Sosyal Medya

Alim

Adalet

Her şeye rağmen bir ülkede, samimi olarak adâlete dikkat çekmek ve haksızlıkları önlemek için yapılacak meşru eylemlerde bulunmak hem gerekli, hem de faydalıdır, ama samimi olmak şartı vardır. Diğer değerler gibi adaleti istismar ederek ülkede fitne ve fesat çıkarmak, toplumun huzur ve istikrarını bozmak kimsenin hakkı olamaz ve böyle bir durum ortaya çıktığında engellenir.



Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak

Gezi'nin bahanesi kesilen birkaç ağaç idi, yürüyüşün bahanesi de adaletsizlik.

Adaleti herkes, her zaman ve her yerde istemeli, gerçekleÅŸmesi için elden gelen gayret meÅŸru yollardan sonuna kadar sarfedilmelidir; bu hususta fikir ayrılığına yer yoktur. Ama baÅŸkalarına adil davranılmadığı, haksızlık yapıldığı, baÅŸkaları hak ettiÄŸini alamadığı zamanlarda seslerini çıkarmayan, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaÅŸasın” diyen, sonra “kendi deÄŸerlendirmelerine göre adaletsizliÄŸin” ucu kendilerine dokununca gürültü koparan, toplumu adalet için yardıma çağıran kimselerin samimiyetleri arızalıdır ve davranışları iÅŸe yaramaz.

“Kendi deÄŸerlendirmelerine göre adaletsizlik ” kaydını niçin koydum?

Çünkü mutlak adaleti de evrensel hukuka göre izafi adaleti de gerçekleştirmek imkânsıza yakın derecede zordur ve nadirdir.

Bir ülkede harici müdahaleler olmadan uygulanan mevzuata göre gerçekleşen hukuki-izafi adaletle yetinmek zorunluluğu vardır.

Yargı kararlarını tartışanlar,  bir davada adaletin gerçekleÅŸmediÄŸini iddia edenler eÄŸer hakimin tarafsız davranmadığı, delilleri doÄŸru deÄŸerlendirmediÄŸi veya baskı altında kaldığı konusunda saÄŸlam bilgiye ve belgeye sahip iseler haklıdırlar. Kendilerini kanun ve hakim yerine koyar, “bize göre şöyle olmalıydı, olmadığı için adalet yok” diyenler ise haklı sayılamazlar.

Her şeye rağmen bir ülkede, samimi olarak adâlete dikkat çekmek ve haksızlıkları önlemek için yapılacak meşru eylemlerde bulunmak hem gerekli, hem de faydalıdır, ama samimi olmak şartı vardır. Diğer değerler gibi adaleti istismar ederek ülkede fitne ve fesat çıkarmak, toplumun huzur ve istikrarını bozmak kimsenin hakkı olamaz ve böyle bir durum ortaya çıktığında engellenir.

Bu girişten sonra adalet kavramının bizim kültürümüzdeki anlamı, yeri ve değeri hakkında birkaç yazı kaleme almanın faydalı olacağını düşündüm. Bu yazılarda yalnızca hukuki adaleti değil, sosyal ve ahlakî adaleti de ele almaya çalışacağım.

Yargı kurumuna ait olan hukuki adaletin izafi de olsa gerçekleşebilmesi şu şartların varlığına bağlıdır:

*Kuvvetler ayrılığı: Yargıçların ve yargıya ait kurum ve kuruluşların mevzuata kavuşturulması, elemanlarının atanması gibi konularda yasama ve yürütmenin işi ve yetkisi olacaktır ve bu, kuvvetler ayrılığına zarar vermez, ama muhakeme safhasının bütün aşamalarında savcılar ve hakimler mutlak manada hür ve bağımsız olacaklardır. Bu konudaki önemli handikap yargı elemanlarının ahlaklarıyla da ilgilidir. Bir savcıya, bir hakime hariçten siyasi, ekonomik vb. baskı yapılmasa bile onların kendi ideolojilerini ve bağlılıklarını aşamamaları adaletin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Tabii bu konuda da alınan ve alınacak olan tedbirler vardır.

*Ülkede belli iktidar odaklarının menfaatlerini değil, toplumun menfaatini ve evrensel manada hukuki adaleti gerçekleştirmeye yönelik mevzuatın bulunması.

*“Geciken adalet adalet deÄŸildir” hükmü doÄŸru olduÄŸundan yargının mümkün olan en kısa sürede sonuçlanabilmesi için gerekli bütün tedbirlerin alınması.

*Yargıda tanıklıklar, deliller, raporlar… önemli olduÄŸu için bunları saÄŸlayan ÅŸahıs, kurum ve kuruluÅŸların dürüst, erdemli ve adaleti önceler olmaları.

Bu şartların oluşması için gayret ve himmet yürüyen ve yürümeyen bütün vatandaşların vazifesidir; bu vazifenin tamamını yerine getirmeye talip olmayanların adalet diye pankart taşımalarının bir anlamı ve faydası yoktur.

(Devamı var)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.