Sosyal Medya

Medya

Basın Bayramı'nın yayınlanmamış notları

Bir köşe yazarı olarak, her bayramda insan şöyle hediye falan bekliyor ama gelen yok. Bana gelen postalara bakıyorum. Konferans, seminer, açık oturum, dergi, kitap. İlçe belediyelerin etkinlikleri, bakanlıkların açılışları… Peki bu hediye saatler, telefonlar, kalemler kime gidiyor? Daha doğrusu bana niye gelmiyor?



Kemal Öztürk - Yeni Şafak

Dün Basın Bayramı'mı kutladı bir kişi. Mutlu oldum. Gazeteci olarak bir bayramımızın olması ne güzel. Kurban Bayramı gibi değil tabii. Sönük geçiyor ama olsun, yine de bayram.

Bir köşe yazarı olarak, her bayramda insan şöyle hediye falan bekliyor ama gelen yok. Bana gelen postalara bakıyorum. Konferans, seminer, açık oturum, dergi, kitap. Ä°lçe belediyelerin etkinlikleri, bakanlıkların açılışları… Peki bu hediye saatler, telefonlar, kalemler kime gidiyor? Daha doÄŸrusu bana niye gelmiyor?

NEDEN MALDÄ°VLER'E BÄ°Z GÄ°TMÄ°YORUZ?

Maillerde de durum ÅŸudur: FETÖ soruÅŸturmalarında meydana gelen maÄŸduriyetleri anlatan yüzlerce mail. Etkili muhasebe kursları (bana niye gönderiyorlar sürekli bilmiyorum), Malatya Kayısı Festivali, müşteri yönetimi ve tahsilat riski semineri, psikoterapi kongresi (neden ben?)… böyle devam ediyor.

KonuÅŸmacı olarak istenilen konular: OrtadoÄŸu, 15 Temmuz, FETÖ, medyanın geleceÄŸi, yeni dünya düzeni, Avrupa ile kriz, siyaset… Konuların tamamı kriz. Bir tane huzur ve mutluluk veren mesele yok.

Yaz günü Maldivler’e, kış günü Kanada’ya, baharda St. Petersburg’a davet eden yok. Nedense hep aynı kiÅŸileri davet ediyor büyük ÅŸirketler. Sanırım benim yazılarımı beÄŸenmiyorlar. Yazı konularımı buna uygun hale getirmek lazım.

Restoranlardan da davet yok. Her hafta, “en güzel on kahvaltı yeri” konulu yazı çıkıyor bizim medyada. Toplamda bin tane oldu sanırım. Buraya da davet eden yok. Bu yerlere gidip önce kahvaltıyı yapıp, sonra bir tivit atıyor bazı yazarlar. Ee tabii yüzbinlerce takipçisi varmış. Benim gibi takipçi fakiri deÄŸil. Ä°ddia o ki, bu tivitlerden kahvaltının üstüne bir de para alıyorlarmış. Alıyorlarsa, asıl bayram onlara bence.

Yaz günü en çok, “keÅŸfedilmemiÅŸ en iyi on tatil beldesi” yazısında patlama var. Her sene yeniden keÅŸfediyorlar bu yerleri. Güzel yerler. Neden keÅŸfedilmemiÅŸ yazıyorlar ki? Neticede çoÄŸu Marmaris gibi, MuÄŸla’nın ilçelerine ait yerler. Burada bir gün bile tatile davet edilmedim. Hayır, gezgin bir tarafım da var. DaÄŸ yürüyüşlerini de yazıyorum. Demek beÅŸ yıldızlı oteller bu yazılardan hoÅŸlanmıyor. DaÄŸda gezen adamdan ne olur?

CUMHURBAÅžKANI’IN UÇAÄžINDA BAÅžKÖŞE

Bayram günü aklıma gelen bir baÅŸka konu daha var. CumhurbaÅŸkanı’nın uçağına binen gazetecilerin listesi yayınladı geçenlerde. Bazıları bir yılda 10 defa binmiÅŸ. MaÅŸallah. Bazıları 7-8. Demek ki, bu yazarların gezi sonrası yazdıkları çok büyük yankı uyandırıyor ki, hep onları çağırıyorlar.

En etkili köşe yazanlarını da başköşeye oturtuyorlar diye düşünüyordum. Meğer, erken koşan kapıyormuş. Hep de aynı kişi hızlı konuşuyor nedense. Mesleğe başladım başlayalı, siftah yok. Sorun ne acaba? O büyük uçağı nasıl merak ediyorum bilseniz!

Televizyonlarda program yapan, hemen her gün bir ekranda, bıçkın yorumlar yapan ve bunu sosyal medyada sürdürenlere de ayrıca gıpta ediyorum. Nasıl beceriyorlar tüm bunları? Ne zaman okuyorlar, ne zaman bilgi topluyorlar, nasıl yapıyorlar anlamış değilim. Programlardaki performansları da hep aynı. Maşallah. Hep polemik, laf sokma, hasım gördüğünü yerin dibine sokma eğilimindeler. Yani sakin sakin meseleyi anlatana ekmek yok ekranlarda. Ben anlamıştım zaten.

MUHALÄ°F OLMAK ÅžART MIDIR?

‘Muhalif olmak, gazeteciliÄŸin genetiÄŸinde vardır’ tartışmasını yeniden mi baÅŸlatsam? Yok yanlış anlamayın, ben bu fikre karşı olanlardanım. Gazeteci illa muhalif yazı yazacak diye kendini kasınca, ortaya çok trajikomik ÅŸeyler çıkıyor. Marmaray’ı eleÅŸtireceÄŸim diye, “burada balıklar gözükmüyor” diye yazı yazan meslektaÅŸlarım vardı. O nedenle ‘genetiÄŸimizde muhaliflik var’ fikri doÄŸru deÄŸil.

Muhalif olmayalım diye her gün güzelleme yazmanın da alemi yok tabi. Bu ülkede hiç kötü bir ÅŸey olmuyor mu diye soruyor insan bu tür yazarları görünce. Her gün yaÄŸlı börek yemek gibi. Dengeli yazanlar da kimseye yaranamıyor diye düşünenler var. Ben o kanaatte deÄŸilim. DoÄŸruya doÄŸru, yanlışa yanlış diyen bir yazar görseniz peÅŸini bırakmayın.

HAPÄ°STEKÄ° GAZETECÄ°LER

Hapisteki gazetecilerden bazıları için hakimlerle aynı fikirde değilim. Onları tutuklama gerekçesi FETÖ olamaz. Uluslararası baskılardan dolayı değil, ancak tüm FETÖ yargılamalarının selameti için bazı gazeteciler en azından tutuksuz yargılanmalı.

Bazılarının da gazetecilik mesleğinin adını kirlettiğini düşünüyorum. Yani hakimle bu konuda aynı fikirdeyim. Onların tutuklanma gerekçesi mesleğimiz değil. Ne üzücüdür ki bunlar da gazeteci diye anılıyor. Bu tanımlamaya bir çare bulmak lazım.

Basın Bayramı nedeniyle içimi dökmek istedim. Yayınlanmamış notlarımı yayınladım. İyi oldu. Keşfedilmemiş tatil beldesi yazısı gibi oldu mu?

Bazen bizim de kendimizden şikayetçi olduğumuz oluyor işte. Bana biraz dokundu bu davet, hediye, gezi işleri. Hafiften futbol, magazin, lezzet ve şirketlerden haberler konusunda gireyim ileriki yazılarda diyorum. Bilmiyorum siz ne diyorsunuz? Netice siz okuyacaksınız.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.