Düşünce Platformu
Demini alamayan kemliğe mahkûm olur
“Bu yaptığımı kendime hiç yakıştıramadım” dedi oturanlardan biri içtenlikle. “Şanslısın, yaptığı şeylerin kendine yakışıp yakışmadığına bakan insanların sayısı çok azaldı” dedi diğeri.
Gökhan Özcan - Yeni Şafak
Değerlerin sakız gibi çiğnenen söz kalıplarından, boş iddialardan, ucuz tekerlemelerden ibaret kaldığı ve insanları olgunlaştırmaktan, zenginleştirmekten, derinleştirmekten uzaklaştığı bir ortamda kurduğumuz hiçbir yapının uzun ömürlü olma ihtimali yok. Gözlerimizi açıp muhasebemizi yapabilmeli, hiç durmadan tekrarladığımız değerlerin hayatımıza bir olgunluk, bir nezaket, bir seviye, bir güzellik katamadığını artık görebilmeliyiz.
“Herkes âdemim der bilmez demini/ Demine iriÅŸmeyen çeker gamını/ Her ne yüzde baksa görür kemini/ Kemlik kendindedir atar yabana” demiÅŸ Aşık Noksanî, rahmet olsun.
Sokakta, trafikte, okulda, hastanede, lokantada, parklarda, alışveriş mekanlarında, yaşam merkezlerinde, topluca bulunduğumuz yerlerde ne vaziyet arzettiğimiz, nasıl bir gerilim ve çatışma içinde olduğumuz ortada. Zevk, kanaat ve diğerkâmlıktan, geçmişte asırlar boyunca bize asude ve nezih hayatlar bağışlayan seciye ve göreneğimizden neden bu kadar ayrı düştüğümüzü daha fazla gecikmeden sorgulamak zorundayız.
“Bu yaptığımı kendime hiç yakıştıramadım” dedi oturanlardan biri içtenlikle. “Åžanslısın, yaptığı ÅŸeylerin kendine yakışıp yakışmadığına bakan insanların sayısı çok azaldı” dedi diÄŸeri.
Her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranmak ve bizi biz kılan değerleri kuru kelimelere, içeriksiz tekerlemelere, klişe teorilere, gürültülü iddialara indirgeyerek durumu daha fazla idare etme şansımız yok. Sözlerimizi özüyle buluşturmak, değerlerimizin değerini hakkıyla bilmek, kaybetmekte olduğumuz insanı, insanlığı arayıp bulmak ve hatta sabırla, dirayetle, adanmışlıkla yeniden inşa etmek durumundayız.
“Kendine gel!” diye sertçe uyardı kadın. “Yolunu bir hatırlasam!” diye hafifçe mırıldandı adam.
Kusurlarımızı bilmek, kendimizle yüzleÅŸmek, ahlakı toplum hayatında, iliÅŸkilerde, davranışlarımızda en berrak haliyle yeniden yaÅŸar hale getirmek, ‘kâl’i ‘hâl’e taşımak, alçakgönüllü çabalarla iddialarımızın içini doldurmaya çalışmak ve zenginliklerimizden gönül enginlikleri çıkarmak boynumuzun borcudur. Aksi halde içine girdiÄŸimiz delice döngüye kanarak uyuÅŸacak; büyümüş, kalkınmış, refaha kavuÅŸmuÅŸ ama bütün bu maddi ilerlemelere raÄŸmen içinden çürüyen, yoz, hakkaniyetsiz, adaletsiz, incelik ve zarafetten yoksun ileri toplumlar gibi asılsız, kaba ve neredeyse imitasyon bir toplum olacağız.
“Medeniyet buÄŸday gibidir. BuÄŸday insanı besler, ama insan da tohumlarını saklayarak buÄŸdayı korur. BuÄŸday tohumlarının saklanmasına kuÅŸaklar boyunca özel bir miras gibi özen gösterilmiÅŸtir” diyor ‘SavaÅŸ Pilotu’nda Antoine de Saint Exupery.
Nefis boyun eğmeyince insan olunmaz; mânâ cana değmeyince irfan bulunmaz.
Her sabah âlemdeki bütün nebatla birlikte erkenden uyanıp yüzünü güneşe çeviren insanlar da var.
“Yemek çiÄŸ kalınca olmuyor da” dedi meczup, “insan çiÄŸ kalınca olur mu?”
Henüz yorum yapılmamış.