Sosyal Medya

Kürsü

Mustafa Öztürk: İdealim Müslüman bir 'İstanbul beyefendisi' olmak...

'Mevlana, “Köyde bir gün kalan kişinin aklı bir ayda yerine gelmez” der. Bu negatif anlamıyla köylülük (gundilik) toprağa ve kırsala bağımlılıktan çok farklı bir kategoriyi ifade eder. Daha açıkçası, köylülük kırsalda yaşama tecrübesine indirgenebilecek bir olgu değildir. Zira kadim bir şehrin göbeğinde de pekâlâ köylü olunabilir, köylülük şehir vasatında da baki kalabilir.'



 DeÄŸiÅŸmeyen bir ezber olarak köylülük kendini sürekli tekrar eden, yeniliÄŸe direnen, farklılıklara tahammül edemeyen ve alışkanlıklarından vazgeçmeyen bir kapalı cemaat topluluÄŸu olmayı imler. Köylü tipolojisi ise bilgisizlik, görgüsüzlük, hamlık, kabalık, katılık, inatçılık, kurnazlık gibi özelliklerle tebarüz eder. Köylülük medeniliÄŸin (ÅŸehirlilik) zıddı olarak ciddi bir toplumsal sorundur ve bu sorun özellikle muhafazakâr çevrelerde daha yoÄŸundur. Bu son ifademiz, “Kestane kabuÄŸundan çıkmış da kabuÄŸunu beÄŸenmemiÅŸ…” baÄŸlamında deÄŸerlendirilip kınanabilir. Fakat ÅŸunu belirtmemiz gerekir ki köylülük sorununun arız olduÄŸu toplumsal kesim, ÅŸahsen kendimi de dâhil ettiÄŸim kesimdir; dolayısıyla eleÅŸtiri babında zikrettiklerimiz apaçık bir özeleÅŸtiridir. Yani problem bizim problemimizdir.

***

Köylülük Kur’an’da da zemmedilir. Birçok ayette geçen “el-a’râb” kelimesi “köylüler” (bedevîler, ehl-i bâdiye) anlamına gelir. Arap kültüründe köylülük çöller ve vahalarda develeriyle birlikte konar göçer olarak yaÅŸamayı ifade eden “bedâvet” kelimesiyle ifade edilir ve bu kelime “yerleÅŸik hayat, ÅŸehirlilik, medenilik” anlamına gelen “hadâret”in mukabilidir. Tevbe 9/90, 97, 98, 101, Feth 48/11, Hucurât 49/14 gibi ayetlerdeki ifadelere göre Hz. Peygamber’in çaÄŸdaşı olan bedevîler/köylüler/gundiler zümresi adap, usul, nizam tanımamak, sosyal terbiye ve disipline karşı koymak, alışkanlıklarına körü körüne baÄŸlı olmak gibi hususiyetlerin yanı sıra cahillik, görgüsüzlük, kabalık, kurnazlık, fırsatçılık, menfaatçilik gibi vasıflarla da ön plana çıkar.

GeçmiÅŸte köylülük sorununa sık sık parmak basan isimlerden biri olan Çetin Altan’a göre köylülüğün belli baÅŸlı özellikleri ÅŸu ÅŸekilde sıralanabilir: (1) Aile içinde bile ortak bir dayanışma yerine otoriter olmayı yeÄŸleme; (2) Rahat bir diyalog yerine “DediÄŸim dedik” türü tartışma ve didiÅŸmeyi yeÄŸleme; (3) Övünmeyi ve olduÄŸundan fazla görünmeyi yeÄŸleme; (4) Aksaklık durumunda özeleÅŸtiriye yanaÅŸmadan, baÅŸkasını suçlamayı yeÄŸleme; (5) Toprak aÄŸasına yakınlık gibi, ünlü bir siyasetçiyle olan yakınlıktan sık sık söz etmeyi yeÄŸleme; (6) Hukuk, adalet, saygı, nezaket gibi soyut kavramların tanımlamalarını yapmaya yanaÅŸmadan, soyut kavramları taÅŸ, toprak, bardak, bıçak, ev, araba gibi somut sözcüklerle eÅŸdeÄŸer tutarak konuÅŸmayı yeÄŸleme; (7) Meslek sahibi olmak yerine makam sahibi olmayı yeÄŸleme; (8) Meslekî bir kimlik yerine doÄŸuÅŸtan edinilen etnik ve dinî bir kimliÄŸi benimsemeyi yeÄŸleme; (9) Bir an önce sıradan bir sokaktaki vatandaÅŸ sayılmaktan sıyrılıp şöhret ve zenginlik açısından sıra dışı biri olmayı veya en azından öyle görünmeyi yeÄŸleme; (10) Bir an önce sonuca gitmek yerine zamanı deÄŸerlendirmeye boÅŸ vererek üşenmeyi ve yumurtanın kapıya dayanmasını yeÄŸleme…

Günümüz Türkiye toplumundaki yaygın iliÅŸki biçimi köylülük kültürü içinde ÅŸekillenmektedir. O kadar ki bu kültür siyaset, ekonomi ve akademik hayat dâhil hemen her alanda belirleyici olabilmektedir. Özellikle merkez saÄŸ siyasi partiler köylülüğü, köylülük de bu partileri beslemektedir. Burada söz konusu olan besleme bir tür alışveriÅŸ iliÅŸkisi olduÄŸundan, köylülük siyaset alanında baÅŸat bir unsur olmakla tebarüz etmektedir. Köylülük bir zihniyet tarzı olarak dinî düşünce ve söylemi de büyük ölçüde domine etmektedir. Ä°slam’ın parlak bir medeniyet dini olduÄŸu hepimizin ittifakla kabul ettiÄŸi bir gerçektir; fakat ne yazık ki Ä°slam dininin çaÄŸdaÅŸ müntesipleri medeniyet üretmek şöyle dursun, ÅŸehirli olabilmeyi bile becerememektedir.

***

Tasavvuf dinî düşünce ve pratikte köylülüğü törpüleyip ÅŸehirlilik kodlarını güçlendirecek bir imkân olarak görülebilir. Fakat günümüz Türkiye sosyolojisi dikkate alındığında özellikle NakÅŸibendî geleneÄŸin bu imkânı köreltici bir iÅŸleve sahip olduÄŸu söylenebilir. Hatta NakÅŸibendîlik sosyal taban itibariyle tasavvufî köylülüğün temsilcisi gibidir. Tasavvufun ÅŸehirli ve medenî versiyonu Mevlevîliktir. Genel dinî düşünce yapısı itibariyle Mevlevîlik elbette tartışılabilir; temel dinî kaynaklar açısından Mevlevî gelenek pekâlâ sorgulanabilir; ancak konumuz bu deÄŸildir. Konumuz ÅŸehir kültürüyle incelmiÅŸ tasavvuf ekolünün Mevlevîlik olduÄŸuna dikkat çekmekten ibarettir. Osmanlılar döneminde Ä°stanbul’daki hemen her mevlevihanenin birer musiki mektebi ve güzel sanatlar akademisi gibi bir iÅŸlev gördüğü, dahası Zekai Dede, Itrî Efendi gibi klasik Türk musikisinin en parlak simalarının Mevlevî geleneÄŸi içinde birer Ä°stanbul efendisi olarak yetiÅŸtikleri bilinmektedir. Sözün özü, “Ä°stanbul beyefendisi” vasfına yaraşır biçimde, yani tam anlamıyla ÅŸehirli/medeni bir müslüman profiline sahip olabilmek en azından benim için büyük bir idealdir.

Kaynak: Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.