Kitap - Dergi - Yayın
Kaçak Yolcu
Geçen çarşamba günü Adem Özköse
Hakan Albayrak - Karar
Geçen çarÅŸamba günü Adem Özköse’nin peÅŸine takılıp maceralı bir yolculuÄŸa çıktım.
Önce AÄŸrı’dan Ä°ran’a geçtik.
Bezirgan, Mako, Tahran, Zahedan…
Zahedan’da Belucilere karışıp onlara beraber kaçak olarak deli bir koÅŸuyla Pakistan’a geçtik.
Bunu böyle bir çırpıda söylediğime bakmayın, korkunç bir badire
atlattık hudutta.
Korkunç morkunç; atlattık işte.
Ver elini
Dalhandin.
Sonra uçsuz bucaksız Taftan çölü.
Sonra Kuetta ÅŸehri… Tam bir cümbüş…
Nihayet hür insanların yurdu Veziristan.
Veziristan’ın önce Pakistan
tarafı, sonra Afganistan tarafı…
Bunları da bir çırpıda anlatıyorum ama yolda askerler, kimlik kontrolleri, tutuklanma yahut Amerikalılara satılıp Guantanamo’yu boylama riskleri…
Kaçak yolcuyuz yahu!
Başımızda kâh Tacik’ten kâh Özbek’ten bir insan kaçakçısı.
Neyse ki hepsi birbirinden düzgün adamlar; emin ellerdeyiz elhamdülillah.
***
Adem, Afganistan’daki iÅŸgal
güçlerine karşı savaşan mücahitleri yakından tanıyıp kamuoyuna layıkıyla tanıtmak isteyen ve bu konuda sınır tanımayan deli bir gazeteci.
Direnişçilerin kamplarına götürüyor beni; yetmiyor, cepheye de götürüyor.
Bombalar yağıyor üzerimize.
Adem fotoğraf çekerken yaralanıyor.
Bir Afgan kardeşimiz de yaralanıyor.
Azeri bir delikanlı var, o da yaralanıyor.
Ben de kendimi yaralanmış
hissediyorum.
İngiliz helikopterlerinin takibi altında geri çekiliyoruz.
Alayımızı öldürmeden peşimizi bırakmaya niyetleri yok; neyse ki vakitlice karanlık çöküyor da paçayı sıyırabiliyoruz.
Kampa dönüş yolunda yaralı yaralı karlı daÄŸları aÅŸmaya çalışırken neredeyse soÄŸuktan donacağız…
Yaman bir açlık da cabası…
Bir de yolu kaybetmeyelim mi?
Tamam, ölüyoruz artık.
Derken ufukta bir köy…
Direnişçilerden mi yana yoksa işgalcilerle mi iş tutuyor, belli değil.
Ä°ÅŸgalcilerle iÅŸ tutuyorsa Adem istediÄŸi kadar “Ben gazeteciyim” desin, ben de istediÄŸim kadar “Benim bu konuyla alakam bu kitabın okuyucusu olmamdan ibaret” diyeyim; mücahitlerin arasındayız iÅŸte, üstelik Adem bir savaşçı gibi yaralanmış; ille de yiyeceÄŸiz ayvayı…
Zaten Adem “Anca da beraber kanca da beraber” deyip duruyor; “Mücahit arkadaÅŸları kurÅŸuna dizebilirsiniz ama gazeteci olduÄŸum için beni ayrı tutmanız gerekir” diyecek adam deÄŸil.
Ben de okuyucu olarak Adem’e
tabiyim.
Allah’a sığınıp köye dalıyoruz.
Ve…
Ama orasını anlatmayayım şimdi.
Daha neler neler var… Onları da
anlatmayayım.
Kendiniz okuyun.
***
Bir kitaptan bahsediyorum, evet.
Bir okuma macerasından.
Adem Özköse’nin “Kaçak Yolcu”sunu okumak heyecan verici.
Heyecan ve mutluluk verici.
Mutluluk ve hüzün verici.
Hüzün verici ama son tahlilde yine mutluluk verici.
Em önemlisi, umut verici.
***
Ne güzel insanlar tanıdım, ne güzel dostlar edindim bu macerada
“Geç buldum çabuk kaybettim” misali, kitap bitmeden ÅŸehit olup gitti çoÄŸu.
Okumaya sabah başladım, namaz ve yemek haricinde neredeyse hiç ara
vermeden okuyup gün içinde bitirdim “Kaçak Yolcu”yu.
Bitirdiğimde o dostlardan derin izlerin kaldığını hissettim yüreğimde.
Ve ışıklı çöl gecelerinden, karlı
daÄŸlardan…
Ve Pakistan’ın cümbüşlü
ÅŸehirlerinden…
Ve Zahedan’ın elektrikli
sessizliÄŸinden…
Ve Adem’in satır aralarına yerleÅŸtirdiÄŸi iyilik, güzellik, ÅŸefkat ve adalet propagandasından…
***
Pınar Yayınları’nın neÅŸrettiÄŸi “Kaçak Yolcu”, Adem Özköse’nin yazdığı birbirinden güzel kitapların belki de en güzeli.
Kitapseverlere hararetle tavsiye ederim.
Kitapsevmezlere de tavsiye ederim; su gibi akan “Kaçak Yolcu” sayesinde ÅŸeytanın bacağını kırabilirler.
Bir de film yapımcılarına tavsiye ederim bu kitabı.
Beyazperdede çok güzel durur.
Henüz yorum yapılmamış.