Söz ve Dua
Hilafetin 500. Yılı
Hilafet 500 yıl önce, miladi takvime göre bugün 6 Temmuz 1517’de Mısır’dan Osmanlı’ya geçti. Bir kuruluşun yıldönümünde, bir zamanlar Müslümanların Halifesini Selanik’e Alatini Efendinin evinde iskana mecbur tutanları, Vahdeddin Hanın tabutuna haciz koyan ve onu yurdundan eden komplonun içinde yer alanları, hilafet makamını ortadan kaldıran ve ona düşmanlık edenleri Allah’a havale ediyorum. Hiçbir Müslüman, bu olanları meşru, makul kabul etmez, edemez.
Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit
Hilafet 500 yıl önce, miladi takvime göre bugün 6 Temmuz 1517’de Mısır’dan Osmanlı’ya geçti. Bir kuruluÅŸun yıldönümünde, bir zamanlar Müslümanların Halifesini Selanik’e Alatini Efendinin evinde iskana mecbur tutanları, Vahdeddin Hanın tabutuna haciz koyan ve onu yurdundan eden komplonun içinde yer alanları, hilafet makamını ortadan kaldıran ve ona düşmanlık edenleri Allah’a havale ediyorum. Hiçbir Müslüman, bu olanları meÅŸru, makul kabul etmez, edemez.
1 Kasım 1922’de saltanat ve hilafet birbirinden ayrıldı ve saltanat kaldırıldı. Halife’nin yetkileri ise dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdeddin Ä°stanbul’dan ayrılmaya zorlandı. Çünkü Ä°ngilizler Åžerif Hüseyin’i Halife ilan etmek istiyorlardı. Vahdeddin’den sonra Abdülmecid Efendi, “Müslümanların halifesi” unvanı ile TBMM tarafından halife seçildi. Kemalistler, inkılablar için Hilafetin varlığını engel olarak görüyordu. Mustafa Kemal ise, halifeliÄŸin baÅŸkalarının kontrolüne geçmesinin kendileri için daha tehlikeli olacağını düşündüğünden ara bir çözüm arayışına girdi. Hilafet Türkiye’de kalmalı ama fonksiyonunu kaybetmesi gerekirdi. Ä°ngilizler, Åžerif Hüseyin’in Ä°slam dünyasında kabul görmeyeceÄŸini gördükten sonra, yerine yeni birinin bulunması için zamana ihtiyaç duyuyordu. Ara çözüm şöyle bulundu: “Hilafet mana ve mefhum olarak cumhuriyetin ÅŸahsı manevisinde mevcut olduÄŸundan” hilafet makamı diye ayrı bir birimin varlığına gerek yoktur gibi bir yasal düzenleme ile bu iÅŸ bir ÅŸekilde halledilmiÅŸ oldu.
13 Mart 1924 (1340) -Hicri 26 Recep 1342 tarihli “Hilafetin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye Cumhuriyeti ülkesi dışına çıkarılmasına dair 431 sayılı kanun”, TBMM’de kabul edildi. 6 Mart 1924’te ise Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun maddeleri şöyle: Madde 1-Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet’in anlam ve kavramı içinde esasen mevcut bulunduÄŸundan hilafet makamı kaldırılmıştır. Madde 2-Görevden alınan halife ve Osmanlı saltanatına mensup tüm erkek ve kadınlar, damatlar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde oturmak hakkından ebediyen mahrumdurlar. Bu soya baÄŸlı kadınlardan doÄŸmuÅŸ kimseler de Osmanlı addedilirler. Madde 3-Ä°kinci maddede zikredilen kimseler, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde Türkiye Cumhuriyeti ülkesini terk etmeye mecburdurlar. Madde 4-Ä°kinci maddede zikredilen kimselerin Türk vatandaÅŸlık sıfatı ve hukuku kaldırılmıştır. Madde 5-Bundan böyle ikinci maddede anılan kimseler, Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal edinemezler. Türkiye’deki iliÅŸkilerinin kesilmesi için bir yıl süre ile vekil tayin ederek, devlet mahkemelerine baÅŸvurabilirler. Bu müddetin sona ermesinden sonra hiçbir mahkemeye baÅŸvurma hakları yoktur.
Temel itibarıyla “Åžeyhülislâmlığa dayanan ve onun geleneksel misyonunu sürdürmek üzere kurulan DÄ°B” görevi, 3 Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı Kanun’da ‘Ä°slam dininin itikat ve ibadet alanıyla ilgili iÅŸleri yürütmek ve dini kurumları idare etmek’ ÅŸeklinde ifade edilmiÅŸtir.
1925 yılında tekke ve zaviyeler kapatıldı ve bu konu Diyanet’in sorumluluk alanından çıkarıldı. 1931 Yılı Bütçe Kanunu ile bütün cami ve mescidlerin idaresi ve bunların görevlileri Evkâf Umûm Müdürlüğü’ne devredilmiÅŸ ve bu sebeple Dini Müesseseler Müdürlüğü ile Levazım Müdürlüğü’nün personeli, 4081 hayrat hademesi, 26 cuma ve kürsü vaizi kadrolarıyla birlikte Evkâf Umum Müdürlüğü’ne geçmiÅŸtir. Bu kanunla Diyanet neredeyse iÅŸlevsiz hale getirilmiÅŸ ve bu durum 1950 yılına kadar devam etmiÅŸtir.
22.06.1935 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2800 sayılı “Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi TeÅŸkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun”, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın ilk teÅŸkilat kanunudur. 29.04.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5634 sayılı Kanunla Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi’nin adı “Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı” olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, Evkâf Umum Müdürlüğü’ne devredilen cami ve mescidlerin idaresi ve cami görevlileri (Hademe-i Hayrat) kadroları yeniden Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na verilmiÅŸtir.
1961 Anayasası Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nı anayasal bir kurum olarak düzenlemiÅŸ, genel idare içinde yer vermiÅŸ ve bu kurumun, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirmesini öngörmüştür. 1982 Anayasası, ‘Genel idare içinde yer alan Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı, laiklik ilkesi doÄŸrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleÅŸmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir’ denilmiÅŸtir. Bu durum 11.08.1965 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı “Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı KuruluÅŸ ve Görevleri Hakkında Kanun” BaÅŸkanlığın görevleri noktasında önemli bir açılım getirmiÅŸ, Ä°slam dininin ahlak alanı ile iÅŸleri yürütmek de görevler arasında sayılmıştır. Kanun’da BaÅŸkanlığın görevi, ‘Ä°slâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili iÅŸleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek’ ÅŸeklinde ifade edilmiÅŸtir. Bu Kanunla, BaÅŸkanlıkla ilgili mevzuat tek metinde toplanmıştır. Daha sonraki yıllarda da ihtiyaca binaen eÄŸitim merkezi müdürlüğü, hac iÅŸleri müdürlüğü gibi yeni birimler Bakanlar Kurulu kararlarıyla teÅŸkilata ilave olmuÅŸtur. Bu arada din müşavirlikleri, yurtdışı din hizmetleri gibi konular yeniden düzenlenmiÅŸtir.
BaÅŸkanlığın mevcut teÅŸkilat yapısı, 633 sayılı Kanun’da çok kapsamlı deÄŸiÅŸiklikler yapan 01.07.2010 tarihli ve 6002 sayılı Kanun ile belirlenmiÅŸtir. Söz konusu Kanun BaÅŸkanlığa çok önemli kazanımlar saÄŸlamıştır. BaÅŸkanlık, hiyerarÅŸik olarak genel müdürlük seviyesinden müsteÅŸarlık seviyesine yükseltilmiÅŸ, iki sürekli kurula ilaveten dokuz adedi genel müdürlük seviyesinde olmak üzere on dört hizmet birimi oluÅŸturulmuÅŸtur.
Bugün Hilafetle ilgili sorun bütün çıplaklığı ile ve derinliÄŸi ile devam ediyor.. Dünyada evrensel temsil mekanizması olmayan tek dini topluluk Müslüman topluluÄŸudur.. F. Gülen hani bu makam için hazırlanan bir isimdi. Hilafet fonundaki paralar Ä°ÅŸ Bankası’na aktarıldı. Laik bir devletin kontrolünde din hizmetleri örgütlenirken, ruhban sınıfı olmayan bir dini gelenek içinde zorunlu din eÄŸitimi veriliyor ve “Din adamı” devlet memuru yapılıyor.. Bu iÅŸi kurcalayanlar ise sanık yapılıyor, yargılanıyor, mahkûm ediliyor.
Adalet arayan KılıçdaroÄŸlu, kendi korumaları altındaki haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler konusunda diyecek bir sözü var mı aceba.. Mesela “deÄŸiÅŸtirilmesi teklif edilemeyen yasalar, özel yasalarla korunan ÅŸahıslar, banka yöneticisi olan sol bir parti, parti programı bir anayasanın baÅŸlangıç ilkesi yapılan bir darbe anayasasının koruyuculuÄŸuna soyunmak nasıl bir duygu aceba!. Birileri insanların gözünün içine baka baka bunları yapıyor, birileri de yutuyor. Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam olunca böyle oluyor iÅŸler!.. Sahi Ayasofya nasıl düzmece bir kararla camiden müzeye çevrilmiÅŸti. Bu iÅŸte bir adaletsizlik yok mu?
Selâm ve dua ile..
Henüz yorum yapılmamış.