Türk eğrisi

İsmail Kılıçarslan - Yeni Şafak

ÅžemÅŸir, karabela, pala, Åžam iÅŸi, gaddare... Osmanlı’nın dört kıtada hükmetmesini saÄŸlayan kılıçlardan bazılarının isimleri böyle. Fakat bana sorarsanız Osmanlı kılıçları arasında favorim kulaklıdır, yani yataÄŸan. ÇeliÄŸi muazzam ÅŸekilde kavisleyen temürcüler çifte su verip boynuzdan sap yaparlar bu silaha.

YataÄŸan, adına ‘Türk eÄŸrisi’ denilen açıyla vuruÅŸ yapabilmek için en ideal silah olmasının yanı sıra eÅŸsiz mühendisliÄŸi ile savurmaya da en uygun kılıçtır. ‘Savurmak’ dedim evet. Zira uzun bir savaÅŸ gününde yataÄŸan sallamaktan yorulmuÅŸ kolunuzun imdadına savurmaktan baÅŸkası yetiÅŸmez. Siz yataÄŸanı kaldırırsınız, o güzelim silah ÅŸahane ayarlanmış ağırlık noktası sayesinde kendiliÄŸinden iner aÅŸağıya. Yani ÅŸu: Siz sadece yataÄŸanı kaldırmayı baÅŸardığınızda yataÄŸan darbeyi saÄŸlayan gücü üretir.

Ayrıca yine o kavisi sayesinde savunulması zor bir silahtır da yatağan. Rakibiniz sizin sert vuruşunuzu savunmayı başardığında sapından hızla döndürebilir ya da kuvvetlice itebilirsiniz kılıcınızı. Böylelikle rakibinizin ölümcül bölgelerinde küçük ama etkili bir kesik açmayı başarabilirsiniz.

Tabii, en önemlisi ÅŸu: Kullanımı muazzam bir ustalık gerektiren yataÄŸanın dışı deÄŸil, içi keskindir. Kavisi sayesinde özellikle zırhlarının boyun kısımları zayıf olan Avrupalı savaşçıların kabusudur. Öyle ki Avrupalılar yataÄŸana ‘kelle makası’ demiÅŸlerdir. Zira pek çok Osmanlı savaşçısı, benzerlerinden daha hafif olan yataÄŸanı çift olarak kullanmıştır.

‘Türk eÄŸrisi’ dedik deÄŸil mi? Yani Avrupalı savaşçıların ağır kılıçlarıyla dümdüz vuruÅŸ yapmalarından farklı olarak yukarıdan aÅŸağıya parabolik ve savunulması zor, Türklere mahsus vuruÅŸ.

Türk eğrisi, hızdan ve hafiflikten yapılmıştır. Ve inancım o yöndedir ki diğer olağanüstü taktiklerin yanı sıra Türkler, çok uzun süre her savaşı hız ve hafiflik sayesinde kazanmıştır.

Tam burası ‘kardeÅŸim, Ä°stanbul’u sel almış, Fatih Terim milli takımdan kovulmuÅŸ, sen bize Türk eÄŸrisi diye bir ÅŸey anlatıyorsun’ diyeceÄŸiniz yer olabilir. Demeyin. Hem Ä°stanbul’daki selin yol açtığı afetle mücadele edenler hem de Fatih Terim Türk eÄŸrisi kavramını bilselerdi her ÅŸey farklı geliÅŸebilirdi.

Hız ve hafiflik, evet. Şehirlerimizin de, futbolumuzun da, daha pek çok meselemizin de bugün içinden çıkamadığı iki ana husus yavaşlık ve sertliktir. Düşmanın darbesini savuşturma konusundaki zaafımız da, doğru düzgün hücum edemiyor oluşumuz da tam buradan konuşulmalıdır.

Türklerin 900 yıllık tarihini ‘hız ve hafiflikle dünyayı avcumuza aldık, yavaÅŸlık ve sertlikle onu kafesinden kurtulmuÅŸ bir kuÅŸ gibi kaçırdık’ cümlesiyle özetlemeye meyyalim anlayacağınız.

Ne demeye çalıştığımı -bir zihin egzersizi olarak- ‘o konuda talimat var mı’, ‘baÅŸkanım siz daha iyi bilirsiniz’, ‘Ankara’ya yazdık, bekliyoruz’, ‘aceleye gerek yok’, ‘sen nasıl olur da böyle düşünebilirsin’ gibi cümleler eÅŸliÄŸinde düşünebilirsiniz.

Bugün Türkiye’nin tıkanan her yerinde bir ‘Avrupa doÄŸrusu’, çalışan her yerinde bir Türk eÄŸrisi var bana kalırsa. Hızın ve hafifliÄŸin olduÄŸu kurumlarda baÅŸarı kendiliÄŸinden gelirken yavaÅŸlığın ve sertliÄŸin hükümferma olduÄŸu kurumlarımızda bir tıkanıklık, bir tıknazlık havası hakim. Ä°lkinin örneÄŸi TÄ°KA iken ikincisinin örneÄŸi Milli EÄŸitim Bakanlığı sözgelimi. Ä°lkinin örneÄŸi BaÅŸakÅŸehir iken ikincisinin örneÄŸi Galatasaray sözgelimi. Ä°lkinin örneÄŸi Çorum Belediyesi iken ikincisinin örneÄŸi Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi sözgelimi.

Bugün yeniden büyük hayaller kurmayı başarabileceksek ve onları hayata geçirecek cesareti yeniden kendimizde toplayabileceksek bol miktarda yatağana ihtiyacımız var. Her iki elle birlikte kullanılan claymorelar, flembergeler, Haçlı uzunları falan bizi sürekli mağlup düşürecektir vesselam.

Ne diyordu Robespierre: ‘Demek Türk eÄŸrisini yeniden dolaşıma sokmayı öneriyorsun öyle mi yeÄŸenim? Vallaha biz hiçbir ÅŸeyden çekmedik sizin ‘hafif’liÄŸinizden çektiÄŸimiz kadar. Fakat ÅŸaÅŸkınlığım ÅŸudur ki biz hafifledikçe bizim bıraktıklarımızı siz aldınız sırtınıza. Åžaşılacak vaziyet doÄŸrusu.’