Sosyal Medya

Dünya

Katar Krizinin Perde Arkası

Umran dergisi, yeni sayısında Düşünce Mektebi yazarlarından Mehmet Beyhan'ın 'Katar Krizinin Perde Arkası' başlıklı analiz yazısını yayımladı. Beyhan yazısında Katar ile komşuları arasında yaşanan krizin arka planındaki olayları detaylı bir şekilde ele alıyor. İşte o yazı...



''Bugün Katar’ın yaÅŸadığı krizi uluslararası güçlerden bağımsız düşünemeyiz. Çünkü dünyanın en güçlü devletleri, uluslararası olaylar üzerinde en fazla etkiye sahip devletleridir. Her olayın bir amacı olduÄŸuna göre, ister istemez bu “Krizle neyi hedeflemiÅŸ olabilirler?’’ sorusu çok önemlidir.''

Suudi Arabistan liderliÄŸinde altı Arap ülkesi ve Maldivler ’in Katar ile diplomatik iliÅŸkileri kesme kararı dünyanın gündemine oturdu. 5 Haziran sabahı, önce iki Körfez ülkesi-Suudi Arabistan ve Bahreyn-Katar ile diplomatik iliÅŸkilerini kestiklerini açıkladılar. Hemen ardından Mısır, BAE, Maldivler ile Yemen ve Libya’nın uluslararası tanınan hükümetleri de onlara eklendi.

Sadece elçilerini geri çekmekle kalmadılar, Katarlı diplomatlara da 48 saat içinde ülkelerini terk etmeleri için süre tanındı. Ayrıca, söz konusu ülkeler hava sahalarını ve limanlarını da Katar’a kapattılar. Suudi Arabistan’dan Basra Körfezi’ne uzanan bir yarımada olan Katar böylece, kelimenin tam anlamıyla izole edilmeye çalışılıyor. Anakarayla kara baÄŸlantısı da kapatılarak, dış dünya ile baÄŸlantısı kesilmesi tam bir kriz hali olduÄŸunu gösteriyor.

Åžimdi herkesin merak ettiÄŸi soru; peki neden böyle bir karar aldılar? Katar’ı adeta abluka altına alan ülkelerin Doha’ya yönelttikleri suçlamaların özüne baktığımızda, Müslüman KardeÅŸler hareketi ve Ä°ran olmak üzere, el-Kaide, IŞİD gibi terör örgütlerine destek vermekle suçluyorlar.

Katar’ın Müslüman KardeÅŸlere bazı kolaylıklar saÄŸladığı, Ä°ran ile de iyi iliÅŸkiler içinde olduÄŸu doÄŸrudur. Ancak Suudilerle ittifak edip Katar’a cephe alan BirleÅŸik Arap EmirliÄŸi’nin Ä°ran’la ticaret yapması sorun olmazken Katar’ın sorun olması tam bir çeliÅŸki. IŞİD, el-Kaide gibi terör örgütlerine yardım ettiÄŸi iddiaları da somut bir temele dayanmadığı gibi gerçekçi de deÄŸil.

Peki, Katar, niçin Müslüman KardeÅŸlere bazı kolaylıklar saÄŸlıyor? Katar, Müslüman KardeÅŸler hareketini, Arap dünyasının en etkili muhalefeti olarak görüyor. Dolayısıyla Arap halkları nezdinde itibarını yitirmiÅŸ gerici Arap diktatör rejimlerinin bir geleceÄŸinin olmadığını düşünüyor. Müslüman KardeÅŸler hareketinin tüm Ä°slâm coÄŸrafyasındaki etkisinden istifade etmek istiyor. Katar’ın Müslüman KardeÅŸler hareketiyle kurduÄŸu iliÅŸki düşünsel ve duygusallıktan ziyade durumsal olduÄŸunu düşünüyorum. Ancak Suudi ve müttefikleri, Müslüman KardeÅŸler hareketini kendi iktidarlarına tehdit olarak görmeleri nedeniyle Katar yönetiminin bu iliÅŸkisinden rahatsız oluyorlar.

Bir diÄŸer konu Katar’ın Ä°ran ile iyi iliÅŸkiler içinde olmasıdır. Uluslararası iliÅŸkiler, güç dengeleri üzerinde kurulan ittifaklarla yürür. Uzun yıllar Suudi Arabistan ile birlikte Ä°ran karşıtı kampta yer alan Katar’ın Ä°ran’a yakınlaÅŸmasının temel nedeninin doÄŸalgaz olduÄŸunu görüyoruz. Katar’ın doÄŸalgaz konusunda dünyanın en önde gelen ülkesi olduÄŸu söyleniyor. DiÄŸer taraftan Ä°ran’ın Obama döneminde ABD ile yaptığı enerji anlaÅŸması sonrası hidrokarbon piyasasına güçlü dönmesi, Katar’ı etkileyecek önemli bir geliÅŸmeydi. Bu durumda Katar, Ä°ran’a olan yaklaşımını deÄŸiÅŸtirerek düşmanlık yerine ortak çıkarları gözeten bir perspektif geliÅŸtirdi. Katar’ın bu tutumu Suudi ve müttefiklerini rahatsız etmiÅŸtir.

Katar özelinde yaÅŸanan krizin ittifaklarına baktığımızda üç ayrı ittifakın olduÄŸunu görebiliriz. Birincisi; Suudi ve müttefiklerinin oluÅŸturduÄŸu Arap Sünni eksenli baskıcı yönetim anlayışına dayanan bir ittifaktır. Ä°kincisi; Ä°ran’ın başını çektiÄŸi Åžii eksenli ittifak olduÄŸunu gözlemliyoruz. Üçüncü ittifak ise; Katar, Müslüman KardeÅŸler ile birlikte Türkiye’nin başını çektiÄŸi daha özgürlükçü halk iradesine dayanan ittifaktır.

Ablukanın Sebepleri

Bugün Katar’ın yaÅŸadığı krizi uluslararası güçlerden bağımsız düşünemeyiz. Çünkü dünyanın en güçlü devletleri, uluslararası olaylar üzerinde en fazla etkiye sahip devletleridir. Her olayın bir amacı olduÄŸuna göre, ister istemez bu “Krizle neyi hedeflemiÅŸ olabilirler?’’ sorusu çok önemlidir.

Bu konuyla ilgili yerli yabancı kaynakları okuduğumuzda iki konun ön plana çıktığını görüyoruz. Birincisi şimdiki zamanla ilgilidir, ikincisinin gelecek zamanla ilgili olduğunu düşünüyorum. Şimdiki zamanla ilgili hedefledikleri dört konu var.

  1. Katar üzerinden Türkiye’nin harekât alanını daraltmak ve ekonomik olarak zora sokmak istemeleridir. Çünkü Katar’ın Türkiye’de doÄŸrudan yaptığı yatırımın miktarı 18 milyar dolar. Deep Atlanta dergisinin Ocak sayısında Tom Deph aynen ÅŸunları yazmıştır. “Körfez ülkelerindeki bazı yatırımcılar Türkiye’ye yatırım yaptığı sürece, Türkiye’nin yönünün tekrar batıya dönmesini beklemek hayaldir.” Bu ÅŸu demektir; Türkiye’nin tekrar batıya bağımlı olması için hangi ülkeler Türkiye’ye ekonomik katkı saÄŸlıyorsa, onları sıkıştırıp Türkiye’yi kendimize bağımlı hale getirmeliyiz.

  2. Ä°ran’ı kuÅŸatmak, Trump seçim kampanyasını sürdürürken OrtadoÄŸu politikalarında Ä°srail’in beklentilerine uygun olarak, Obama yönetiminin Ä°ran’la yapmış olduÄŸu nükleer antlaÅŸmasını eleÅŸtirmiÅŸti. Nitekim Trump, Suudi Arabistan ziyareti sırasında yapmış olduÄŸu milyarlarca dolarlık silah anlaÅŸmasıyla Ä°ran’a net bir mesaj vermiÅŸtir. Ardından Katar ile yaÅŸanan krizin perde arkasında doÄŸalgaz olduÄŸunu anlıyoruz. Daily Chicago’daki bir analizde şöyle diyordu; “Katar ile Ä°ran sahip oldukları doÄŸalgaz rezervleri sayesinde Ä°ran ciddi bir avantaj elde edecektir. Bu durum bölgenin ve batının çıkarlarına ciddi zarar verir.’’ Anlaşılıyor ki Batı, Katar’ın Ä°ran ile iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirmesi, kendileri için tehdit olarak görüyor.

  3. Katar’ı abluka altına almakla ÅŸu mesajı veriyorlar  “Bak eÄŸer bizi deÄŸil de Ä°ran veya Türkiye ile iliÅŸkilerine çeki düzen vermezsen seni zor duruma düşürürüz!” Nitekim Voice of America’da çıkan bir analizde aynen ÅŸunları yazıyordu “Dünyanın en büyük doÄŸalgaz ve petrol rezervine sahip ülkelerden biri olan Katar, Ä°ran ile birlikte hareket ettiÄŸinde Körfez dengelerini etkileyebilecek bir potansiyele sahip olduÄŸu açıktır” demiÅŸti.

  4.  Müslüman KardeÅŸleri yalnızlaÅŸtırmak için Katar’ı abluka altına alıp desteÄŸini çekmesini istiyorlar. Katar hariç Mısır ve Körfez ülkeleri Müslüman KardeÅŸleri terör örgütü olarak kabul ediyorlar. Bu hem Ä°srail’in istediÄŸi hem de Amerika’nın istediÄŸi bir politikadır.

Geleceğe Dönük Planlar

Batıda çok tartışılan ama bizde fazla tartışılmayan Çin faktörüne dikkat çekmek istiyorum. Böylece hem bu konuya ilgi duyan aydınlarımıza katkı sunmak hem de tarihe not düşmek için bu konuya  Ã¶zel olarak odaklanılması lazım gelir.

Batılılar, OrtadoÄŸu’ya iki açıdan büyük önem veriyorlar. Birincisi, enerji kaynaklarının bu bölgede olmasıdır. Ä°kincisi ise, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birleÅŸtiÄŸi noktada olmasından dolayı hava ve deniz geçiÅŸlerinin bu coÄŸrafyada bulunmasıdır. “OrtadoÄŸu coÄŸrafyasına hâkim olan dünyaya hâkim olur.” diyorlar.

BaÅŸta ABD olmak üzere batı dünyası Çin’i gelecekte kendileri için tehdit olarak görüyor. Çin sanayisinin geliÅŸmesi, savunma sanayisine yaptığı yatırım, 2 milyara yaklaÅŸan nüfusu Batı’yı endiÅŸelendiriyor. Bu ÅŸekilde devam ederse önümüzdeki 15-20 yıl içinde Çin hâkimiyetinin olacağını düşünüyorlar.   

Özellikle OrtadoÄŸu coÄŸrafyasının stratejik öneme sahip olması ve enerji kaynaklarının burada olmasından dolayı bu bölgenin hâkimiyetinin sürekli onlarda kalmasını istiyorlar. Sadece Katar özelinde deÄŸil tüm OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında olup biten hadiselerin temelinde Çin ile giriÅŸilecek bilek güreÅŸinde bu coÄŸrafyayı kaptırır mıyız? EndiÅŸesini zaman zaman yazılarında dile getiriyorlar. Foreign Policy’de ki bir analizde şöyle yazıyordu: “Çin sanayisi geliÅŸtikçe enerji ihtiyacı o oranda artacaktır. Batı ile Çin gelecekte OrtadoÄŸu’nun enerji kaynakları üzerinde anlaÅŸmazlığa düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir kapışmada OrtadoÄŸu’nun kaybedilmesi demek Batı’nın her alanda kaybetmesini tetikleyecektir.”

2013 yılında Nijerya’nın Lagos ÅŸehrinde kaldığım otelin lobisinde tanıştığım Alberto isimli bir Ä°talyan araÅŸtırmacı ile OrtadoÄŸu batı iliÅŸkilerini konuÅŸurken Alberto şöyle demiÅŸti bana: “Batı, OrtadoÄŸu ve Afrika hâkimiyetini kaybederse, ekonomik olarak sahip olduÄŸu refahı, siyasi olarak sahip olduÄŸu deÄŸerleri, toplumsal olarak sahip olduÄŸu birliÄŸi, bireysel olarak öz-güvenini kaybeder.” ÅžaÅŸkınlıkla dinlediÄŸim bu ifadelere iliÅŸkin olarak dedim ki: “Peki Batı OrtadoÄŸu ve Afrika coÄŸrafyasını kime kaptıracağından korkuyor?” Alberto hiç tereddüt etmeden,  “Elbette Çin’den” demiÅŸti.

Batı dünyası, OrtadoÄŸu ile ilgili politikalarını oluÅŸtururken bu coÄŸrafyada sorun çıkarma potansiyeline sahip Ä°ran, Türkiye ve Müslüman KardeÅŸler hareketinden haz etmiyor. Bu sebepten dolayı Müslüman KardeÅŸleri terörist olarak görerek marjinalleÅŸtirmek istiyor. Türkiye ve Ä°ran’ı da iç çatışmalarla istikrarsızlaÅŸtırmak istiyor.

Katar krizinin perde arkasında neler var diye bakarken, Batı’nın OrtadoÄŸu ve Afrika halklarının malları üzerinde kurduÄŸu refahı, başımıza diktatörleri bela ederek siyasi istikrarını, aramıza fitne sokarak toplumsal birliklerini, kanımız üzerinde de özgüvenlerini kurduklarını gördük.

Kaynak: Umran Dergisi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.