Sosyal Medya

Güncel

Kadir Gecesi takdir olunan iktidar ve kudret

Müslümanların gücü, Allah’ın hem bu gecede olduğu gibi insanlığa, varlığa hitap ederek doğrudan hayata müdahale etmek, hem de Kur’ân’ı tenzil ederek kitap göndermek suretiyle bütün alemlerin Rabbi, rahmet ve merhamet kaynağı, müminlerin ise velisi / dostu olduğu hakikatine sadece Müslümanların sahip / dost ve layık olmalarından kaynaklanıyor.



Yusuf Kaplan - Yeni Åžafak

Kadir Gecesi’nden bahsedilirken hep Kur’ân’ın bu gecede indirilmesi üzerinde duruldu hep. Vurgu, Kur’ân’a oldu; inzâl’e deÄŸil.

EÄŸer vurgu, inzâlin eserine deÄŸil de bizzat inzâl fiilinin kendisine(dolayısıyla Fâil’e / Allah’a, Allah’ın kudretine ve hâkimiyetine) yapılmış olsaydı, Kur’ân, herhangi bir kitap muamelesi görmez, her dâim Allah’ın kudret ve iktidarının / hâkimiyetinin yegane kaynağı olarak hayatımızda merkezî bir yer iÅŸgâl ederdi.

Bugün, ayartıcı yeni-paganizm ve yeni-barbarlık biçimleri, neo-seküler kültürel formlar aracılığıyla hayatımızın her alanına derinlemesine nüfûz ediyor. Ve dünyamızı yaÅŸanılamaz bir çatışma, iÅŸgal, sömürü, zulüm ve tecavüzler arenasına dönüştürüyor…

Çıkış yolu olarak da insanlığı hızın, hazzın ve tüketimin kölesi hâline getirmekte buluyor: Ä°nsanlığın nihilizmin eÅŸiÄŸine sürüklenmesidemektir bu: Güle-oynaya intiharı yani!

Ä°ÅŸte tam böylesi bir ontolojik felâket çağında, bizatihî inzâl hâdisesinin kendine vurgu yapılması hayâtî önem arzediyor: Allah’ın kudret ve takdirinin, insanın bütün putları yere sermesine imkân tanıyan, insanlığı asıl özgürlüğüne kavuÅŸturan diriltici çıkış yolu burada gizli çünkü.

Ä°NZÂL HÂDÄ°SESÄ°:  RUBÛBÄ°YET KUDRETÄ°

Bu kutlu gecede iki ÅŸeye dikkat buyurmamız isteniyor bizden: Birincisi, Kur’ân’ı bize bir nimet, hidayet ve sırat-ı müstakîm nimeti olarak inzal eden Rabb’ül-Alemîn’in inzal fiilinin kendisine; yani Allah’ın hayatımıza bilfiil müdahalesine; ikincisi de inzâl fiiliyle gerçekleÅŸtirilen bu müdahalenin eserine yani Kur’ân’a.

Bu müdahalenin bizatihi kendisi, çok önemli, çok hayâtî bir hâdisedir. Kur’ân iÅŸte bu müdahale sonucunda gerçekleÅŸtirilen bir hatırlatma, bir ihtardır: Bizi seçim yapma imkânına kavuÅŸturan, ihtiyarımızı (seçme kabiliyetimizi) kullanmamıza zemin hazırlayarak bizi seçimimizde özgür (muhtar) kılan, insanın aslâ paganizme, barbarizme, totalitarizmlere ve zulümlere mahkûm olmayacağını, paganizmden, barbarizmden totaliterizmlerden, zulümlerden salaha (kurtuluÅŸa) erdiren bir salahiyete (otoriteye / kudrete) sahip kılacak diriltici bir hatırlatma, bir ihtar, bir muhtariyet kaynağı olan Allah’a ubûdiyete çağıran, bu ubûdiyetin ve muhtariyetin yegane kaynağı olan bir kitap ve hitaptır.

Allah’ın yüce kudretinin en önemli tecellisi ve tezahürü, Kur’ân’ın sadece tenzîl edilmesi deÄŸil, aynı zamanda inzâl edilmesidir. Ä°nzâl ile tenzîl aynı ÅŸeyler deÄŸildir.

Meselâ biz “Kur’ân bize Allah tarafından indirilmiÅŸ veya gönderilmiÅŸ bir kitaptır” demekle yetinebilir miyiz?

Yetinemeyiz; çünkü Kur’ân’ın “indirilmesi”, “indirilmiÅŸ olması”, gönderilmesi”, “gönderilmiÅŸ olması” gibi ifadeler, Kur’ân’ın nasıl vahyedildiÄŸini, vahyin muhatabını, vahyedilen ÅŸeyi ve mahiyetini anlamamıza, kavramımıza, idrak etmemize, gerekli tedariklerle donanmamıza yani hakkıyla mümin (Allah’a güvenen, kendisine güvenilen, herkese güven veren insan) olmamıza yetmez.

Bütün bunların gerçekleÅŸebilmesi için medeniyet dilimize, medeniyet dilimizin ruhunu oluÅŸturan vahyin lugatçe’sine ihtiyacımız olduÄŸunu görmemiz gerekiyor.

Ä°nzâl ve tenzîl kelimelerinin, nasıl zihnî ve fiîlî bir güce sahip olduÄŸunu, bu kurucu “kavramları” yok ettiÄŸimiz zaman, müminlerin sahip olmaları gereken kuvvete, kudrete, “iktidara” sahip olamayacaklarını, Allah’ın kuvvetini, kudretini ve iktidarının kudsiyetini kavramakta zorlanacaklarını özenle vurgulamak isterim.

Evet, Kur’ân, hem inzâl edilmiÅŸ, hem de tenzîl edilmiÅŸ, Sünnet-i Seniyye ile gerçeÄŸe dönüştürülen bir kitap, bir hitaptır, bir hayattır.

Peki, inzâl ile tenzîl kelimelerini deÄŸil de “indirilmiÅŸ, gönderilmiÅŸ” kelimelerini kullandığımızda, inzal ve tenzîl kelimelerini sözlüklerimizden, hatta Kur’ân meallerimizden, tefsirlerimizden, kitaplarımızdan çıkardığımızda kaybedeceÄŸimiz ÅŸeyin ne kadar hayatî bir ÅŸey olduÄŸunu idrak edebiliyor muyuz, bilmiyorum doÄŸrusu.

Ä°nzâlin anlamı ÅŸudur: Kur’ân, bir bütün olarak Kadir Gecesi’nde bir anda Levh-i Mahfuz’dan dünya Sema’sına indirilmiÅŸ bir kitaptır; dolayısıyla, ÄŸayb âleminden ÅŸehâdet âlemine yapılan bir hitaptır.

Tenzîl’in, inzâlden farklı olan en önemli yanı, inzâl gibi bir ânda deÄŸil, zamanla, zamana yayılarak, peyderpey, ardı arkası kesilmeden süregiden bir süreye ve sürece iÅŸaret etmesidir: Sünnet-i Seniyye’de gerçekleÅŸtirilen bir hayatın vasat’ının temellerinin atılmasıdır.

TENZÃŽL HÂDÄ°SESÄ°: UBÛDÄ°YET 

ŞUURU VE HÜRRİYET ŞİİRİ

O hâlde, Ä°nzâl, vahyin, Allah’ın kudret ve kuvvetinin tecellini ettirdiÄŸi fiilin kendisi, Tenzîl ise Allah’ın takdirinin, kudret, kuvvet ve ilâhî iktidarının adım adım tercüme ve tezahürünün Sünnet-i Seniyye ile gerçekleÅŸme sürecidir.

Kadir Gecesi, sadece Müslümanların böylesine ulvî bir nimete sahip oldukları, Allah’ın kuvvet, kudret ve ilâhî iktidarını, sınırsız hâkimiyetini hissettikleri, rahmetini, bereketini gördükleri eÅŸsiz, benzersiz, o yüzden de bir ömre bedel muazzez, “sınırsız” bir zamandır.

Müslümanların gücü, Allah’ın hem bu gecede olduÄŸu gibi insanlığa, varlığa hitap ederek doÄŸrudan hayata müdahale etmek, hem de Kur’ân’ı tenzil ederek kitap göndermek suretiyle bütün alemlerin Rabbi, rahmet ve merhamet kaynağı, müminlerin ise velisi / dostu olduÄŸu hakikatine sadece Müslümanların sahip / dost ve layık olmalarından kaynaklanıyor.

Bunu hakkıyla idrak edebildiÄŸimiz zaman bugün iliklerimize kadar yaÅŸadığımız iki ontolojik meseleyi, teslimiyet ve temsiliyetmeselelerini de hakkıyla idrak edebilmemiz imkân dâhiline olabilir. Bu iki hayatî meseleyi bayram yazısında yazacağım nasipse…

O hâlde kadir gecesinde inzal ile tecellî eden, tenzîl ile Fahri Kâinât Efendimiz (sav) vasıtasıyla ve sîretinin tahakkuk ettiÄŸi Ä°slâmî vasat’ta / sünnet-i seniyye’de tercüme ve tezahür ettirilen ilâhî kudret ve iktidarın, biz müminlere emrettiÄŸi, takdir ettiÄŸi, teklif ettiÄŸi ulûhiyet ve rubûbiyet kaynaklı ubûdiyet iktidar ve kudretinin hayata dönüştürülen hakîkatinin, bizi bütün beÅŸerî, dünyevî, maddî, ÅŸehevî, dolayısıyla arızî ve sürekli arızalar üreten nevzuhûr güçleri putlaÅŸtırarak, bizi bunların kulu-kölesi yapan hakikat ihtarının ve bu ihtarın sunduÄŸu muhtariyetin (hakîkî hürriyetin) sırrını idrak etme ÅŸuuruyla yaÅŸamanın bize vereceÄŸi nimetin farkında olalım, hatırlatmasında bulunuyorum, vesselâm.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.