısır geni" dedi.

GDO'lu yemin hayvancılığa da etkisi olduÄŸuna iÅŸaret eden Yıldırım "Bu konuda çeÅŸitli tartışmalar olsa da; ben ÅŸahsen hayvanın yediÄŸi GDO'lu yemin hayvanın eti ve sütüne geçtiÄŸine inanıyorum" diye konuÅŸtu.

‘ÖNÃœNÃœ ALMAK ÇOK ZOR'

Ülkelerin GDO'lu ürün alım miktarından ziyade GDO'ya izin veren-vermeyen olarak sınıflandırmanın daha doğru olduğuna işaret eden Yıldırım, Türkiye'nin GDO'lu ürünlere ihtiyacı olmamasına rağmen, bu ürünlerin ihracatına izin vermiş olduğunu söyledi.

Bir ülkeye GDO giriÅŸinin önü açıldıktan sonra, sürecin önünü kesmenin zorluÄŸuna iÅŸaret eden Yıldırım "Mısır, 2010'lu yılların başında 2 milyon tondan, 6 milyon tonun üzerine çıktı. 2017'de biraz düşü var. Çünkü pamuÄŸa yöneliÅŸ var. 2,2 milyon tüketimi olan soyanın, 100-150 bin ton üretimi var. Bu da ihraca gereÄŸin önünü açıyor, GDO'suz soya bulmak da çok zor. Tavuk ve büyükbaÅŸ hayvancılıkta soya çok kullanılıyor. Bu da Türkiye'nin bu GDO'lu ürünlere muhtaç olduÄŸunu gösteriyor. 2010'dan bu yana ithal edilen ürünlerde mercimekte, pirinçte ve bir kaç ay önce ekmek katkı maddesinde GDO'ya rastlandı. Bir ülkeye GDO girdiÄŸinde, bunun önünü kesmek çok zor" ifadelerini kullandı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.