Genel
Şeriatsız tarikat olmaz
Bu yola girenler önce itikadlarını Ehl-i sünnet itikadına göre tashih edecekler, sonra fıkıh ilminde anlatılan farz, vacib, sünnet, mekruh, haram, helal, hükümleri, şüpheli konuları öğrenecekler ve bunları uygulayacaklar, sonra sıra tasavvuf ilmine gelecek. Önceki iki kanat takılmadıkça yücelere uçmak mümkün değildir ve onlarsız hallere, vecdlere, bigi ve duygulara asla itibar edilemez.
Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak
Sahih İslam bilgisi, İslam inancını, ibadet, muâmelat ve ahlakını anlatan onaylanmış kitaplardadır; Müslüman olmak ve inancına uygun bir hayat sürmek isteyenlerin öncelikle başvuracakları kitaplar bunlardır.
"Kur'an ve hadisler ne olacak" diye soranlar var; elbette bu kutsal kaynaklar da okunacaktır, ama neye inanacağını ve neyi nasıl yapacağını sıradan bir Müslümanın bu kaynaklardan çıkarması mümkün değildir; ya birinci sınıf din alimi (müctehid) olacak veya böyle alimlerin kitaplarından istifade edecektir. Tefsirin, hadisin, fıkhın usulünü okumadan, bilmeden meal ve tercüme hadis okuyarak sahih din öğrenilemez. Din usulüne uygun olarak öğrenildikten sonra kutsal kaynaklar devamlı okunmalı, onların eşi bulunmaz etkilerine gönüller açılmalıdır.
Tasavvuf kitapları da İslam'ı öğrenmede öncelikli kitaplar değildir.
Şimdi bu yazdıklarımı, biri vahdet-i vücudu kemal olarak kabul etmeyen, diğeri ise eden iki tasavvuf mensubunun açıklmalarından teyit edeyim:
İmam-ı Rabbânî, 1. Cilt, 237. mektubun özeti:
Nakşibendi tarikatının mürşidleri sünnete bağlıdırlar ve azimetle ameli tercih ederler. Bu bağlılık ve uygulama içinde bazı haller ve vecdler elveririse bunu büyük bir nimet sayarlar, ama sünnet ve azimetle amelde kusur bulunduğu halde haller, vecdler, gaybe ait bilgiler hasıl olursa buna itibar etmezler ve yolun engeli olarak kabul ederler; çünkü bu gibi haller Hindu çilekeşleri ve bazı Yunan filozoflarında da olabilmektedir.
Bu yola girenler önce itikadlarını Ehl-i sünnet itikadına göre tashih edecekler, sonra fıkıh ilminde anlatılan farz, vacib, sünnet, mekruh, haram, helal, hükümleri, şüpheli konuları öğrenecekler ve bunları uygulayacaklar, sonra sıra tasavvuf ilmine gelecek. Önceki iki kanat takılmadıkça yücelere uçmak mümkün değildir ve onlarsız hallere, vecdlere, bigi ve duygulara asla itibar edilemez.
1/207. mektuptan:
İşin özü, temeli, iki cihanda saadetin vesilesi Efendimiz'in (s.a.) izinden ayrılmamaktır.
Tasavvuf erbabının ası faslı olmayan sözleri (türrehâtı) ve halleri şeriat ölçüsüne vurulmadıkça yarım kıla alınmaz, onların ilhamları Kitabın ve Sünnetin mihengi ile değerlendirilmedikçe yarım arpa etmez. Tasavvuf yoluna girmekten maksat şer'î inançlarla ilgili imanı güçlendirmek, kesinliğini arttırmak ve fıkıhtan öğrenilen vazifelerin daha kolay, daha istekli bir şekilde eda edilmesini sağlamaktır. Bunların dışında kalan haller, ilhamlar, görülenler ve duyulanlar hakikatin kendisi değil, misali ve gölgesidir; hakiki olanı görmek bu dünyada değil, ahirette olacaktır.
Yarın Niyâzî-i Mısrî'nin şeriat şiiri.
Henüz yorum yapılmamış.