Gezi - Tarih - Mimari
Ä°stanbul biter mi? (1)
Bu ruhtan neşet eden medeniyet, gaza ile fethedilen toprakları şenlendirmiş. Oralara adaletin yanında zarafet ve incelik taşımış. Standartlar bunu gösteriyor. Hâlâ gösteriyor. Kemah’ta, Ermenek’te, Kula’da, Saraybosna’da, Arnavutluk’un, uzak dağ köylerinde bile; Travnik’te, Kırım’da. Semerkant’tan, Buhara’dan kanatlanan güvercin Mostar Köprüsü’ne, Blagay Tekkesi’ne konuvermiş.
Mustafa Kutlu - Yeni Åžafak
Salacak kıyısında bir kahvedeyim.
Ä°nce belli cam bardakta çayımı içip Ä°stanbul’u seyre dalıyorum.
Sarayburnu, minare ve kubbeler, asıl İstanbul dediğimiz yer: Suriçi. Bu silüet burada durdukça İstanbul yaşıyor demektir.
Sonra köprü, sonra Galata, yarım döndüğümüz zaman gökdelenleri ile başka bir silüet kazanmış olan yeni İstanbul: Mecidiyeköy, Maslak ve ilerisi.
Türk İstanbul nedir?
Bodur minaresi ile bir mescit, yanında bir ihtiyar çınar, onun gölgesinde bir çeşme, iki dükkân, bir sıbyan mektebi ve mektebin alnında bir kuş evi.
İstanbul bu mu? Bu kadar mı?
Evet, öyle.
Ya o muazzam camiler, saraylar, konaklar, medreseler, çeşmeler, sebiller, sanayi, nüfus ve finans. Bunlar bir dünya şehrini göstermiyor mu?
Olabilir. Ama bu ne aradığınıza bağlı. Bir dünya şehri arıyorsanız bilemem. Bana sorarsanız yukarıda tasvir ettiğim mütevazı yapısı ile o bir ruh. Serapa maneviyat. Öyle olmasa, üç kıtaya hükmeden padişahların sarayı Topkapı gibi minik bir yapıya sığar mıydı?
Bu ruhtan neÅŸet eden medeniyet, gaza ile fethedilen toprakları ÅŸenlendirmiÅŸ. Oralara adaletin yanında zarafet ve incelik taşımış. Standartlar bunu gösteriyor. Hâlâ gösteriyor. Kemah’ta, Ermenek’te, Kula’da, Saraybosna’da, Arnavutluk’un, uzak daÄŸ köylerinde bile; Travnik’te, Kırım’da. Semerkant’tan, Buhara’dan kanatlanan güvercin Mostar Köprüsü’ne, Blagay Tekkesi’ne konuvermiÅŸ.
Güvercinin gelip geçtiği topraklarda bu ruhu terennüm eden ilahiyi, mimariyi, merhameti, hizmet ve hürmeti bulabilirsiniz.
Ä°stanbul’un üzerine asırlardır melekler iniyor. Öyle bir medeniyet inÅŸa edilmiÅŸ ki, bunu yapanlar yalan dünyadan ebedî âleme geçerken bu meleklerin kanadı üzerinde uçuyorlar.
Yahya Kemal “Türk Ä°stanbul” yazısına ÅŸu cümle ile baÅŸlıyor:
“Bir iklimin manzarası, mimarisi ve halkın arasında tam bir âhenk varsa, orada gözlere bir vatan tablosu görünür.”
Cibali’de mi, Ayakapı’da mı yol kenarında bir taÅŸa rasladım. Yarısı topraÄŸa gömülü, yarısı dışarıda kalmış. Dışarıda kalan kısmı yeÅŸile boyanmış, görenler evliya kabri zannediyor. Başında el açıp dua edenler bile var.
YaklaÅŸtım, taşın üst kısmında kalan tek satır yazıyı okudum: “Raziye Hatun hayratıdır.” Belli ki bir çeÅŸme taşı.
Halk mistik Ä°stanbul’u müstevlilerin istilasından korumak için elinden gelse her eski eseri yeÅŸile boyayacak. Kısası mescit ve çınardan meydana gelen o çekirdek tablodan bir yüzük taşı gibi parıltılı Åžemsi PaÅŸa, bir muazzam Süleymaniye vücut bulmuÅŸ.
(Devam edecek)
Henüz yorum yapılmamış.