Sosyal Medya

Güncel

'Park yerinde boş kalan salıncakların hepsinde Derda sallanıyor, biliyorum.'

'Şimdi ise Derda’sız, sağ elsiz, bedeni yanık bir zavallı âdem… ' İsmail Kılıçarslan - Yeni Şafak



Cuma gününün ilk saatleriydi. On beÅŸ gündür aralıksız süren bombardıman üç gündür kesilmiÅŸti. Åžehirde bir canlanma, bir hayata dönüş göze çarpıyordu. Derda, ‘baba, elma alalım mı’ diye sordu. Ah, siz bilmezsiniz. Derda benim oÄŸlumdu. Dört yaşındaydı. Hani ‘zekâ gözlerinden fışkırıyordu’ derler ya, görseniz o dakika Derda’nın öyle bir çocuk olduÄŸunu anlardınız.

Aslında ben yine de Derda ile pazara gitmek istemedim. Her an her ÅŸey beklenirdi çünkü bu aÅŸağılık soysuzlardan. Ä°nsana hürmetleri yoktu ki Cumaya olsun. Ama çok ısrar etti Derda. ‘Namazdan dönerken alırım ben’ dememi dinlemedi.  

Annesi koynunda sakladığı paraları çıkardı. ‘Sadece elma deÄŸil, baÅŸka meyveler ve sebzeler de alın’ diyerek uzattı.

Cumaya hürmeten beyazlarımızı giyindik Derda’yla. Hani o saat biri ona ‘Elmayı mı daha çok seviyorsun, anneyi mi’ diye sorsa bir tereddüt ederdi. Öyle heyecanlı, öyle telaÅŸlı… Annesini ve kız kardeÅŸi Amina’yı öptü, ‘sizin pazardan istediÄŸiniz bir ÅŸey var mı?’ diye sordu evin erkeÄŸi olarak.

Evimiz pazar yerine yakındır. Pazar yeri dediÄŸime bakmayın. Bombardıman baÅŸladı baÅŸlayalı tezgâhlara doÄŸru düzgün mal geldiÄŸi yoktu. Gelse de bir ÅŸeyler alabilecek para ne arar millette. SavaÅŸ hali iÅŸte. 

Fakat bugün başkaydı. Bombardıman bitince, şehre giriş çıkış da rahatlayınca, eh eskisi gibi değil elbette ama epey bir tezgâh ve epey bir müşteri vardı pazarda.

Elmaların en kırmızısını seçti Derda. ‘Muz da alalım mı’ diye sordu. Çok pahalıydı ama Derda’yı kırmak olmazdı. Ä°ki tane de muz aldık. Herkese yarımÅŸar…

Birkaç çeÅŸit sebze bulabildik. Ellerimiz poÅŸetlerle doldu böylece. Bir an, sadece bir an savaşın olmadığını, Ä°dlib’te sıradan bir Cuma günü yaÅŸadığımızı düşündüm. Derda yanımda, Amina ve annesi evde, ellerimde pazar çantaları. Birazdan Derda’yla Cuma namazına gideceÄŸiz. Namaz çıkışı Derda’ya dört, Amina’ya iki top dondurma alacağız. Herkese yaşı kadar…

O anda oldu ne olduysa. Korkunç bir patlama, ardından korkunç bir sıcak. Yere düşmemek için çok uğraştım ama nafile. Bedenimde hissettiğim sıcaklığı tarif etmenin bir yolu yok. Yerde kendimden geçmeden önce elmaları gördüm. Elimden fırlamışlardı. Derda çok severdi elmaları. Kırmızıydılar. Bir daha ne zaman bulurduk Allah bilir. Elmalara doğru hamle ettim.

Gözümü bir hastane odasında açtım. Nedense en çok saÄŸ elim acıyordu. Nedense en çok sol yanım acıyordu. ‘Derda’ dedim.

Bir ay kaldım Antep’teki hastanede. Bomba bütün bedenimi, en çok da saÄŸ elimi yakmıştı.

Derda’nın bombalanma esnasında oracıkta yanarak öldüğünü, evimizin yıkıldığını, Amina ve annesinin Kilis’te bir kampta yaÅŸadığını, ince iÅŸlerde saÄŸ elimi kullanamayacağımı… Hepsini öğrendim. Pazar yerine elma almaya giden bir babaydım. Åžimdi ise Derda’sız, saÄŸ elsiz, bedeni yanık bir zavallı âdem…  

Bir yıldır Ä°stanbul’dayım. Ä°ÅŸte Åžahintepe’de bu kömürlüğü bulabildik. Aslında saÄŸ elimi tam performansla kullanabilsem patron maaşımı bin lira yapacak. Åžimdilik yedi yüz elli veriyor. Üç yüz elliyi barınmaya ödüyoruz. Kalan dört yüz. Buna da bin şükür olsun.

Pazarları Amina’yı parka götürüyorum. Artık yaşı üç olduÄŸu için üç top dondurma alıyorum dönerken.

Park yerinde boş kalan salıncakların hepsinde Derda sallanıyor, biliyorum.

Allah’a şükürler olsun, Allah’ın bugününe şükürler olsun. Bir iÅŸim var. Başımı sokabileceÄŸim bir evim var. EÅŸim, kızım. Şükürler olsun.

Görüyorum pazara gittiÄŸimde. Sizin elmalarınız gerçekten çok güzel ve kırmızı. Ama hayır, elma almıyorum ben o günden beri.    

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.