Güncel
Doğru anlarsak doğru yürürüz
Mevlana Halid’in devletle tarikatın kurması gereken ilişkiyi nasıl tanımladığını dört cümlede özetleyebiliriz. Bir: Devletle mesafeni her zaman koru. İki: Devletle çatışma. Üç: Devletten bir şey isteme; hele güç hiç talep etme, güçleneceksen kendi imkânlarınla güçlen. Dört: Devlet senden makul bir şey talep ederse yerine getir.
İsmail Kılıçarslan - Yeni Şafak
Dershanelerin kapanma tartışmasının bütün ateÅŸiyle sürdüğü günlerden biri. AÅŸağılık FETÖ’nün önde gelen temsilcilerinden biri NakÅŸibendi-Halidî kolun Türkiye’deki en önemli dergâhlarından birinin üst düzey bir ismine dert yanıyor: ‘Sizin dergâhlarınızı, medreselerinizi, vakıf temsilciliklerinizi kapatsalar ne yaparsınız? Bizim yaptığımızı yapmaz mısınız?’
Cevabı gülümseyerek veriyor diÄŸeri: ‘Yapmayız. Dergâhlarımızı kapatırlarsa hatmelerimizi bodrum katlarda, evlerde, market depolarında yaparız. Medreselerimizi kapatırlarsa çocuklara ilim öğretirken bize evini açacak ev sahipleri buluruz. Vakıf temsilciliklerimizi kapatırlarsa hizmetlerimizi yapmanın bir baÅŸka yolunu araÅŸtırırız.'
AÅŸağılık FETÖ militanı, kolayca vazgeçmek istemiyor: ‘Ne yani, yapılan haksızlığa sesinizi çıkarmaz mısınız?’
Cevap net oluyor: ‘Çıkarırız elbette sesimizi. Deriz ki ‘biz ne yaptık, ne kabahat iÅŸledik de başımıza gelenle sınanıyoruz? Biz ne yaptık da dergâhlarımız, medreselerimiz, vakıflarımız kapanıyor?’
Ayniyle vaki bu konuÅŸma burada bir dursun.
‘FETÖ meselesinden sonra Türkiye’de birilerinin dolaşıma soktuÄŸu ‘bu cemaatlerin hepsi böyle, hepsi tehlikeli’ cümlesinin bir kıymet-i harbiyesi var mı?’ sorusunun cevabı önemlidir. Hadi bu cevabı bulmak için biraz tarih çalışalım.
19. yüzyılda yaÅŸayan ve ‘NakÅŸibendiliÄŸin ikinci kurucusu’ olarak deÄŸerlendirilen Mevlana Halid-i BaÄŸdadî (rha)’nin (Müfit Yüksel aÄŸabey kızmasın diye Mevlana Halid-i Deyrozorî diye de anıldığını ekleyelim) yenilediÄŸi ÅŸey sadece NakÅŸibendi tarikatının bir takım esas ve usulleri deÄŸildi. Üç yüzün üzerinde halife yetiÅŸtirerek Ä°slam âleminin dört bir yanına irÅŸat için yollayan bu adam aynı zamanda son derece siyasi bir yenilenmenin de motor gücü olmayı umut ediyordu.
Tarikat hayatını sadece dergâha hapsetmek yerine ‘halk içinde Hak ile’ cümlesiyle sloganlaÅŸtırabileceÄŸimiz bir anlayışla yaygınlaÅŸtıran Mevlana Halid, aynı zamanda ilim ve irfan dengesini ilim lehine yeniden kurmasıyla da tanınır.
Mevlana Halid’in devletle tarikatın kurması gereken iliÅŸkiyi nasıl tanımladığını dört cümlede özetleyebiliriz. Bir: Devletle mesafeni her zaman koru. Ä°ki: Devletle çatışma. Üç: Devletten bir ÅŸey isteme; hele güç hiç talep etme, güçleneceksen kendi imkânlarınla güçlen. Dört: Devlet senden makul bir ÅŸey talep ederse yerine getir.
Buradaki ‘makul’ün ne olduÄŸunu izaha elbette gerek yok. Allah’ın dinine aykırılık teÅŸkil etmeyen ‘ruhsatlar alanı’nı tanımlıyor Mevlana Halid.
Dolayısıyla hem yüz yılı aÅŸkın tarihi süreçte hem de bugün Türkiye’deki dini yaÅŸamın hem nitelik hem de nicelik olarak sigortası sayılabilecek Halidî’liÄŸin de aralarında olduÄŸu irili ufaklı pek çok gelenekli cemaatin 15 Temmuz öncesinde, esnasında ve sonrasında aldığı pozisyonu tam buradan tanımlamak, anlamlandırmak gerekiyor.
Dikkat isterim. Bugün Türkiye’de sıradan dindar insanın siyaseten ve aslında daha da önemlisi sosyolojik olarak var olmasını ve var kalmasını saÄŸlayan motor güç Halidî’lik olmuÅŸtur. Meraklısı, Mehmet Zahit Kotku (rha) ile bir avuç baÅŸka ismin kurduÄŸu hayallere ve hayata geçirdiÄŸi iÅŸlere bir göz atabilir. Ne dediÄŸim net ÅŸekilde anlaşılacaktır.
Yanlış anlaşılmasın. ‘Türkiye’deki gelenekli cemaatlerin -ki bu geleneklilik vurgusunun önemi de ayrıca konuÅŸulmalıdır- hiç hatası yoktur, hiç yanlışı olmamıştır’ falan demiyorum. Bu köşede, ürettikleri iletiÅŸimsizlik ortamı için cemaatleri en sert ÅŸekilde eleÅŸtirdiÄŸimi hatırlayanlar olacaktır.
Ben sadece ÅŸunu söylüyorum: ‘Aranan memleket ve devlet düşmanlarına, aranan Türkiye düşmanlığına ne Halidîlik’te ne de diÄŸer gelenekli cemaatlerde rastlayamazsınız. Dolayısıyla ‘bu cemaatlerin hepsi aynı’ cümlesini dolaşıma sokanların niyetlerinin iyi olduÄŸundan kuÅŸku duymaya hakkımız vardır.
Tabii, meselenin bir baÅŸka ve önemli yanı da Türkiye’de gelenekli cemaatlerin hala yaÅŸadığı ‘legalize olma’ sorunudur. ‘Camilerde hatme yapacak imkânımız olsa dergâhlarımızın hepsini kapatırız’ cümlesinin önemi üzerinde düşünmemiz lazım gelir.
Devletin ne yapıp edip Türkiye’deki tüm gelenekli cemaatleri ve modern dini oluÅŸumları kesinkes denetim altına alacak bir legalizasyon alanı saÄŸlaması gerekir. Görünen o ki gelenekli cemaatlerin talebi de bu yöndedir.
Hem bu legalizasyon, toplum nezdinde çakma mehdilerle, dalavereci şeyhlerle gerçek irşat ehillerini, hakiki gönül doktorlarını birbirinden ayırmak anlamına gelir ki bu hizmetin karşılığı çok büyüktür.
Henüz yorum yapılmamış.