Sosyal Medya

Güncel

AB Bakanı Çelik: Avrupa Birliği sınıfta kaldı

AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, "15 Temmuz darbe girişiminden bu yana AB çerçevesinde pek çok toplantıya katılıyorum. İlk defa bir platformda bizim kayıplarımız için bir saygı duruşu ortaya konulmuştur." dedi.



Avrupa BirliÄŸi (AB) Bakanı ve BaÅŸmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye-AB Karma Ä°stiÅŸare Komitesi (KÄ°K) Toplantısında 15 Temmuz ÅŸehitleri için yapılan saygı duruÅŸunu memnuniyetle karşıladığını belirterek, "15 Temmuz darbe giriÅŸiminden bu yana Avrupa BirliÄŸi çerçevesinde pek çok toplantıya katılıyorum. Ä°lk defa bir platformda bizim kayıplarımız için bir saygı duruÅŸu ortaya konulmuÅŸtur. Bunun bizim neyi anlatmak istediÄŸimizi çok doÄŸru anlatan bir yaklaşım olduÄŸunu ifade ettim." ifadelerini kullandı.

Çelik, AB Dış Ä°liÅŸkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile görüşmesi ve Türkiye-AB KÄ°K Toplantısı’na katılmasının ardından Türkiye'nin AB Daimi TemsilciliÄŸi'nde basın toplantısı düzenledi.​

KİK toplantılarına çok önem verdiklerini söyleyen Çelik, bunun Türkiye-AB arasındaki en uzun soluklu mekanizmalardan biri olduğunu ifade etti.

"Kıbrıs meselesinde Türkiye pozitif bir yaklaşım sergiledi"

Çelik, KİK toplantısında Kıbrıs meselesini ele aldıklarını belirterek, "Kesin olarak Türkiye çözümden yana, Türk tarafı pozitif bir yaklaşım sergilemesine rağmen bu son çözüm fırsatı kaçırılmıştır. Bunda da Rum tarafının uzlaşmaz tutumu birinci derecede etkendir." değerlendirmesinde bulundu.

Son Kıbrıs görüşmelerinde de AB yetkililerinin gözlemci olarak bulunduğunu kaydeden Çelik, "Herkes objektif şekilde Türkiye'nin ne kadar hazır olduğunu, çözümden yana olduğunu ve pozitif bir yaklaşım sergilediğini gördü." diye konuştu.

Çelik, "Müzakerelerin en iyi aşamalarından bir tanesinde Rum kesiminin Enosis kararını gündeme getirmesi, Enosis kararıyla ilgili yaklaşım sergilemesi çözümle ilgili pozitif atmosferi zehirleyen en önemli etkenlerden bir tanesi olmuştur." dedi.

Kıbrıs meselesine ilişkin Çelik, şunları dile getirdi:

"'Güney Kıbrıs bir Avrupa devletidir, biz onu bir Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul ederiz, Türk kesimi de sadece bir cemaattir, müzakereler Kıbrıs devletine Türk cemaatinin katılması ÅŸeklindedir' diye bir yaklaşım oluyorsa, bu Türkiye açısından asla kabul edilemez. Ama Güney Kıbrıs'ta ÅŸimdiye kadar gördüğümüz yaklaşım bu oldu. Nitekim zaman zaman Avrupa platformlarında da Türkiye'ye dönük eleÅŸtiriler yapılırken bunu gündeme getiren Yunan ve Rum üyelerin de bu yaklaşım içerisinde olduÄŸunu, 'Ä°ÅŸte Güney Kıbrıs bir Avrupa devletidir, dolayısıyla Türk tarafı çözüme yanaÅŸmalıdır' gibisinden tek taraflı taviz beklediklerini görüyorum. Bunun tabii kabul edilebilir bir tarafı yok. Herhangi bir ÅŸekilde gündemimize alacağımız bir konu da deÄŸil. "

"Türk askerinin müzakerelerin başında adada bulunmaması gibi bir teklif tartışma dışıdır"

Türkiye'nin Kıbrıs'ta iki eşit, egemen ve kurucu devlete dayalı çözüm parametresi söz konusu olursa destekleyeceğine dikkati çeken Çelik, "Türk askerinin müzakerelerin başında adada bulunmaması gibi bir teklif tartışma dışıdır. Yaşanmışlıklar var, oranın tarihi var. Geçmişte acı sonuçlarla ortaya çıkmış bir takım tecrübeler var. Türk askeri orada bütün adanın güvenliği için bulunmaktadır. İnsanların barış içinde yaşamasını sağlamak için bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.

Çelik, son Kıbrıs müzakerelerinde pozitif sinyaller alınmaya başlandığını ancak Güney Kıbrıs Rum yönetiminde seçimlerin yaklaşması nedeniyle Rum tarafının daha "dar ve kuşatıcı" yaklaşıma girdiğini söyledi.

"AP koridorlarında PKK sergisi görmek istemiyoruz"

15 Temmuz başarısız darbe girişimi vesilesiyle şehitlerin anıldığını, gazilerle kucaklaşıldığını ve KİK toplantısında şehitler için yapılan saygı duruşunu memnuniyetle karşıladığını anımsatan Çelik, şunları söyledi:

"15 Temmuz darbe giriÅŸiminden bu yana AB çerçevesinde pek çok toplantıya katılıyorum. Ä°lk defa bir platformda bizim kayıplarımız için bir saygı duruÅŸu ortaya konulmuÅŸtur. Bunun bizim neyi anlatmak istediÄŸimizi çok doÄŸru anlatan bir yaklaşım olduÄŸunu ifade ettim. Yani Türkiye gibi AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülkede, bir Avrupa devletinde, NATO Ã¼yesi, OECD Ã¼yesi, Avrupa Konseyinin kurucu üyesi bir ülkede bir darbe giriÅŸimi oldu. 250’nin üstünde insanımız hayatını kaybetti ve bunlarla ilgili ilk defa bir platformda, Karma Ä°stiÅŸare Komitesinin 36’ncı toplantısında saygı duruÅŸunda bulunuldu. Bunun diÄŸer Avrupa kurumlarına ve diÄŸer Avrupa platformlarına da örnek olması gerektiÄŸinin altını çizdim."

Bakan Çelik, OHAL ile ilgili Türkiye'ye yönelik bazı eleştirilerin dile getirildiğini anımsatarak, "İşin esası konuşmaktır. AB'nin bununla ilgili yetkin ve yetkili kurumları var. Bir yerde sorun varsa yani çok fazla sorun varsa, çok daha fazla konuşmanız gerekiyor. Temel haklar, yargı bağımsızlığı, basın hürriyeti ve ifade hürriyeti konusunda eleştiriler getiriyorlar. 'Buyurun 23. ve 24. fasılları açalım, bunları konuşalım' diyorum. Fasılların açılması konuşma ve çözüm üretme mekanizmalarının varlığının altının çizilmesi anlamına geliyor. Ama hem fasılları açmayacaksınız, yani konuşmakla ve diyalogla ilgili şeyleri açmayacaksınız, zeminleri açmayacaksınız ama hem de eleştirmeye devam edeceksiniz. Bu AB açısından bir çıkmaz sokaktır, bir vizyonsuzluktur." diye konuştu.

Üst düzey siyasi diyalog toplantısı

Çelik, AB-Türkiye iliÅŸkilerinin ileri tarihlerde yoÄŸunlaÅŸacağına dikkati çekerek, "Önümüzdeki hafta burada üst düzey siyasi diyalog yapacağız. DışiÅŸleri Bakanımızla (Mevlüt ÇavuÅŸoÄŸlu) birlikte geleceÄŸiz. Sayın Mogherini ve Hahn’la birlikte olacağız. Daha sonra bir enerji diyaloÄŸu, muhtemelen eylül ayı içerisinde, ekim ayı içerisinde ekonomi diyaloÄŸu gerçekleÅŸecek. Dolayısıyla Türkiye-AB arasında üst düzey diyaloglar bu çerçevede devam edecek. Tabii bir zirve gerçekleÅŸmesi için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Onunla ilgili tarih belirlemedik ama pozitif ve güçlü çıktıları olan bir zirve için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz." diye konuÅŸtu.

"AB sınıfta kaldı"

Göç meselesi hakkında AB Bakanı Çelik, şunları kaydetti:

"Türkiye'ye gönderilecek mali yardım konusunda maalesef çok zayıf bir ilerleme var. En son CumhurbaÅŸkanımızın, (AB Komisyonu BaÅŸkanı Jean-Claude) Juncker ile görüşmesinde bu bütün eldeki projelerin derli toplu olarak aktarılması ve Juncker’in bunları hızlandırmakla ilgili bir çaba içerisine gireceÄŸi ÅŸeklinde bir tablo ortaya çıkmıştı, bu projelerde aktarıldı. Tabii Türkiye’deki tabloyu en çarpıcı ÅŸekilde özetliyoruz. Yani Türkiye’de bir AB ülkesi olan Slovakya nüfusunun yarısı kadar mülteci var. Neredeyse bir Ä°skandinav ülkesindeki toplam öğrenci sayısı kadar Suriyeli çocuk okuyor. Bunların yarıya yakını da henüz okul imkanlarından mahrum. 'EÄŸer Suriyeli çocukları okutamazsak, bunlara saÄŸlıklı eÄŸitim imkanları veremezsek bu çocukların peÅŸinde DEAÅž gibi, El Kaide gibi terör örgütlerinin olduÄŸunu unutmayalım' diyerekten bunun altını çiziyoruz."

Katılım müzakereleri konusundaki ivmenin yeniden yakalanmasıyla ilgili muhataplarına gereken çaÄŸrıyı yaptıklarını anlatan Çelik, "Tabii bir gönüllü yerleÅŸtirme planı vardı, yani göç meselesi belli bir kontrol altına alındıktan sonra Avrupa’da belli ülkeler, belli kontenjanlar alacaktı. Bu konuda maalesef AB’yi oluÅŸturan ülkelerin sınıfta kaldığını görüyoruz. 50 kiÅŸi için, 100 kiÅŸi için, 300 kiÅŸi için referandum yapmaktan bahseden ya da Avrupa Komisyonunda bu ülkeler arasında krizin ortaya çıkmasına sebep olan tartışmalar var. Bu çok büyük bir insani kriz ve bu insani kriz yakın zamanda bitmeyecek. Dolayısıyla Türkiye’nin bütün dünyanın vicdani yükünü tek başına, ahlaki yükünü, siyasi yükünü ve bu meselenin mali yükünü tek başına çeken ülke olarak bu konuda yükünün paylaşılması gerekiyor, bu yapılmıyor. Avrupa’nın belli ülkelerinin, belli sayıda mülteciyi alması gerekiyor, bu konudaki gönüllü yerleÅŸtirme planı da iÅŸlemiyor." deÄŸerlendirmesinde bulundu.

"Avrupa’nın içindeki kriz Türkiye meselesine yansıyor."

Bir gazetecinin AB-Türkiye ilişkilerinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu üzerine Çelik, Avrupa içerisinde çok büyük sıkıntılar ve tartışmalar olduğuna dikkati çekti.

Çelik, önemli Avrupa ülkelerinin seçim süreçleri geçirdiklerini ve büyük meselelerin üye ülkeler içerisinde iç politik bölünmeye yol açtığını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

"Yani göçmen meselesi öyle, terörle mücadele meselesi öyle. Bir bakıma iç siyasetteki denklemler bu ülkeleri kıpırdayamaz hale getirmiÅŸ durumda. Avrupa BirliÄŸi’nin kurulduÄŸu günden bu tarafa kadar ÅŸunu söyleyebiliriz, en çok içe kapandığı dönemdir. Yani ilk defa krizleri fırsata çeviremiyor, krizleri daha çok orta sahada top çevirir gibi çeviriyor, içe kapanarak maalesef krizleri sadece erteleyerek çözmeye çalışıyor. Ama bunların hiçbiri çözülmüyor. Yani burada yapısal bir kriz var." 

AB'nin yaÅŸayabilmesi için reforma ihtiyacı olduÄŸuna dikkati çeken Çelik, "Dolayısıyla Avrupa’nın içindeki kriz Türkiye meselesine yansıyor. Daha önce de ifade ettim, bu Türkiye-AB arasında bir kriz olmaktan ziyade Avrupa’nın iç krizinin Türkiye’ye yansımasıdır, Avrupa’nın iç krizinin göç meselesine yansımasıdır, Avrupa’nın iç krizinin bu insani yardım meselelerine yansımasıdır. Dolayısıyla bu bakımdan Avrupa geniÅŸleme perspektifini kaybettiÄŸi gibi aynı zamanda da tek başına karar alma, tek başına bir birlik gibi hareket edebilme refleksini de kaybediyor." ifadelerini kullandı.

Avrupa'da FETÖ faaliyetleri

Bakan Çelik, 15 Temmuz darbe giriÅŸimi ile ilgili bir soru üzerine, FETÖ'nün Avrupa coÄŸrafyasında baÅŸka bir kimlik altında görünüm sergilediÄŸini söyledi.

FETÖ'nün mali imkanları da olduğunu belirten Bakan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu mali imkanlarla birlikte birtakım yayın organlarına yaklaÅŸmak, birtakım kilise vakıflarına yaklaÅŸmak, birtakım politikacıların kampanyalarına destek vermek ÅŸeklinde kendilerine alanlar açıyorlar. Ama ÅŸunu ciddi bir ÅŸekilde örnekliyoruz, yani bunları geçmiÅŸte Türkiye’de de yaptılar ve bunlar bulundukları her ülkede bir baÅŸka ülke adına mutlaka bir haber elemanı olarak çalışırlar, yani bunların hayatiyet sebebi budur. Bunların özellikle bu kara para trafiÄŸinin iyi izlenmesi gerektiÄŸinin, bunların bu darbecilerin üst düzey yöneticilerin kendi aralarındaki yazışmalarının birtakım istihbarat servisleriyle iliÅŸkilerinin iyi incelenmesi gerektiÄŸinin altını tekrar tekrar çiziyoruz. Ama kesin olan ÅŸudur, özellikle bu örgütün üst düzey yöneticilerinin Avrupa’da himaye edilmesi, Avrupa’da saklanması ya da serbestçe dolaÅŸmasına izin verilmesi gibi bir ÅŸey açıkça terörü himaye etmektir. Bunun herhangi bir DEAÅž yöneticisini himaye etmekten bir farkı yoktur."

"Türkiye’yi hesaba katmadan bu iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesi, bu açılımların saÄŸlanması mümkün deÄŸil"

Türkiye açısından kabul edilmeyen durumların Avrupa BirliÄŸi’nin çıkarları açısından da uygun olmadığını söyleyen Çelik, ÅŸunları dile getirdi:

"Ben nihayetinde Türkiye’nin çıkarlarına bakarım, Türkiye’nin milli çıkarlarını korumak için, Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸinin Türkiye’nin milli çıkarlarını koruması açısından yepyeni imkanlar, fırsatlar getireceÄŸini düşündüğüm için bu sürece asılıyorum. Aynı ÅŸekilde Avrupa BirliÄŸi’nin de buradan kazanımları olacaktır. Aynı ÅŸekilde Avrupa’nın tabii sınırı Türkiye’nin sınırlarıdır. Yani 'Türkiye’nin sınırları deÄŸildir.' diyerek siz bu sınırları Türkiye’nin batısından itibaren çizerseniz, buyur o zaman hadi Irak ve Suriye kaynaklı göçü Türkiye’ye olmadan yönet. Afrika’ya açılacaklarını söylüyor bazı ülkeler, hadi Türkiye’nin perspektifi olmadan Afrika’yı yönetin. Kuzey Afrika’da, Libya’da DEAÅž kaynaklı, Boko Haram kaynaklı istikrarsızlıklar baÅŸ gösterebiliyor, oradan kaynaklanan göç Ä°talya’yı etkiliyor, Batı Akdeniz hattını etkiliyor. Hadi Kuzey Afrika’da ya da Afrika’nın diÄŸer kesimlerinde Türkiye olmaksızın bir perspektif geliÅŸtirin, bu söz konusu deÄŸil. Bu zaten iÅŸin icabına, tabiatına aykırı bir ÅŸey. Türkiye tarih boyunca bütün bu özelliklerinin yanı sıra her zaman merkezde güçlü bir Avrupa devleti oldu, Türkiye’yi hesaba katmadan bu iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesi, bu açılımların saÄŸlanması mümkün deÄŸil."

AA

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.