Coğrafyamız
Krizin şifresi: İhvân ve Hamas - Taha Kılıç
Arap monarşilerinin ve diktatörlerinin İhvân korkusu gayet anlaşılır. Seçimle yönetimlerin değişebilmesi fikri, hepsine ürkütücü geliyor. Bu anlamda İhvân, sadece Mısır’daki bir siyasi hareket olarak anlaşılmamalı; onların zihninde İhvân, alternatif bir dünya görüşünü ve düşünce tarzını ifade ediyor. Histeri derecesindeki paniğin, medya kampanyalarının ve bu denli yaygın düşmanlığın sebebi de bu.
Taha Kılıç - Yeni Şafak
Suudi Arabistan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Bahreyn’in Katar’a karşı baÅŸlattığı, Yemen, Libya, Maldivler ve Mauritius’un da onların peÅŸine takıldığı diplomatik ve ekonomik kuÅŸatma olmasaydı, ÅŸu anda BAE Washington Büyükelçisi Yusuf Uteybe’nin elektronik posta kutusundan ortalığa saçılan skandalları konuÅŸuyor olacaktık. Uteybe’nin Amerikalı muhataplarıyla yaptığı yazışmalar, 15 Temmuz darbe giriÅŸimine BAE’nin duyduÄŸu sevinçten Suudi Arabistan tahtı için Prens Muhammed bin Selman’ın tercih edildiÄŸine kadar, birçok enteresan ayrıntıyı içeriyordu. Ancak, “Washington’daki en güçlü diplomatlardan biri” olarak anılan Yusuf Uteybe’yi konuÅŸmaya fırsat bulamadan, Katar krizi patlak verdi. Gözler de kulaklar da oraya döndü, ister istemez.
Körfez basını ve siyasetçileri tarafından ısrarla “Katar’ın Ä°ran baÄŸlantısı” öne çıkarılsa da, Doha’nın tecrit edilmesinin en büyük sebebi, Müslüman KardeÅŸler (Ä°hvân) ve Hamas’a verdiÄŸi açık destek. Zira, “Ä°ran baÄŸlantısı” böylesine bir cezalandırmaya temel teÅŸkil edecek olsaydı, Körfez’de Katar’dan önce Umman ve BAE’ye sıra gelmesi gerekirdi. Umman, Ä°ran’la stratejik düzeyde bir iÅŸbirliÄŸini hep sürdüre gelmiÅŸken, BAE’nin de Ä°ran’ın Körfez’deki en büyük ticaret partnerlerden biri olduÄŸu biliniyor. Hatta Ä°ran’ın dünyadaki kara para aklama merkezlerinden birinin BAE olduÄŸu, Körfez’deki en ciddi fısıltılardan biridir.
Katar’la ilgili kararların açıklanmasının hemen ardından, en yüksek sevinç çığlıklarının Ä°srail’den yükselmesi de dikkatlerden kaçmadı. Ä°srail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, krizi Araplarla iÅŸbirliÄŸi için fırsata çevirebileceklerini söylerken, “Araplar, tehlikenin Siyonizm deÄŸil terörizm olduÄŸunu anladı” yorumunda bulundu. Jerusalem Post gazetesinde Seth Frantzman imzasıyla yayımlanan uzun analizde ise, Katar’la yaÅŸanan problemin, Ä°srail için OrtadoÄŸu’da bir dizi imkânın kapısını açtığına vurgu yapıldı.
Derken, Ä°srail cephesinde daha da garip bir ÅŸey oldu: Merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde bulunan OrtadoÄŸu AraÅŸtırmaları Merkezi’nin müdürü Abdulhamid Hakim, Ä°srail’in Kanal-2 televizyonuna canlı baÄŸlanarak, Katar’ı Ä°srail kamuoyuna kötüledi. OrtadoÄŸu tarihinde ilk kez Suudi Arabistan’dan bir Ä°srail televizyonuna canlı baÄŸlantının gerçekleÅŸtirildiÄŸi programda Hakim, “Katar, direniÅŸ ve cihat adı altında terörü yayan bir ülkedir. Yeni bir OrtadoÄŸu’nun vakti gelmiÅŸtir” sözleriyle Arap kamuoyunda hem ÅŸaÅŸkınlık,
hem de kızgınlık yarattı.
Ä°hvân ve Hamas’a olan desteÄŸi sebebiyle Katar’ın Arap kardeÅŸleri tarafından boÄŸulması ve bu ÅŸekilde Ä°srail’in sevindirilmesi kararı, ironik ve trajik biçimde 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın 50’nci yıldönümüne denk geldi. Tamı tamına hem de. Araplar, Ä°srail’in karşısında tarihi bir yenilgi aldıkları savaşın baÅŸladığı gün olan 5 Haziran’da, Katar kuÅŸatmasını baÅŸlattıklarını dünyaya duyurdular.
“Yahudileri denize dökeceÄŸiz, yok edeceÄŸiz” ateÅŸli retorikleri eÅŸliÄŸinde 1948’den bu yana Ä°srail’le girdiÄŸi bütün savaÅŸları kaybeden Arap dünyası, bu savaÅŸların en acısının yıldönümünde, yine birbirinin boÄŸazını sıkmakla ve vakit öldürmekle meÅŸgul. Yıllar boyunca “Siyonizm”i dillerine dolayarak kamuoylarını meÅŸgul eden ve kendi gemilerini yürüten Arap liderler, ÅŸimdi aynı sakızı Ä°ran üzerinden çiÄŸniyor. Ama yine, mücadele ettiklerini söyledikleri ‘düşman’ı kendi iç kavgalarına ve kinlerine meze yaparak…
***
Arap monarÅŸilerinin ve diktatörlerinin Ä°hvân korkusu gayet anlaşılır. Seçimle yönetimlerin deÄŸiÅŸebilmesi fikri, hepsine ürkütücü geliyor. Bu anlamda Ä°hvân, sadece Mısır’daki bir siyasi hareket olarak anlaşılmamalı; onların zihninde Ä°hvân, alternatif bir dünya görüşünü ve düşünce tarzını ifade ediyor. Histeri derecesindeki paniÄŸin, medya kampanyalarının ve bu denli yaygın düşmanlığın sebebi de bu.
İşin komik tarafı, bu hengâme içinde İhvân da gözlerde olmadığı kadar büyüyor. Arap dünyasını sürükleyip götürecek bir hareket olarak tasavvur edildiği için, gücü de güncel kapasitesi de olmadığı kadar abartılıyor.
Ä°hvân’la ilgili gözden kaçan bir tarihsel gerçeklik de, hareketin aslında Suudi Arabistan’a eklemlenmeye ne kadar teÅŸne ve hazır olduÄŸu. 1975’te bir suikasta kurban giden Suudi Arabistan Kralı Faysal döneminde zirveye çıkan bu baÄŸlılık, sonraki dönemlerde Suudi yöneticilerin kademeli düşmanlığına dönüştü. 1966’da idam edildiÄŸinde Seyyid Kutub için bütün camilerinde resmi emirle gıyâbi cenaze namazlarının kılındığı Suudi Arabistan’da bugün, Kutub “terörün fikir babalarından biri” olarak anılıyor. Zamanında bölüm bölüm Riyad Radyosu’ndan halka okunan Fî Zilâli’l-Kur’ân artık “sakıncalı kitaplar” listesinde.
Ä°hvân’ı sistem içinde tutarak ve siyasal taleplerine alan açarak birçok sorunu önleyebileceÄŸini fark etmeyen, düşmanlıkla onu merdiven altına itip kontrolsüz baÅŸka hareketlerin doÄŸuÅŸuna zemin hazırlayan Arap aklı, tarihi bir fırsatı da böylece kaçırmış oldu.
Åžimdi, nereye evrileceÄŸi belli olmayan Katar krizi, benzer bir riski de içeriyor: Düşmanlığın uzaması ve katlanılmaz hale gelmesiyle, Katar’ın Ä°ran’ın kucağına itilmesi. Mesnetsiz suçlamalarla Doha yönetimini boÄŸmaya çalışan Körfez monarÅŸileri, eÄŸer böyle bir sürecin baÅŸlamasına yol açarlarsa, bir baÅŸka tarihi fırsat daha kaçırılmış olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.