Düşünce Platformu
Resimdeki 1 yanlışı bulun!
“Yerin seni çektiği kadar ağırsın/ Kanatların çırpındığı kadar hafif../ Kalbinin attığı kadar canlısın/ Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç../ Sevdiklerin kadar iyisin/ Nefret ettiklerin kadar kötü../ Ne renk olursa olsun kaşın gözün/ Karşındakinin gördüğüdür rengin../ Yaşadıklarını kar sayma:/ Yaşadığın kadar yakınsın sonuna” diyor ‘Herşey Sende Gizli’de Can Yücel, hayatın iç matematiğine bakarak.
Gökhan Özcan - Yeni Şafak
Dışımızla o kadar meşgulüz ki, farkında değiliz içimizi çok uzun zamandır ihmal ettiğimizin. Dünyada olan biten şeyler o kadar oyalıyor ki bizi, dönüp kendi dünyamızda neler olup bittiğine bakacak vaktimiz olmuyor. Hep başkalarıyla yaşamak derdindeyiz, kendi kendimizle iki satır muhabbetimiz yok. Kullanılmayan eşyalar gibi evin kapısı kilitli bir odasına yığmış, tıkıştırmış, orada kendi haline terketmiş gibiyiz içimizden geçmeye yol arayan her şeyi. Dışımızı kalabalık tutarak örtmeye, saklamaya çalışıyoruz içimize kök salan kasveti, ıssızlığı.
“Yerin seni çektiÄŸi kadar ağırsın/ Kanatların çırpındığı kadar hafif../ Kalbinin attığı kadar canlısın/ Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç../ Sevdiklerin kadar iyisin/ Nefret ettiklerin kadar kötü../ Ne renk olursa olsun kaşın gözün/ Karşındakinin gördüğüdür rengin../ YaÅŸadıklarını kar sayma:/ YaÅŸadığın kadar yakınsın sonuna” diyor ‘HerÅŸey Sende Gizli’de Can Yücel, hayatın iç matematiÄŸine bakarak.
Hayatıyla ilgisi olsun olmasın her olan biten şeyden haberdar olmak için bu kadar yanıp tutuşan ve buna karşılık kendisinden bihaber kalmaya bu kadar razı bir insan!
“Aynaya baktığımda orada kimseyi göremeyeceÄŸim diye korkuyorum bazen” diye mırıldandı dalgın olan. “Aynalar yalan söylemez” dedi diÄŸeri.
Birden hayatın akışını durdurup isim yoklaması yapmaya imkan bulsa birileri, parmağını kaldırıp gönül rahatlığıyla “Burada!” diyebilecek kaç kiÅŸi var aramızda?
Her yağmur yıkayıp paklasa da, kendisinden çok emin olan ama hiç kimsenin ondan emin olamadığı insanlar yeniden bulandırıyor hiç bıkıp usanmadan hayatın bütün su birikintilerini.
Bir de şunu düşünün; notalarını hatırlayamayan zavallı bir şarkı ne hisseder?
“derler ki imlası kırık kaderin/ içinden geçermiÅŸ ferhatın kahrı/ ya ben sana nasıl gelirim ÅŸirin/ bulutun içinden rüzgar sesinden/ ya ben sana nasıl gelirim ferhat/ Kalbimdeki ırmak sakinliÄŸinden” diyor dost Cafer Turaç, ‘Amasya Mektupları’nda.
İçi kış olanın dünyasına ne bahar geliyor, ne yaz! İçini bahar tutanı ne fırtına, boran vuruyor, ne kış kıyamet, ne ayaz!
Ä°ki ÅŸiir yolda karşılaÅŸtılar. “Dağınık görünüyorsun, artık ÅŸu hayatına bir çeki düzen ver!” dedi kafiyeli olan. “Hiç deÄŸiÅŸmiyorsun!” dedi buna karşılık serbest olan.
Deliriyor muyum ne, içindekini askıya asıp geçip masanın başına oturan ceketler görüyorum.
Okuduğun tek bir şeyi bile anlamıyorsan, belki de hayatı ters tutuyorsun!
Tahammülü o kadar azalmıştı ki, yaşanacakların daha startı verilmeden o çoktan yorulmuş oluyordu.
Canını dinlendirebilmek için dünyanın sonunun gelmesini bekleyen insanlar da var.
“Yanmaya çare arama, kibritsen yanmak kaderin” dedi meczup, “yanınca neyi tutuÅŸturduÄŸuna bak asıl sen!”
Henüz yorum yapılmamış.