Güncel
Bir otel, bir bomba ve ötesi
Kudüs’te -Yahudilerin Yafa Kapısı dediği- El Halil Kapısı’ndan çıkıp yüzünüzü batıya döndüğünüzde, tam karşınızda açık kahverengi, yedi katlı, geniş ve güzel bir bina görürsünüz. Burası, Mısır kökenli Yahudi aile Moseri’ler tarafından 1931’de hizmete açılan King David Hotel’dir. Otel, uzun yıllar boyunca 200 odasıyla Kudüs’ün en gözde konaklama mekânıydı. Yakın dönemde inşa edilen onca yeni ve lüks otele rağmen, hâlâ yabancı siyasetçiler ve ünlü ziyaretçiler, burada kalmayı tercih eder. Bunun nedeni, King David’in sunduğu doyumsuz eski şehir manzarasıdır.
Taha Kılınç - Yeni Şafak
Kudüs’te -Yahudilerin Yafa Kapısı dediÄŸi- El Halil Kapısı’ndan çıkıp yüzünüzü batıya döndüğünüzde, tam karşınızda açık kahverengi, yedi katlı, geniÅŸ ve güzel bir bina görürsünüz. Burası, Mısır kökenli Yahudi aile Moseri’ler tarafından 1931’de hizmete açılan King David Hotel’dir. Otel, uzun yıllar boyunca 200 odasıyla Kudüs’ün en gözde konaklama mekânıydı. Yakın dönemde inÅŸa edilen onca yeni ve lüks otele raÄŸmen, hâlâ yabancı siyasetçiler ve ünlü ziyaretçiler, burada kalmayı tercih eder. Bunun nedeni, King David’in sunduÄŸu doyumsuz eski ÅŸehir manzarasıdır.
Bugün artık Kudüs’ün simgelerinden biri olan King David Hotel, Ä°srail’in kuruluÅŸ sürecindeki en belirleyici ve trajik olaylardan birine de ev sahipliÄŸi yapmıştır. Hikâyesi özetle şöyle:
1917’de Filistin’in kontrolünü devralan Ä°ngiliz manda yönetimi, 1938’de bürokratları, diplomatları, sekretaryası ve askerî komutanlığıyla otelin güney kanadına yerleÅŸmiÅŸti. Otelin bir katını iletiÅŸim merkezi olarak düzenleyen ve güney taraftaki askerî kampa geçiÅŸ için bir de kapı ekleyen Ä°ngilizler, nihayet istedikleri büyüklükte bir genel karargâh bulabilmiÅŸlerdi.
O yıllar, Ä°ngiltere’nin Filistin mandasını idare etmekte zorlandığı yıllardı. Araplarla Yahudiler arasında denge kurmaya çalışan Londra, dönem dönem iki tarafa da baskı uyguluyordu. Siyonist yeraltı örgütleri Hagana, Irgun ve Stern, 1945’te kendi aralarında “BirleÅŸik DireniÅŸ Hareketi”ni kurarak terör eylemlerine hız verince, Ä°ngilizler de karşı operasyona giriÅŸti. 29 Haziran 1946’da Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa’da düzenlenen baskınlarda çok sayıda Siyonist gözaltına alındı. Ä°leride Ä°srail dışiÅŸleri bakanı ve baÅŸbakanı olacak olan MoÅŸe Åžaret de gözaltına alınan 2 bin 700 Siyonist’ten biriydi.
Bu geliÅŸme üzerine, “BirleÅŸik DireniÅŸ Hareketi”nin Ä°ngilizlerin kovuÅŸturmasından kaçmayı baÅŸaran üyeleri, manda yönetimine karşı harekete geçti. Irgun lideri Menahem Begin ve Hanaga lideri MoÅŸe Sneh’in hazırladığı gizli plan uyarınca, King David Hotel havaya uçurulacaktı.
22 Temmuz 1946 günü, Arap ve Sudanlı garsonlar kılığına giren altı Siyonist militan, süt kovası süsü verilmiÅŸ patlayıcı yüklü sandıkları otelin bodrumunda bulunan La Regence Restoran’a sokmayı baÅŸardı. Binanın kolonlarına patlayıcıları baÄŸlayan militanlar, daha sonra hızla dışarı çıkarak kendilerini bekleyen kamyonetle bölgeden ayrıldı.
Tam 25 dakika sonra, ÅŸiddetli bir patlama bütün Kudüs’ü sarstı. King David Hotel’in güney kanadı harabeye dönüşmüştü. On günden fazla süren enkaz kaldırma çalışmalarının ardından bilanço açıklandı. Bombalı saldırıda 91 kiÅŸi hayatını kaybetmiÅŸti. Ölenlerin kimlikleri ve milletleri de dikkat çekiciydi: 28 Ä°ngiliz, 41 Arap, 17 Yahudi, 2 Ermeni, 1 Rus, 1 Yunan ve 1 Mısırlı.
Bombalama olayının etkisiyle Ä°ngilizler Filistin’den çekilmeyi hızlandırmaya ve bölgenin kaderini tayin iÅŸini BirleÅŸmiÅŸ Milletler’e (BM) havale etmeye karar verdiler. Ardından yaÅŸananları hepimiz biliyoruz zaten: Ä°ki sene geçmeden, önce BM’de Filistin’in taksimi için oylama yapıldı, sonra da Ä°srail’in kuruluÅŸu ilân edildi.
***
King David Hotel’in bombalanmasının ana sorumlularından Menahem Begin, Irgun örgütünü dağıttıktan sonra siyasete girdi, 1977’de Ä°srail tarihinin en yüksek oy oranıyla baÅŸbakanlık koltuÄŸuna oturdu. 1978’de, Mısır CumhurbaÅŸkanı Enver Sedat’la ortaklaÅŸa Nobel Barış Ödülü’ne lâyık görülen Begin, bugün “ulusal kahraman” olarak anılıyor. Ä°mza attığı terör eyleminin kurbanları arasında 17 Yahudi de bulunmasına raÄŸmen. Begin’in tek cürmü de bu deÄŸil üstelik.
Ä°srail’in ÅŸimdiki baÅŸbakanı Benyamin Netanyahu, siyasi düşünce ve yaklaşım açısından Menahem Begin çizgisinde. Netanyahu, 1973’de Begin tarafından kurulan Likud Partisi’nin de lideri aynı zamanda. Likud’in geçmiÅŸteki diÄŸer genel baÅŸkanları ise Yitzhak Åžamir ve Ariel Åžaron. Tüm bu isimlerin insan hakları karnesindeki sayısız kırık, Ä°srail’in yakından izleyenlerin malumu.
Benyamin Netanyahu, King David Hotel’in bombalanmasının 60’ıncı yıldönümü münasebetiyle 2006’da düzenlenen törende yaptığı konuÅŸmada, “Terörist gruplarla özgürlük savaşçılarını ve terör eylemleriyle meÅŸru askerî operasyonları birbirinden ayırmak çok önemlidir” demiÅŸti. Söylemek istediÄŸi ÅŸey gayet açıktı: “Menahem Begin ve diÄŸerlerinin, King David Hotel’i bombalayarak düzenledikleri eylem bir terör saldırısı deÄŸil, özgürlük için yapılmış meÅŸru bir askeri operasyondur.”
Buradan anlaşıldığı kadarıyla, Netanyahu, daha büyük kazanımlar elde edilmesi uÄŸruna, Yahudilerin de öldüğü saldırıları olumlayabiliyor. Kurbanlar arasında Yahudilerin bulunması, Netanyahu’nun sonuca bakışını deÄŸiÅŸtirmiyor. Netanyahu’nun zihniyetine göre, arada Yahudiler de ölse bile, sonuç eÄŸer siyasi ve askerî açıdan kârlıysa, bu saldırılar kutsanabiliyor, övülebiliyor.
***
Tüm bunlardan sonra, insanın aklına elbette ÅŸu soru geliyor: Netanyahu’nun ilk baÅŸbakanlığı (1996-99) ve 2009’dan beri devam eden ikinci baÅŸbakanlığı süresince, King David Hotel saldırısı mantığıyla baktığı olaylar olmuÅŸ mudur? Daha açık ifade edersek: Yahudilerin hedef alındığı ve Filistinlilere yıkılıp askerî operasyonlara malzeme yapılan hadiseler içinde, bizzat Ä°srail tarafından kotarılanlar var mıdır?
Henüz yorum yapılmamış.