Sosyal Medya

Güncel

İp üstünde yürüyen kral

İsrail’le varılan bir dizi mutabakat sonucu Mescid-i Aksâ ve Kudüs’teki İslâmî vakıfların yönetimini elinde bulunduran Ürdün Hâşimî Krallığı, son dönemin en gergin günlerini yaşıyor. Bir yandan Aksâ olayları kontrolden çıkmasın diye çaba sarf eden Amman, diğer yandan da İsrail yönetiminin gizli-açık yeni saldırılarıyla baş etmeye çalışıyor. Doğal olarak, Ürdün gibi bir ülkenin askerî, istihbarî ve diplomatik sınırlarını epey zorlayan meseleler bunlar.



Taha Kılıç - Yeni Şafak

Ä°srail’le varılan bir dizi mutabakat sonucu Mescid-i Aksâ ve Kudüs’teki Ä°slâmî vakıfların yönetimini elinde bulunduran Ãœrdün Hâşimî Krallığı, son dönemin en gergin günlerini yaşıyor. Bir yandan Aksâ olayları kontrolden çıkmasın diye çaba sarf eden Amman, diÄŸer yandan da Ä°srail yönetiminin gizli-açık yeni saldırılarıyla baÅŸ etmeye çalışıyor. DoÄŸal olarak, Ãœrdün gibi bir ülkenin askerî, istihbarî ve diplomatik sınırlarını epey zorlayan meseleler bunlar.

14 Temmuz Cuma sabahı Mescid-i Aksâ’nın kapılarının Ä°srail tarafından kapatılmasından sonra, Ãœrdün, beklenmedik bir ÅŸekilde Filistin halkının taleplerinin yanında durdu. Daha önceki Ä°srail taarruzlarını cılız kınamalarla geçiÅŸtiren Ãœrdün yönetimi, bu defa sahadaki gücünü tam gaz seferber etti. Kendi kontrolü altındaki dinî görevliler en ön safta Ä°srail askerlerine karşı mücadele verirken, Ãœrdün Kralı Abdullah ve Filistin Devlet BaÅŸkanı Mahmud Abbas da Ä°srail’e karşı sıkı bir diplomatik ittifakla hareket ettiler. Ä°ki haftalık krizin ardından Aksâ’nın kapılarının 27 Temmuz PerÅŸembe günü açılmasına kadar, Ãœrdün, Ä°srail’e karşı tavrını hep aynı düzeyde tuttu.

Kral Abdullah yönetimiyle Ä°srail arasındaki derin, köklü ve çok boyutlu iliÅŸkilere aÅŸina olanlar açısından, Ãœrdün’ün tavrı ÅŸaşırtıcıydı. Ancak bir oldu-bittiyle Mescid-i Aksâ’nın kapılarına elektronik denetleme sistemi kurmaya kalkışan Ä°srail’in giriÅŸimi Filistin cephesinde öyle sert ve yaygın bir öfke yaratmıştı ki, Ãœrdün bu öfkeyi yok saymaya cesaret edemedi.

Nüfusunun çoÄŸunluÄŸunu Filistinlilerin oluÅŸturduÄŸu Ãœrdün için, Aksâ’daki olaylar, kendi iç istikrarsızlığını ve kaosunu tetiklemeye de adaydı. Aksâ’nın kapıları kapatılır kapatılmaz, Ä°slâm dünyasındaki ilk protesto gösterilerinin baÅŸkent Amman’da düzenlenmiÅŸ olması tesadüf deÄŸildi. Ãœrdün yönetimi, tehlikeyi fark ederek hızlı bir ÅŸekilde reaksiyon gösterdi, sonrasında da Filistin halkı nezdinde sempatisini artırarak bunun meyvelerini topladı. Kredisi tükenmeye yüz tutan Mahmud Abbas bile, bu vesileyle Kudüslülerin gönlüne yeniden girmeyi baÅŸardı.                   

Mescid-i Aksâ’daki sıkıntı henüz tam anlamıyla sona ermese de, iki haftalık bir direniÅŸin ardından kat edilen aÅŸama, Filistinlilere büyük moral oldu. Arap ve Ä°slâm dünyasından istedikleri ölçüde destek göremeyen Kudüs halkı, Aksâ’nın kapılarında nöbet tutarak, Ä°srail askerleriyle çatışarak, yaralanarak ve can vererek, mukaddesâtına sahip çıktı. Ä°srail iÅŸgalinin boyutları ve Filistin davasının sahipsizliÄŸi düşünüldüğünde, bu ciddi bir baÅŸarı olarak kabul edilebilir. Kendi bekâsı ve siyasî istikrarı için adım atmış olsa bile, Ãœrdün de, Filistinliler tarafından bu baÅŸarıda pay sahibi sayılıyor ÅŸu anda.   

Ä°srail yönetimi elbette bu ‘cilveleÅŸme’yi eli-kolu baÄŸlı izlemeyecekti. Nitekim, Aksâ krizinin tam ortasında Amman’dan gelen bir haber, Kral Abdullah’ı kamuoyu karşısında yeniden zor durumda bıraktı:

Ä°srail’in Amman BüyükelçiliÄŸi’ndeki konutlardan birinde, Ä°srailli güvenlik görevlisi iki Ãœrdün vatandaşını öldürmüştü. Ä°srail’den yapılan resmi açıklamada öldürülen Ãœrdünlülerden 17 yaşında olanın, güvenlik görevlisine saldırdığı belirtilerek, olay nefsî müdafaa olarak sunuldu. DiÄŸer Ãœrdünlü ise yanlışlıkla hedef olmuÅŸ, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede son nefesini vermiÅŸti.

Ä°srail daha sonra, iki ülke arasındaki güvenlik anlaÅŸmaları çerçevesinde diplomatik dokunulmazlık hakkını kullanıp, güvenlik görevlisini hızlıca Ãœrdün’den çıkardı. BaÅŸbakan Benyamin Netanyahu bununla da kalmadı, Ä°srailli görevliyi resmi konutunda kabul etti, sıcak bir ÅŸekilde kucakladı ve yaptığı iÅŸten dolayı kutladı.

Aksâ’daki duruÅŸuyla Filistinlilerin gözüne giren Kral Abdullah, bu defa kendi vatandaÅŸlarını Ä°srail’in saldırısından koruyamayan, dahası katilin ülkeden çıkışına da göz yummak durumunda kalan bir lider konumuna düştü. Kral Abdullah, “Güvenlik görevlisinin yargılanmasını istiyoruz” ÅŸeklinde bir açıklama yapmış olsa da, bölgenin mevcut dengeleri ışığında böyle bir talebin gerçekçi olmadığını herkes biliyor. En çok da Kral’ın kendisi.

Kudüs ve çevresinde tüm bunlar olurken, tarihlerin temmuz ayının ikinci yarısını göstermesi de gerçek bir ironiydi aynı zamanda. Ãœrdün’ün kurucu kralı ve ÅŸimdiki kralın dedesinin babası (aynı zamanda ismini aldığı atası) Abdullah bin Hüseyin, 20 Temmuz 1951 günü, cuma namazı kılmak için geldiÄŸi Mescid-i Aksâ’da bir Filistinli tarafından vurularak öldürülmüştü. Kral Abdullah suikastına giden günlerde, Kudüs tıpkı bugünkü gibi karmaÅŸa ve kaos içindeydi. Ãœrdün yönetiminin Ä°srail’le fazla yakınlaÅŸmasının Filistin halkı içinde doÄŸurduÄŸu gerilim, o trajik patlamaya yol açacaktı.

Ãœrdün’ün ÅŸimdiki kralı Abdullah bin Hüseyin, elbette bu feci akıbeti unutmuÅŸ olamaz. Bir taraftan minicik çöl krallığını yaÅŸatabilmek için Ä°srail’le perde arkasından iletiÅŸimi sürdürürken, diÄŸer taraftan Filistinlilerin öfkesini kontrol altında tutmak, Kral’ın siyasetinin odak noktasını oluÅŸturuyor. Haliyle, bu sürdürülmesi oldukça zor bir denklem. Kral, ip üstünde yürüyen bir cambazı andırıyor adeta. Yalnız, fark ediyor mu bilinmez, aÅŸağı düşmeden adım adım kat etmeye çabaladığı ip, kopmak üzere.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.