Sosyal Medya

Alim

Eşcinsele iyi (hoşgörülü) bakamayız

Sapıkların Peygamber'i dinlemek yerine onu ve diğer salih müminleri ülkeden kovmaya kalkışmaları bugün de benzerini Batı’da gördüğümüz ibretlik bir zihniyet ve davranıştır.



Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak

"Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhÅŸu mu yapıyorsunuz!” / “Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. DoÄŸrusu siz taÅŸkın bir milletsiniz.” / Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaÅŸlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden baÅŸka bir ÅŸey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehÅŸetli bir yaÄŸmur (taÅŸ) yaÄŸdırdık. Ä°ÅŸte gör günahkârların sonunun ne olduÄŸunu!” (A’râf: 80-84). 

Lût aleyhisselâm, Hz. Ä°brâhim’in kardeÅŸi Haran’ın oÄŸludur. Ä°slâmî kaynaklarda soy kütüğü Tarah oÄŸlu Haran oÄŸlu Lût ÅŸeklinde geçmektedir. Ä°brâhim ile birlikte Irak’tan ayrılmış; Tevrat’ta bildirildiÄŸine göre Ölüdeniz kıyısındaki Sodom ve Gomore’de (Ammûre) peygamber olarak görevlendirilmiÅŸtir. Buralarda oturan halk, inkârcılık yanında, livâtayı da meÅŸrû hale getirmiÅŸlerdi. Hz. Lût, erkeÄŸin erkeÄŸe yaklaÅŸması (homoseksüellik) ÅŸeklindeki bu fuhuÅŸ çeÅŸidini, daha önce hiçbir millette görülmemiÅŸ ölçüde yaygınlaÅŸtırmaları sebebiyle onları eleÅŸtirdi; kendisinin güvenilir bir peygamber olduÄŸunu, Allah’tan korkup davetine icâbet etmeleri, hallerini düzeltmeleri gerektiÄŸini söyledi (bk. Åžuarâ 26/160-164) ve bu yaptıkları sebebiyle onları “müsrifler” ÅŸeklinde niteledi. “Mâkul ve meÅŸrû ölçüleri aÅŸan” anlamına gelen müsrif kelimesinin burada cinsel sapıklığı ifade ettiÄŸi anlaşılmaktadır.

Sapıkların Peygamber'i dinlemek yerine onu ve diÄŸer salih müminleri ülkeden kovmaya kalkışmaları bugün de benzerini Batı’da gördüğümüz ibretlik bir zihniyet ve davranıştır.

Kitap ve Sünnet’te zinanın cezası belirlenmekle beraber, sapıklık ve çirkinlik sayılarak yasaklanan eÅŸcinselliÄŸin cezası tayin edilmemiÅŸ; bu yüzden Müslüman âlimler bu suçun cezası hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ä°mam Ebû Hanîfe ve diÄŸer bazı âlimler ise ta’zîri (hâkimin uygun göreceÄŸi öldürme dışındaki bir cezayı) yeterli bulmuÅŸlardır.

Ä°ki yıl önce eÅŸcinsele kötü bakış konusunu yazmıştım, birkaç paragrafı şöyle idi: 

Din ve ifade özgürlüğü üzerine konuÅŸan ve yazanlardan bazıları laik devletin dinler ve düşünceler karşısındaki tavrı ile toplumun tavrını birbirine karıştırıyorlar. Evet laik devlet bütün inançlara eÅŸit mesafede durur, (hemen iÅŸaret edelim ki, bu da sözdedir, dünyada böyle bir duruÅŸ kamil manada yoktur). Devletin bu eÅŸit mesafede duruÅŸu da teorik olarak doÄŸru olmakla beraber pratikte problemleri vardır. Mesela toplumunun kahir ekseriyeti Müslüman olan, Allah’ı inkar etmeyi kötü, eÅŸcinselliÄŸi sapıklık ve ahlaksızlık olarak kabul eden bir toplumun devleti, ateist ve eÅŸcinsel ile böyle olmayanlara eÅŸit mesafede nasıl duracak, böyle yaparsa toplumla devlet nasıl barışacak, huzur, sükûn ve asayiÅŸ nasıl saÄŸlanacak? 

Asıl konumuza gelelim: 

Türkiye toplumunda evet ate ve ateistler ile eÅŸcinsellere kötü bakış yaygındır; ancak bu hem bir vakıadır, hem de bir haktır. 

Ä°nsan haklarına dayalı demokrasilerde bir kimsenin ate ve eÅŸcinsel olma ve bu oluÅŸları savunma hakları varsa, böyle olmayanların da kendi deÄŸerlerine dayalı olarak ateistlere ve eÅŸcinsellere “kötü bakma” hakları, hatta Müslüman iseler vazifeleri vardır. Bunlara kötü bakanlar davranışlarını hukuk çerçevesi içinde tuttukları sürece kınanamazlar ve kimsenin bu “kötü bakmayı” yok etmek için baskı yapma hakkı yoktur. Baskı yapmak şöyle dursun sosyo-kültürel tedbirler alarak insanların -inanca ve ahlaka dayalı- bakışlarını deÄŸiÅŸtirmeye çalışmak bile inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır. 

Evet, bir Müslüman ateiste ve eÅŸcinsele kötü bakar, Allah’ı inkar etmenin ve cinsel sapıklığın kötü olduÄŸuna inanır, böyle düşünür, bu inanç ve düşüncesini savunur, çocuklarını da bu anlayış içinde eÄŸitir. Bütün bunlar da demokrasinin ve laikliÄŸin koruması altında olmalıdır. 

Laik devlet Müslümanın elini ve dilini baÄŸlayabilir, ama kalbini (bakışını, kanaatini) baÄŸlayamaz, Müslüman en azından düşünce, kanaat ve deÄŸerlendirme olarak “kötüye kötü bakmaya” devam eder.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.