Sosyal Medya

Alim

Deve idrarına bulanıp pespayelik yapmak

Allah’ın kitabı, Resulüllah’ın sünneti, Amerikan sendikalarından daha değersiz mi ki, dilini bilmeden, usulünü bilmeden çöplüklerden toplama bilgilerle kesip doğruyorsunuz, egonuzu tatmine çalışıyorsunuz, paparazzi tartışmalarındaki gibi şovlar yapıyor, elinize sidik alıp adiliğin en aşağısına talip oluyor ve dinin temel değerlerine karşı böyle olumsuz bir algı oluşturuyorsunuz?



Faruk BeÅŸer - Yeni Åžafak

Bendeniz doğru olanın şu olduğunu düşünüyorum: Pespaye

Dini, yanlışlara cevap vermekle anlatmaya kalkarsanız bunu başaramazsınız. Çünkü doğru birdir, yanlış sonsuzdur. Sonsuz yanlışa cevap verme imkânınız olamaz. Doğru, yapmaktır, yanlış yıkmaktır. İnsan bir anda bütün bir binayı yıkabilir, ama onun yapılması çok uzun zaman alır. Bir müminin hedefi hakikati ortaya koymak olmalıdır, her yanlışın yanlış olduğunu ispat etmek değil. Esas olan hakikatin anlaşılmasıdır.

Bu sebeple olsa gerek, Allah buyurur ki, ‘De ki, hak geldi mi batıl yok olur. Çünkü batıl yok olmaya mahkûmdur’ (Ä°sra 81). ‘Biz hakikati batılın üzerine bomba gibi atarız da batılın beynini parçalar ve bakarsınız, yok olup gitmiÅŸ’ (Enbiya 18).

Bundan ÅŸunu anlayabiliriz: Batılın/yanlışın yok edilmesi, ancak hakikatin ortaya konmasıyla mümkündür. Batılın yanlışlığını baÅŸka yollarla ispat etmek zordur ve uzun zaman alır. Bu sebeple bendeniz, tam baÅŸaramasam da ÅŸunu prensip edinmeye çalışıyorum; birilerinin yanlışlarına cevap yetiÅŸtirmektense, doÄŸrunun ne olduÄŸunu ortaya koymak daha kestirme olur. Ãœstün gelme mücadelesi anlamındaki ‘mirâ’ da bunun için yasaklanmış olmalıdır. EÄŸer bunu prensip edinirseniz nefsinizin/egonuzun kabarmasından ve ona kulluk etmekten de kurtulmuÅŸ olursunuz. Çünkü nefis, insanın içerisine Mabudun bir antitezi olarak konmuÅŸtur, O’na deÄŸil, sürekli kendisine itaat edilmesini, yani ilahlaÅŸtırılmasını ister. BoÅŸ kaleye gol atmak baÅŸarı görülmesin diye nefse böyle bir tabiat verilmiÅŸ olmalıdır.

Esas olan budur, ancak bazen batıl önünüzü keser, yolunuzu tıkar ve o zaman onun ortadan kaldırılması öncelik kazanabilir. ‘La-ilahe’ demeden, ‘illellah’ diyemezsiniz. Ä°mam Rabbanî’nin dediÄŸi gibi, önce lâ süpürgesiyle ortamı temizlemelisiniz ki, ‘illellah’ı böyle temiz bir mekâna yerleÅŸtirebilesiniz. O zaman ‘def-i mazarrat celb-i menafi’den’ evla olur.

Ama karşınızda usulden, âdaptan, ayetten, hadisten, ‘ÅŸeaire tazim’den anlamayan bir demagog varsa sizin önce bu kadar pisliÄŸi temizleyip yerine hakikati dikmeniz mümkün olamaz. O zaman onu kendi ÅŸeytanlarıyla baÅŸ baÅŸa bırakır, salt hakikati anlatırsınız. Artık Kuranıkerim ifadesiyle ‘dileyen iman eder, dileyen inkâr eder’ (Kehf 29).

Bir zamanlar sosyolojinin ikinci babası sayılan Max Weber’in hayatını okumuÅŸ ve ÅŸu tavrına ÅŸaşırmıştım: Adam Rus BolÅŸevik hareketini incelemek için Rusça'yı, Fransa’daki işçi hareketlerini öğrenmek için Fransızca'yı, Amerikan sendikalarını öğrenmek için Ä°ngilizce'yi öğrenmiÅŸ. Ä°lmi namusu görüyor musunuz? KeÅŸke bütün sosyologlar böyle olsa da ondan sonra konuÅŸsalar.

Bizim de şu anda böyle bir filozofumuz var, Teoman Duralı. Latince'ye atıf yapacaksa Latince'yi, Yunanca'dan alıntı yapacaksa Yunanca'yı vb öğrenmiş, şu anda on iki dil biliyor, yazdıklarını konuştuklarını böyle ölçerek tartarak konuşup yazıyor.

Allah’ın kitabı, Resulüllah’ın sünneti, Amerikan sendikalarından daha deÄŸersiz mi ki, dilini bilmeden, usulünü bilmeden çöplüklerden toplama bilgilerle kesip doÄŸruyorsunuz, egonuzu tatmine çalışıyorsunuz, paparazzi tartışmalarındaki gibi ÅŸovlar yapıyor, elinize sidik alıp adiliÄŸin en aÅŸağısına talip oluyor ve dinin temel deÄŸerlerine karşı böyle olumsuz bir algı oluÅŸturuyorsunuz? Sizin söylediklerinizi ÅŸu ana kadar bütün mülhitler, bu arada T. Dursun, Ä°. Arsel ve bir zamanların komünist yayın organı 2000’e DoÄŸru Dergisi söylemiÅŸ, bunların listeleri internet sitelerinde zaten var ve bunları sadece Åžeriat düşmanları, aynen sizin yaptığınız gibi ideolojik ve ölçü tanımazca kullanıyor. Müslümanım dediÄŸiniz halde siz de neden onların sidiÄŸini içiyorsun? (Okuyuculardan özür diliyorum, ama emin olasınız ki, yaptıkları bundan daha kötü bir ÅŸey).

Sizin yüzlerce yanlışınızdan sadece birine cevap vereyim

Uydurma hadisler Resulüllah’a iftira sayılıp reddedilir, çok zayıf hadisler yok sayılıp durdurulur, zayıf hadisler kimseyi baÄŸlamaz, sahih hadisler bile Ebu Hanife’ye ve onu izleyenlere göre Kur’an ve Sünnet bütünlüğünden oluÅŸan genel kurallara/kıyasa aykırı iseler onlarla da amel edilmez. Ayrıca bir hadisin senedinin sahih olması onun metninin sahih olmasını da gerektirmez. Kuralı anladınız mı?

Usul bilseydiniz usulde ‘deliller arasındaki tearuzu/çeliÅŸkiyi giderme yolları’ bahsinde bu sözünü ettiÄŸiniz örneÄŸin zikredildiÄŸini de görmüş olurdunuz:

“Mesela deve idrarı içilmesinden söz eden hadisin, senedi sahih olsa bile, delaleti dolaylıdır, iktiza iledir. Yani ‘için’, denmiÅŸ olması, idrarın temiz olmasını söylemez, sadece iktiza eder. Oysa ‘Ä°drarın her türlüsünden kaçının’ hadisinin delaleti, ibaresi iledir. Yani idrarın pis olduÄŸunu konu edinerek bunu doÄŸrudan söylemektedir. Ä°bare iktizadan öncedir, o halde bu ikincisi sebebiyle birinci hadisle amel edilmez”.

Biz de idrarın tıbbi faydalarından söz etme gibi bir garabete düşmüş olmayız.

Ah o kaftanlı mantığı ah, bunların sebeplerinden biri de sensin. Çünkü sünnet düşmanlığının asıl sebebi sünneti anlamadaki ölçüsüzlüktür.

Söyleyecek çok şey var, ama.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.