Güncel
'Amerika, hangi Müslüman coğrafyaya müdahale etse...'
Gariptir, Amerika, hangi Müslüman coğrafyaya müdahale etse, o coğrafyanın yaklaşık yarısı İran’ın denetimine girer!.. Lübnan (1983) ülkenin güneyi Hizbullah kontrolünde, Afganistan (2001) ülkenin Herat eyaleti İran kontrolünde, Irak (2003) ülkenin hemen tamamı İran kontrolünde, Suriye’nin Baas kontrolünde gözüken bölgelerinin öyküsünü anlatmama gerek var
Ardan Zentürk - STAR
Batılı güçlerin 1979 Guadeloupe Zirvesi’nde “Humeyni Devrimi”ne yeÅŸil ışık yakması, uzun soluklu bir planın parçası mıydı? Sovyetler BirliÄŸi’nin yıkılmasından sonra yaÅŸanılanlar, “evet” dememizi gerektiriyor.
Ä°ran rejiminin 40 yıla varan öyküsü, bu ülkeyi yöneten kadroların geniÅŸ Müslüman coÄŸrafyada “istikrarsızlaÅŸtırma” görevini hakkıyla yürüttüğünü göstermesi açısından önemli.
Åžii çoÄŸunluÄŸa sahip Irak’ın Sünni diktatörü Saddam Hüseyin’in kulağına 1980’de “Ä°ran’a saldır” diyenlerin, aynı ülkeye Ä°srail üzerinden gizli silah satışı yaptığını gördük!.. Meraklısı gençler tariheÄ°rangate olarak geçmiÅŸ o skandalı gider araÅŸtırır, uzun yazmayacağım, Ä°ran’a gizli silah satışından elde edilen gelirin Nikaragua’da CIA operasyonlarında kullanılmasına iliÅŸkin bir konudur.
Gariptir, Amerika, hangi Müslüman coÄŸrafyaya müdahale etse, o coÄŸrafyanın yaklaşık yarısı Ä°ran’ın denetimine girer!.. Lübnan (1983) ülkenin güneyi Hizbullah kontrolünde, Afganistan (2001) ülkenin Herat eyaleti Ä°ran kontrolünde, Irak (2003) ülkenin hemen tamamı Ä°ran kontrolünde, Suriye’nin Baas kontrolünde gözüken bölgelerinin öyküsünü anlatmama gerek var mı?..
OrtadoÄŸu’nun “kalıcı” ve “belirleyici” Sünni Müslüman coÄŸrafyasının parçalandığı, kadim kentlerinin yok edildiÄŸi, bütün bu planlamaların da Ä°srail’in “sürdürülebilir/kalıcı güvenliÄŸi” için yapıldığı süreçte, Ä°ran’ın pastadan en geniÅŸ payı kapma telaşı dikkat çekicidir.
Büyük tuzak: Körfez...
Trump’ın Suudi Arabistan liderliÄŸinde bir “Sünni cephe” oluÅŸturma ve Müslüman coÄŸrafyada Åžii-Sünni ekseninde, bu kez devletlerin karşılaÅŸacağı bir senaryonun temelini atma giriÅŸimi vahimdir.
Öngörülen bu tür bir hesaplaşma, aslında yıkımdır.
Ä°ran’ı yöneten kadroların belli ki bu tür bir hesaplaÅŸmada “gizli desteklere” dönük güvenleri var. CumhurbaÅŸkanıRuhani deneyimli bir isim, 1986’daki Ä°rangate pazarlığında ülkesini temsil ediyordu, ABD-Ä°srail’in hangi koÅŸullarda Tahran’ın yanında devreye gireceÄŸini iyi bilen bir isim...
Riyad, Trump’ın önüne koyduÄŸu “kolay yürütülebilir” gözüken planların rehavetine kapılırsa, kendini Saddam’ın yerinde bulacaktır.
Ä°ran’ın düşmanlarını azaltmalıyız
Çünkü, Ä°ran halkı, yüzünü geleceÄŸe dönmüş, 1979’da üzerine giydirilmiÅŸ kanlı/radikal deli gömleÄŸinden kurtulmanın çabası içindedir.Ä°ran halkına, geleceÄŸini belirleyecek ve gerçek demokrasiye/özgürlüğe kavuÅŸacağı yolu rahatlatacak nefes aralığını saÄŸlamak zorundayız.
Rejim, “dış düşmanlar” edebiyatı ile ayakta duruyor. Ne zaman bir iç dip dalga yükselse, yeni bir dış askeri serüvenin ÅŸemsiyesi altına sığınıyor. Ä°ran rejimine, “büyük bir düşmanla çevrelendiÄŸi” propagandası olanağı vermek, Ä°ran’ın halkına da büyük bir darbedir. Ä°ran’ı bir süreliÄŸine kendi halinde bırakmak, halkının çaÄŸdaÅŸ taleplerinin önlenemez yükseliÅŸi ile sonuçlanacaktır.
Ä°ran’a silah çekemeyiz
Çünkü, nüfusunun yaklaşık yarısı Türk’tür. Türkiye, yıllardır emperyalist mahfellerin “Sünni blok liderliÄŸi” baskılarını bu nedenle baÅŸarıyla göğüsledi, bu politikanın sürmesi gerekir. Emperyalizmin geniÅŸ çaplı “Sünni-Åžii hesaplaÅŸması” beklentisinin önündeki en büyük engel ise her ikisi de “laik” sisteme sahip olan Türkiye ile Azerbaycan’ın sarsılmaz kardeÅŸliÄŸidir.
Anadolu’nun Müslüman Türkleri için Bakü neyse Tebriz de odur.
Bir cephede karşılıklı silah kuşanamayız!..
Suriye-Irak 'milli direnişi' önemlidir
Suriye-Irak-Lübnan coÄŸrafyasında iki “iÅŸgal gücü” var: 1- ABD desteÄŸindeki PYD/PKK, 2- Rusya desteÄŸinde Ä°ran’ın Hizbullah, HaÅŸdi Åžabi ve baÄŸlantılı “toplama Åžii milisleri...”
Türkiye’nin yeri, Suriye-Irak “milli direniÅŸ güçlerinin” yanıdır, “kuvayı milliye” ruhumuz, bu toprakların “gerçek sahiplerinin” yanında yer almamızı öngörüyor, Fırat Kalkanı, bunun açık örneÄŸidir.
Türkiye, bu savaÅŸ bölgesinde bugüne kadar “ÅŸeffaf” davranan tek bölge ülkesidir, kendi askeri varlığını gerektiÄŸinde o alana sürmeyi baÅŸarmıştır.
Yani, henüz “vekalet savaşı”nın kurallarına göre oynamadık ve Türkiye’nin elinde tahmin edilenden büyük bir güç olduÄŸu da açık bir gerçektir.
Umarım, Ä°ran’ı yönetenler, ülkelerini nasıl geriye dönülmez bir bataklığa sürüklediklerini kısa zaman içinde görürler.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, Vietnam Amerikan, Afganistan Sovyetler efsanesinin sonlandığı topraklardı, Suriye-Irak, giderek, Ä°ran’ı içine çeken büyük bir kara deliÄŸe dönüşüyor.
Benim gözüm ise Ä°ran’daki tüm üniversitelerde yapılan forumlarda gençlerin yükselen “vicdan feryatlarında...”
İran halkı güçlüdür, yaşadığı felaketi düzlüğe çıkaracaktır...
Henüz yorum yapılmamış.