Sosyal Medya

Güncel

Bakmasını bir bilsen! / Erol Göka

'Dikkat eksikliği hiperaktivite var hepimizde” başlıklı yazımda, her gün birçok önemli olayın olduğu bu topraklarda yaşamanın Batı'daki olağan yaşamdan farklarına işaret etmiştim. '



“ModernliÄŸi, küreselleÅŸmeyi, geleneksel dünyadan ayıran özelliklerden birisi ‘hız’. Modern teknolojinin getirdiÄŸi imkânlar sayesinde dünyamız bir köye dönmüş vaziyette. Ä°stersek aynı gün içinde dünyanın öbür ucunda olabiliyoruz. Modernlikte belki yarı yoldayız henüz ama bizim hızımızın yanında modernliÄŸin zirvesindeki Batı toplumlarının lafı bile edilmez, edilemez. Onların bizim hayat hızımıza yetiÅŸmeleri mümkün deÄŸil. O kadar çok ÅŸey görüp yaşıyoruz, başımıza öyle musibetler geliyor ki, onların muhayyileleri, akılları havsalaları almaz. Ömür; görüp geçirdiklerimiz, yaÅŸadığımız, tanık olduÄŸumuz olaylar, olgular toplamı olarak görülür, bunlar baÄŸlamında ele alınırsa eÄŸer, bakmayın ortalama insan ömrünün Batı'da bize göre 8-10 yıl fazla olduÄŸuna, biz onlardan en az 2-3 kat fazla yaşıyoruz..."

Son yazımda “Yorgunluk Toplumu” kitabını ele aldığım Byung-Chul Han ise diÄŸer psikolojik rahatsızlıkların yanısıra dikkat eksikliÄŸi ve hiperaktivitenin çağımızı belirleyen yeni hastalıklar arasında bulunduÄŸunu belirtiyor. Onunla aramızdaki farka birazdan geleceÄŸiz. Ama “dikkat”in önemiyle ilgili tespitlerimiz çok benziyor. “Trafikte hızla yol alan bir vasıtada bakışlarımızı bir noktaya sabitleyip manzaranın tadını çıkaramayız. Dikkatimiz bize çevremizde görüp müşahede ettiklerimizi detaylarıyla kaydedip dört başı mamur biçimde analiz etmemize imkân tanımaz. YalapÅŸap bir kayıtla deÄŸerlendirme ne kadar mümkünse, o kadarı gelir ancak elimizden. Burada zamanın dörtnal koÅŸusunu hem seyredip hem onunla birlikte döneniyorken halimiz farklı deÄŸil. Olaylardan, olgulardan yaÄŸan uyaran bombardımanı altında ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸruyor zihinlerimiz.” Biz bunları söylerken Han da uyarıcılarda, malumatta ve dürtülerde ifrat olarak tezahür eden pozitifliÄŸin dikkatin yapısını ve ekonomisini tamamen deÄŸiÅŸtirdiÄŸi, duyuÅŸumuzu parçalayıp dağıttığını, uyaran bombardımanı altında dikkatimizin çoklu görev anlayışıyla organize olmak zorunda kaldığını saptıyor. Ona göre bu durum ilerlemeyi deÄŸil ciddi bir gerilemeyi gösteriyor. Balta girmemiÅŸ ormanlardaki hayvanlar arasında hayli yaygın olan bir dikkat tekniÄŸi uygulamaya çalışıyoruz. Ormanda yemeÄŸini yediÄŸi esnada onlara av olmamak için diÄŸer yırtıcı hayvanları kollamak ve yavrusunu korumak ve eÅŸini gözünün önünden ayırmamak zorunda olan hayvanlarınkine benziyor dikkat tekniÄŸimiz. Sürekli birçok iÅŸi aynı anda baÅŸarmak zorunda hissediyoruz ve üstelik bu halimiz giderek sıradan bir yaÅŸama kaygısına ve tarzına dönüşüyor.

Ä°nsanlığın kültürel icraatları bize derinlemesine düşünmek, yoÄŸun biçimde dinleyerek tefekkür etme istidadı kazandırmışken ÅŸimdi bu özelliÄŸimizi yitiriyoruz. Derin dikkatin yerini gitgide tamamıyla baÅŸka bir form olan hiper-dikkat, daha doÄŸrusu dikkatsizlik alıyor. Sanki arkamızdan atlı kovalıyormuÅŸ gibi durup dinlenmeden o iÅŸten bu ise koÅŸuÅŸturup duruyoruz. GidiÅŸattan sıkıldığımızı bile fark etmiyor, bıkkınlığımızı daha çok koÅŸuÅŸturarak örtmeye çalışıyoruz. Ne kadar aktif olursan o kadar özgür olursun yanılsaması içinde yaÅŸayıp gidiyoruz. Pozitif güç, bir ÅŸeyi yapma, negatif güç ise hiçbir ÅŸey yapmama gücüdür. Günümüzde ikincisine yer yok, mütemadiyen bir yere yetiÅŸecek gibi ölümcül bir hiperaktiviteye mahkûmuz. Elbette bu durumda kaybeden maneviyat hislerimiz… Sonunda elimize geçen özgürlük deÄŸil takatsizlik ve yorgunluk oluyor.

Bu tespitlerde tamamen Han ile hemfikiriz. Görmeye odaklanmış, bakmayı unutmuÅŸ bir haldeyiz. Türkçe'deki “bakmak” kelimesinin manaları her ÅŸeyi anlatıyor. Bakmak, hem dikkatlice incelemek hem de annenin bebeÄŸine, doktorun hastasına bakması gibi bakım vermek anlamına geliyor. Ama baÅŸta da belirttiÄŸim gibi Han’la köklü bir ayrım noktamız var. Biz, olayların ve karşılaşılan zor durumların yoÄŸunluÄŸuna bakarak toplumumuzu dikkat eksikliÄŸi ve hiperaktivite ile nitelemiÅŸtik. Han ise Batı’nın toplumsal ve zihinsel formatında arıyor dikkat eksikliÄŸi ve hiperaktiviteyi. Tanımlarımız için kalkış noktalarımız ve bakış açılarımız çok farklı. Han’ın baktığı yerden bakarsak ben kendi tanımımı deÄŸiÅŸtirmek durumundayım. Zira buradaki olay ve zor durumlar sıklığı olarak müthiÅŸ bir yoÄŸunluk içindeyiz belki ama zihnimiz henüz bir hiperaktivite çığına kapılmış deÄŸil. Toplumumuzun inançları ve ibadetlerine düşkünlüğü hiperaktiviteyi dizginliyor. Kore kökenli Alman filozof Han da aslında DoÄŸu ve Batıda aynı durumların söz konusu olmadığın farkında; bu yüzden Batı'nın yorgun toplumuna hiperaktiviteye karşı Zen meditasyonu öneriyor. Han, birçok düşünürü gelen yorgunluk toplumunu görmemekle suçluyor ama kendisi de modernliÄŸe karşı diÅŸe dokunur tek direncin Müslüman zihinden kaynaklandığını göremiyor. Derse ki, toz dumandan görünüyor musunuz kardeÅŸim? Haklı…

Kaynak: Yeni Åžafak

  •  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.