Güncel
Erdoğan için Lahey hayali kuranların hüsranı
2012 yazından itibaren Türkiye’deki hükümeti, terörizme destek veren bir hükümet olarak etiketleyip uluslararası mahkemelerde yargılatma fikri hep canlı tutuldu. İşin şu kısmına dikkat! Lahey fikrinin ortaya atılması, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG kuşağı fikrinin sahada hayat bulmasıyla at başı bir takvim içinde ilerledi.
Mehmet Acet - Yeni Åžafak
Meseleye matematik mantığıyla bakacak olursak olan şudur:
Suriye’deki savaÅŸa müdahilliÄŸi üzerinden Türkiye’nin yöneticilerini Lahey’e göndermek isteyen iradenin Türkiye ayağı darmadağın oldu.
Tıpkı tespih taneleri gibi…
MÄ°T tırları meselesi ‘pis’ bir iÅŸti.
Operasyonun kurgusunu yapanlar da, taşeronluğunu yürütenler de, temiz niyetlerle hareket etmediler.
Gazeteci kimliÄŸiyle bu pisliÄŸe bulaÅŸanlar da ‘haber odaklı deÄŸil hedef odaklı’ bir mantıkla hareket ettiler.
Hedef belliydi zaten.
Ãœlkeyi yönetenleri teröre destek vermek suçlamasıyla Lahey’e göndermek.
Can Dündar döneminde Cumhuriyet gazetesi, ondan önce Aydınlık gazetesi, bu haberleri habercilik refleksiyle değil, Lahey refleksiyle manşet yaptı.
O yüzden MİT tırları meselesi pis bir işti diyoruz.
Şimdi bunu açalım biraz.
2012 yazından itibaren Türkiye’deki hükümeti, terörizme destek veren bir hükümet olarak etiketleyip uluslararası mahkemelerde yargılatma fikri hep canlı tutuldu.
İşin şu kısmına dikkat!
Lahey fikrinin ortaya atılması, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG kuÅŸağı fikrinin sahada hayat bulmasıyla at başı bir takvim içinde ilerledi.
2014 BAÅžINDA YAÅžANAN KIRILMA
2013 sonu, 2014 başında Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin güvenliÄŸini birinci derecede etkileyen geliÅŸmeler yaÅŸandı.
O tarihlere gelene kadar, bugün isimlerini ezbere bildiÄŸimiz Cerablus, El Bab, Menbiç, Rai/Çobanbey gibi yerleÅŸim birimlerinin tamamı Türkiye destekli ÖSO’nun kontrolünde idi.
Haliyle o vakit sınırlardan Türkiye’ye dönük bir tehdit de söz konusu deÄŸildi.
Sonra, sözünü ettiğimiz tarih dilimi içinde enteresan bir şey oldu.
DEAŞ, güneyden hızlı bir huruç hareketi yaparak bu şehirleri kısa süre içerisinde tek tek ele geçirmeye başladı.
MİT tırlarının durdurulduğu tarih işte tam da bu döneme rastlıyor.
Bu nüansı fark edip kaynaklarımıza yöneldiğimizde şunu öğrendik:
Türkiye bu kritik süreçte kendisine müzahir gruplara yardım etmek istemiş ancak yoğun baskı ve ifşaatlar yüzünden bunu yeterli ölçüde başaramamıştı.
MİT tırları meselesinde ben başından beri şu fikri savunuyorum.
Türkiye kendisine yakın gruplara gerektiği zaman gerektiği kadar silah yardımında da bulunabilir, bunu saklama ihtiyacı da duymayabilirdi.
Bunu neden söylüyorum?
Şundan dolayı:
Bu eÄŸer terörizme destek vermekle eÅŸ tutulacak idiyse, dönem dönem Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapan ABD yönetimi de, Suriye savaşının başında muhaliflere açık destek veren doÄŸulu-batılı 100’e yakın ülke de aynı suçlamaya muhatap olabilirdi.
Ama iÅŸin aslı Suriye’de sonuçlarını son iki yılda gördüğümüz bir proje yürütüldü ve bu projeyi engelleme potansiyeli olan tek ülke Türkiye’yi frenlemek için Lahey kartı açık tutuldu.
Mesele budur.
Türkiye’yi frenlediler de.
Lahey baskısı Ankara’yı ister istemez daha defansif bir pozisyona itti.
Devlet kurumları içinde, özellikle orduda, FETÖ’cülerin de etkisiyle oluÅŸan sert defans, hükümet iradesinin önüne geçti.
MÄ°T tırları durdurulup tırları taşıyanlar kelepçelenip teÅŸhir edildikten sonra Türkiye’ye yakın gruplara verilen destek ister istemez tavsadı.
Bunun sonucu da kabaca şöyle oldu:
Ä°ran’ın kontrolündeki gruplar büyüdü, palazlandı.
Rejim, Rusya’dan doÄŸrudan destek alınca küllerinden doÄŸdu.
ABD destekli PKK 65 bin kiÅŸilik bir orduya kavuÅŸtu.
Özgür Suriye Ordusu ise, Lahey baskısı yiyen Türkiye’nin defansa çekilmesiyle gün be gün mevzi kaybetti, güçten düştü.
SONUÇLARI 2015 YAZINDA GÖRDÜK
Durumun vahametini ateş kendi topraklarımıza düşünce fark ettik.
2015 yazını PKK’nın, DEAÅž’ın Türkiye’nin doÄŸusunu-batısını cehenneme çevirme hesaplarıyla karşıladık.
Suriye’den çekilince, Suriye’yi bize getirmek istediler.
PKK, Suriye’deki kazanımlarının verdiÄŸi hevesle Türkiye topraklarına yöneldi.
Uzatmayalım, 2015 yazından 2016 sonuna kadar yaşananları biliyoruz.
Şurası kesin.
15 Temmuz kalkışması eÄŸer baÅŸarısız olmasaydı, baÅŸarısız olduÄŸu için Ordu içindeki FETÖ’cüler tasfiye edilmemiÅŸ olsalardı, ya da Ordu artık baÅŸka çaresi olmadığını anlayıp Fırat Kalkanı Operasyonu’nu baÅŸlatmamış olsaydı, çok daha tehlikeli bir mecra içinde olacak idik.
Henüz yorum yapılmamış.