Sosyal Medya

Güncel

Müftü nikâh kıyarsa ne olur?

'İlahiyatçıların “dinimizde imamların kıyması gereken özel bir nikah yoktur, belediye görevlisinin kıydığı nikah dinen geçerlidir…” vs diye konuşmaları boşuna. Çünkü semboller ve kimlik tezahürleri bizim gibi toplumlarda en az dinin icapları kadar önemli.'



Ä°brahim Kiras - Karar

Çünkü tartıştığımız mesele yalnızca yüzeydeki din ve laiklik çatışması değil aslında, daha derinde veya daha genel anlamda modernizm ile postmodernizmin kavgası...

Modernizm toplumsal hayatta “eÅŸit vatandaÅŸlık” idealidir. Vatandaşın bir siyasal kontratın tarafı olmanın ötesindeki nitelikleri ve özellikleri deÄŸer taşımayacaktır buna göre. Dolayısıyla hangi dinden olduÄŸunuz, hangi etnisiteye mensup bulunduÄŸunuz vs. sizin için önemli olabilir ama toplumsal/siyasal açıdan önemsizdir. Tabiatıyla bu özelliklerinizin hukuk karşısında da bir deÄŸeri olmamalıdır.

***

Fransız devrimi bu ideali hayata geçirdi. Bir siyasi ideoloji olarak cumhuriyetçilik toplumsal kontratla oluşturul(duğu varsayıl)an laik devletin vatandaşlık bağını bütün kimliklerin önüne geçirdi.

Mamafih modernite bir bütün… Toplumsal hayatta, hukukta, estetikte, ekonomide aynı anlayışın geçerliÄŸi söz konusu. Ve iÅŸin arkasında tarihin belirli bir dönemindeki toplumsal ÅŸartlar ve ihtiyaçlar paralelinde oluÅŸan bir zihniyet dünyası var.

Dolayısıyla Fransız Devrimi’nin bayraktarlığını yaptığı modernizm aslında Batı Avrupa toplumlarının ortak yolu. Nitekim bundan 200 yıl öncesinde o dünyanın çok fazla uzağında yer almayan Osmanlı toplumu da söz konusu rüzgârın etkisinde kendini yenileme ihtiyacı hissetmiÅŸti.

Tanzimat ve Islahat fermanları esas itibarıyla modernleÅŸme adımlarıydı. ModernleÅŸme, yani siyasette merkeziyetçilik, eÄŸitimde kitlesellik, kültür ve sanatta popülerlik, bilim ve hukukta laiklik, ekonomide tekelcilik…

Avrupa toplumları bu iÅŸi “milli devlet” Ã§atısı altında yapmışlardı. Biz imparatorluktuk. Nüfusunun yarıya yakını Hıristiyanlardan oluÅŸan bir devlettik. Anadili Türkçe olan nüfus sayı olarak hemen hemen azınlıktaydı. Yani “milli devlet” deÄŸildik, olamazdık. Ama ÅŸunu yaptık: önce Tanzimat’la temeli atılan ve akabinde Islahat Fermanı ile hayata geçirilen Osmanlı vatandaÅŸlık rejimiyle Fransa örneÄŸinde olduÄŸu üzere eÅŸit ve imtiyazsız bir “Osmanlı milleti” yaratmaya çalıştık. Ne var ki imparatorluk yapısı içinde bunu yapmak kolay deÄŸildi.

Cumhuriyet kurulduÄŸunda ise Hristiyan nüfus küçük bir azınlığa düşmüş, anadili Türkçe olmayan ahalinin nüfus içindeki oranı da epeyce azalmıştı. Modern milli devlet önünde fazlaca engel yoktu ve dolayısıyla modernleÅŸme adımları hız kazandı ama Avrupa’nın, daha doÄŸrusu öncelikle Batı Avrupa ülkelerinin tecrübe ettiÄŸi modernleÅŸme süreçleri Osmanlı coÄŸrafyasında yaÅŸanmadığı –veya buradaki sosyoekonomik yapının özgül dinamikleri tarafından üretilmiÅŸ olmadığı- için “alelacele modernleÅŸme” Ã§abası içinde Türk toplumuna adapte edilmek istenen kurumların ve deÄŸerlerin bu topraklarda yeÅŸerip kök salması kolay deÄŸildi. (Haddizatında benzer sorunlar DoÄŸu Avrupa ülkeleri ve Rusya için de geçerliydi.)

Derken modernizm kendi içinden kendi karşıtını üretti. ÅžehirleÅŸme modernizmin en önemli sosyal icaplarından biri. SanayileÅŸme gibi. Türkiye’de 1950’lerden itibaren hızlı ÅŸehirleÅŸme ve sistemsiz sanayileÅŸme antimodernist bir kültürün yükselmesine yol açtı. Dini kimlikler ve etnik kimlikler cumhuriyetin vatandaÅŸ kimliÄŸi içine sığmaz oldu.

***

Avrupa’da da benzer eÄŸilimler üstelik bizden önce ortaya çıkmıştı. Birlik ve eÅŸitlik adına toplumdaki farklılıkları yok sayan modernizme karşı tikel kimliklerin, topluma karşı bireyin, homojenliÄŸe karşı heterojenliÄŸin ideolojisi olarak postmodernizm ÅŸekillenmeye baÅŸlamıştı.

Ancak Türkiye’deki postmodernist eÄŸilimlerin ülkeyi bir arada tutan yapıyı ortadan kaldırmasından endiÅŸe edenler haksız denemez. (Bahadırhan Dinçaslan’ın bizim gazetenin Görüşler sayfasında geçen hafta çıkan yazısına bkz.) Çünkü bir ara bazı Ä°slamcıların dile getirdiÄŸi “çok hukukluluk”, Kürt milliyetçilerinin vaz geçmedikleri federatif yönetim ve sol-liberallerin Kemalizm karşıtlığı adına bunlara verdikleri destek siyasi ve sosyal düzen açısından risk doÄŸurabilecek pozisyonlar.

Aynı şekilde, yazının başında dediğim gibi, müftü nikahı meselesi de modernizme karşı postmodernist bir tutumun ifadesi. Zira belediye nikahı kimliklerimizi eşitliyordu, müftü nikahı farklılıklarımızı öne çıkaracak. Dindarlarımız camide, laiklerimiz evlendirme dairesinde nikahlanacak. Belki başka alternatifler de çıkacak. Sözgelimi Aleviler cemevinde nikah isteyecekler. Bu uygulamanın toplumsal hayatın öbür alanlarında ve siyasi düzende de yansımaları olacak kuşkusuz.

Kaynak: karar.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.