Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur: 'Ehliyet, liyakat sadakat, Diyanet'

İcazetnamesini Beyazıd Medresesi’nden almış, Süleymaniye Medresesi’nin büyük müderrislere verdiği Musile-i Süleymaniye payesini kazanmış, 1908’den itibaren Ankara, Bursa’da müderrislik, müftülük yapmıştı. İstiklal Harbi sırasında Milli Mücadele’ye karşı Şeyhülislam Dürrizade’nin fetvasına Ankara Müftüsü olarak karşı fetva yayınlamış, ilk Meclis’e mebus olarak girmişti.



Mehmet Rifat Efendi’nin ehliyet ve liyakat sahibi olduÄŸuna şüphe yoktu, sadakatini de göstermiÅŸti. O yüzden yeni rejim Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti ile birlikte Åžeriye ve Evkaf Vekaleti’ni (bakanlığını) "Din ve ordunun siyaset cereyanlarıyla alâkadar olması birçok mahzurları davet eder" diyerek baÅŸbakanlığa baÄŸlı riyasetlere (baÅŸkanlık) çevirdiÄŸinde başına getirilecek en uygun isim oydu. 17 yıllık baÅŸkanlığı sırasında Türkçe ezan ve kamete karşı çıkan imamların cezalandırılması talimatının da, kurban, fitre ve zekatların Tayyare Cemiyeti’ne verilmesi fetvasının altında Mehmet Rifat Börekçi’nin imzası vardı. Bu sadakati protokolde üçüncü sırada yer alması ve 1941’de ömrünün sonuna kadar Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı koltuÄŸunda oturmasıyla ödüllendirildi.

Vefatının ardından yerine, Ä°smet Ä°nönü, 1938’de Dolmabahçe’de “Tanrı Uludur” diye tekbir getirerek Atatürk’ün cenaze namazını kıldıran Ord. Prof. Mehmet Åžerafeddin Yaltkaya’yı getirdi. Aynı zamanda müderris olan Yaltkaya, kelam baÅŸta olmak üzere Ä°slami ilimlere ve Arap edebiyatına vukufu ile şöhret sahibi ehliyeti ve liyakatı tartışılmaz bir isimdi. Sadakatini de Türkçe ezan, kamet ve Kuran siyasetine sesini çıkarmayarak gösterip, o da 1947’de vefatına kadar baÅŸkanlık koltuÄŸunda oturdu.

Çok partili hayata geçilen, devletin dine baskılarının yaklaÅŸan seçimlerde tek parti iktidarının son bulmasına neden olabileceÄŸinin ufukta göründüğü 1947’de CumhurbaÅŸkanı Ä°nönü, dinler tarihi müderrisi Åžemseddin Günaltay’ı BaÅŸbakan olarak atadığı gibi, Diyanet’in başına da MeÅŸruiyet döneminde Ä°slamcılığın kalesi SebülreÅŸad’ın yazarı, itibarlı bir hadis alimi ve Rıfat Börekçi’nin yardımcısı olan Ahmet Hamdi Akseki’yi getirdi. O da rejimin bu açılım ihtiyacını iyi kullanarak, Ä°mam Hatip okullarının baÅŸlangıcı olan Ä°mam Hatip kurslarının açılmasına, okullara seçmeli din dersi konmasına öncülük etti. Hem bu duruÅŸu hem de Diyanet reislerinin ömürlerinin sonuna kadar makamda kalması geleneÄŸi gereÄŸi 1950’deki DP iktidarından sonra da koltuÄŸunu korudu. Ta ki 1951’de Meclis’te Diyanet Bütçesi konuÅŸulurken CHP’li Ferit Melen’in hakaretlerine dayanamayıp kalp krizi geçirerek vefat edene kadar.

***

Ömrünün sonuna kadar Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı olarak kalma geleneÄŸi Demokrat Parti döneminde de sürdü. Beklenenin aksine seleflerine göre ehliyet ve liyakat konusunda daha zayıf bir biyografisi olan eski milletvekili ve avukat Eyüp Sabri HayırlıoÄŸlu, uzun yıllar sonra cami dışında cüppe giyme hakkı verilen ilk Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı olarak  Demokrat Parti iktidarı boyunca reisliÄŸe devam etti, ağır hastalığı yüzünden görevden ayrıldığında darbe olmuÅŸtu ama darbeciler de yerine atama yapmak için vefatını bekleyerek geleneÄŸe uydular.

Atama yaptıkları isim de ilginçti. Her evde bulunan büyük ilmihalin yazarı Ömer Nasuhi Bilmen. 27 Mayıs darbecilerinin Diyanet’in başına getirdiÄŸi Bilmen’in bu görev için ehliyet ve liyakatı tartışılmazdı. Ama 27 Mayıs’ın uygulamaları, darbeyi meÅŸrulaÅŸtıran hutbeler ve Yassıada’yı içine sindirmesi herhalde sadakatinin gereÄŸiydi. Ama o sadakatin de sınırları vardı. 27 Mayısçılar tarafından yanına Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkan Yardımcısı olarak yerleÅŸtirilen ehl-i tarik bir emekli general olan Sadettin Evrin’in yazdığı ve Diyanet yayınlarının bastığı kitabındaki ÅŸu paragrafa daha fazla katlanamadı:

"Hazret-i  Muhammed için Kur'an-ı Kerim'de söylenen: Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik âyetinin 27 Mayıs 1960inkılabından bir ay sonra giren 1380 Hicri yılına tarih düşmesi içinde bulunduÄŸumuz zamana ait bir iÅŸaret ve yukarıda belirtilen manevi rahmete bir beÅŸaret addedilebilir."

Türkçe ibadet taleplerine 9 ay direnen ünlü din adamı, kendisinden habersiz  basılan kitaptan sonra eÅŸinin saÄŸlık durumunu gerekçe göstererek emekliliÄŸini istedi. Böylece Diyanet BaÅŸkanlarının ömür boyu görev yapma geleneÄŸi bitmiÅŸ oldu.

Yerine gelen yine ehliyet ve liyakat sahibi saygın bir hadisçi olan Hasan Hüsnü Erdem'in de Menderes’in idamını sessizce karşılayarak gösterdiÄŸi sadakatiyle 2.5 yıl süren ve Kocatepe Camii’nin temelinin atılmasıyla hatırlanacak baÅŸkanlığının akıbeti benzer oldu. Diyanet'in general iki numarası Evrin bu kez Nurculuk aleyhinde bir broşür hazırladı ve BaÅŸkan Erdem buna itiraz edince bu kez re'sen emekliye sevk edildi.

***

Askerler bu kez iÅŸi saÄŸlama aldılar. Ä°stiklal Harbi’nin öncülerinden ilk Åžer‘iyye ve Evkaf vekili Mustafa Fehmi Gerçeker’in oÄŸlu, medrese kökenli, yani makam için ehliyet ve liyakatı olan aynı zamanda Diyanet'te çalışmış, sonra hukuk bitirip Danıştay'a girmiÅŸ, Yassıada duruÅŸmalarına bakan Yüksek Adalet Divanı üyeliÄŸine seçilmiÅŸ idamlardan sonra divanın yerine kurulan Anayasa Mahkemesi'nin ilk baÅŸkan vekilliÄŸi görevinden emekli olarak sadakatinden de emin olunan Tevfik Gerçeker'i bu koltuÄŸa oturttular. Anayasa Mahkemesi'nden Diyanet'e gelen Gerçeker de koltukta 13 ay oturdu. Çünkü Adalet Partisi tek başına iktidara gelmiÅŸti. Ä°ktidar deÄŸiÅŸiminden hemen sonra Diyanet BaÅŸkanı da deÄŸiÅŸti. Artık yeni bir gelenek ortaya çıkıyordu.

Göreve getirilen Ä°brahim Bedrettin Elmalı, medrese kökenli eski bir müftüydü, ehliyet ve liyakat sahibiydi. Ama bir özelliÄŸi daha vardı. Elmalı, Millet Partisi ve Demokrat Parti’den Meclis’e girmiÅŸ eski bir vekildi. Ama onun bu siyasi sadakati de 11 ay sonra yeterli bulunmadı. Hz. Muhammed'in doÄŸum kutlamaları için Tunus ve Libya'ya yaptığı ziyaretin ortasında baÄŸlı olduÄŸu Devlet Bakanı Refet Sezgin tarafından nezaketsiz bir ÅŸekilde geri çaÄŸrıldı. Gerekçeler arasında heyetinde ÅŸeriatçı isimler olması, Tunus'ta Müslüman KardeÅŸler'le görüşmesi vardı. Görevden alındı.

Ardından gelen Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlarından artık siyasi iktidara tam sadakat beklenmekteydi. Elmalı’dan sonra 76 yaşında bu koltuÄŸa oturan, yine medrese kökenli ehil bir alim olan Ali Rıza Hakses, iki yıl sonra yaptığı tayinlerle ilgili bakanla yaÅŸadığı sorunlar yüzünden önce saÄŸlığı el vermiyor diye zorunlu tatile gönderildi, bunu kabul etmeyen baÅŸkan her gün makamına geldi, Danıştay’a dava açtı ama bu çekiÅŸme de fazla uzun sürmedi ve bir yıl iki ay sonra emekliye sevk edildi. Kırgın bir açıklama yaparak veda etti.

Ardından gelen baÅŸkanlarla siyaset arasındaki sınırlar artık kalkmıştı. Lütfi DoÄŸan dört yıl boyunca vekaleten yürüttüğü görevi bırakmasından sonra MSP milletvekili oldu, darbecilerin teknokrat hükümetinin onun yerine asaleten atadığı adaşı Lütfi DoÄŸan da, Ecevit hükümetlerinin desteÄŸiyle dört yıl süren görevinin ardından ilk Milliyetçi Cephe hükümeti tarafından görevden alındı. O da siyasete girdi ve CHP’den milletvekili seçildi. CHP iktidar olunca Diyanet’ten sorumlu bakan oldu. Halefi Süleyman AteÅŸ, selefi olan bakanla anlaÅŸamayarak bir yıl altı ayı doldurduÄŸu görevinden yine kızgın ve kırgın bir ÅŸekilde istifa ederek ayrıldı.

CHP hükümetinin yerine seçtiÄŸi Tayyar Altıkulaç’ın en önemli özelliÄŸiyse Milli Görüş ve Süleymancılara karşı tutumuydu. Bu vasıfları ve sadakatiyle darbenin ardından bile görevini korudu ve 1978’den 1986’ya kadar bu koltukta oturdu. 1986 yılında görev süresi dolmadan “ilmi faaliyetlere dönmek istiyorum” diyerek emekliliÄŸini istedi. Her ne kadar hakkında yolsuzluk ve irtica iddiaları çıksa da esas neden Özal’la uyumsuzluÄŸuydu.

1987’de baÅŸkanlığa seçilen Sait YazıcıoÄŸlu’nun  ömrü ANAP iktidarının ömrü kadar oldu. 1992’de yeni DYP-SHP iktidarı görev süresini uzatmadı, yerine de 90’lar boyunca devletin bütün ihtiyaçlarına hitap edecek, sadakat testlerindeki skorları ehliyet ve liyakat testlerinin epey üstünde olan Mehmet Nuri Yılmaz getirildi. 1992’den AK Parti devrinin baÅŸladığı 2003’ün ilk aylarına kadar 11 yıl o makamı iÅŸgal etti. 

CumhurbaÅŸkanı Sezer’in yerine atadığı Prof. Dr. Ali BardakoÄŸlu demokrasi ve Ä°slam’ın uyumu, Ä°slam’ın deÄŸil Müslümanların siyaseti gibi tartışmaların eseri olan AK Parti’nin kuruluÅŸ ruhuna da uygun bir dini ekolü temsil etmekteydi. Tarihselci olarak bilinen ilahiyat ekolünün içinden gelen ehliyeti ve liyakatı tartışmasız bir isim olan BardakoÄŸlu’nun, (http://www.karar.com/gorusler/prof-dr-ali-bardakoglu-yazdi-kayit-disi-din-pazari-393633) 7 yıl süren Diyanet Ä°ÅŸleri baÅŸkanlığından bitimine 2 ay kala emekliye ayrılması çokça tartışılmıştı. Genel olarak BardakoÄŸlu’nun mutlak sadakat yerine eleÅŸtirel tutumunun sürtüşmelere neden olduÄŸu iddia edilmiÅŸti.

Cübbesini bizzat elleriyle giydirdiÄŸi yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez de ona yakın bir ilahiyat ekolünün içinden yetiÅŸmiÅŸti. Ama sadece ilahiyat eÄŸitimi yoktu aynı zamanda gelenekle Kürt medreselerinden saÄŸlam bir iliÅŸkisi vardı. Göreve baÅŸlamasının açılım sürecinin baÅŸladığı bir döneme gelmesi de herhalde sadece tesadüf deÄŸildi.

***

7 yıllık görev süresi boyunca ehliyet ve liyakatıyla sadakati arasında bir denge kurmayı baÅŸardı. Cumhuriyetin kuruluÅŸ yıllarında protokolde 3'üncü sırada yer alan Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanları, 1960’dan sonra protokolde hızla irtifa kaybetmiÅŸ, 12 Eylül'le 51'inci sıraya kadar düşürülmüştü. 2012'deki düzenlemeyle protokolde 10'uncu sıraya yükseltildi. Ama bu sadece protokolde olan bir itibar yükselmesi deÄŸildi aynı zamanda bu yedi yıl Diyanet’te devletin soÄŸuk yüzünün silindiÄŸi, Diyanet’in ülkedeki Müslümanlara dokunmaya baÅŸladığı, Cumahutbelerinde güncel meselelerin iÅŸlendiÄŸi, hayata, çocuklara, kadınlara doÄŸru açılımlar yapan yeni bir Diyanet’in de yükselen itibarının sonucuydu. Dönemin ruhuyla Ä°slam dünyasına doÄŸru projeksiyonu çeviren Diyanet, iktidarın perspektifiyle de uyum içinde yoluna devam etti. 15 Temmuz gecesi okunan selalar da tarihe geçti.

Mehmet Görmez’in 7 yılın sonunda görevinin bitmesine 3 yıl kala neden emekliye ayrıldığının sorusunun cevabını bilmiyoruz. DünGörmez’in veda konuÅŸmasındaki meÅŸruiyet çizgisi vurgusu, Alevilere verdiÄŸi mesaj ve yeni baÅŸkandan beklenti olarak dile getirdiÄŸi tekfirciliÄŸe ve onun temsilcilerine camilerinin kürsülerinin kapalı kalması tavsiyesi bazı ipuçları veriyor. Belki cevap tarihin deÄŸiÅŸen ruhundadır. Göreve baÅŸladığı Türkiye, çözüm sürecini konuÅŸan, her alanda açılımların yapıldığı, demokratikleÅŸme perspektifinin hakim olduÄŸu, dünyaya açılan, özgürlüğün güvenliÄŸin önünde durduÄŸu bir Türkiye’ydi. Görevden alındığı Türkiye ise güvenlik kaygılarının arttığı, daha içe kapanan, milliyetçiliÄŸin ve devletçiliÄŸin yükseldiÄŸi bir Türkiye.

Ama esas cevap galiba Diyanet’in uzun tarihinde saklı. Bu uzun tarih bize iktidarları Diyanet’le çatışmalarının bir laiklik sorunu deÄŸil, tam tersine dini hayatı yöneten bu kurumun her zaman kontrol altında tutulmak istenen muazzam gücü olduÄŸunu anlatıyor. Bütün iktidarların kontrol birinci hedefi olunca ehliyet ve liyakattan çok sadakat aranan bir vasıf haline geliyor.

KiÅŸilerin isimlerinden bağımsız yapısal bir sorun bu. Cumhuriyetin stratejik bir hamleyle vakıflarından ayırdığı ve bütçesiyle devlete bağımlı hale getirdiÄŸi Diyanet, dün Mehmet Görmez’in veda konuÅŸmasında vurguladığı gibi kalemiye sınıfının içine sığdırılmaya çalışıldı ama aynı zamanda ilmiyye sınıfının da bir parçasıydı ve bu kurum itibar kazandıkça, ilmin gereÄŸini yaptıkça bürokrasinin içine sığmıyordu ve sorunlar çıkıyordu.

Yani bürokratik bir kurum olmasıyla ülkedeki Ä°slam’ı temsili arasında varlıksal çatışmalar hep çıktı, çıkması da muktedir. Ulul emre itaatle, iyiliÄŸi emredin kötülüğü menedin arasında bir denge tutturmak her zaman kolay olmayabilir. O yüzden Görmez’in veda konuÅŸmasındaki özerk Diyanet vurgusu kritik bir vurgu.

Ama bu iktidarların vereceği ciddi ve hayati bir karar. Böyle bir geçişi yapacak birikimi ve popülaritesi olan bir isimdi Mehmet Görmez. Belki bundan sonra ilmiyye içinde bu değişim çabasına katkı yapmaya devam eder.

Konuşmasının sonunda sorduğu soruya cevapla bitirelim; Varsa haklarımız helal olsun...

Kaynak: Cumhuriyet Türkiyesinde Bir Politik Mesele Olarak İslam/ İsmail Kara/ Dergah Yayınları, 2008

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.