Sosyal Medya

Ä°slam

Biz dünyanın vicdanıydık Yâ Hû!

'Eğer Müslüman Türklerin kalplerine, o sefaleti ve felaketi görerek, bir acıma duygusu gelmemiş olsaydı, geri kalan Haçlı kafilesinin durumu çok feci olurdu...!



Hakan Albayrak - Karar

Filipinler hükümeti Müslümanların haklarını gasp ediyor, haydi biz de Mindanao’da bir kilise basıp çoluklu çocuklu cemaati rehin alalım...

Ä°ngiliz hükümeti Ä°slam düşmanı, öyleyse Manchester’de bir konser salonunda bomba patlatıp müziksever kâfir gençleri paramparça edelim...

Amerika Birleşik Devletleri, Müslüman kanı mı döküyor? İntikamımızı Mısırlı Kıptilerden önümüze geleni geberterek alalım...

Böyle saçma sapan akıllar yürüterek zulüm yoluna sapan ve saptıkları zulüm yolunun “cihad” olduÄŸunu iddia eden bedhahlar bu ahlaksız, ölçüsüz, adaletsiz, vicdansız savaÅŸlarıyla emperyalizmi filan deÄŸil Hududullah’ı bombalıyorlar.

SavaÅŸta aşırı gitmemeye dair ilahî buyrukları ellerinin tersiyle itiyor, Rahmet Peygamberi Muhammed Mustafa’ya (sallallahu aleyhi vesellem) ihanet ediyorlar.

***

Adeta İslam güneşine set çekmek için yırtınan o bedhahlar anlamaz ama biz Müslümanlar dünyanın vicdanıydık Ya Hû!

Bırakın sivillerin kanını dökmeyi veya kendi halinde yaşayan Ezidilerin köylerini basıp onları köleleştirmek gibi akıl almaz uygulamaları, bize en vahşi muamelelerde bulunmuş düşman askerlerine bile merhamet göstererek kalpleri fethederdik biz.

Sene 1149…

Ä°kinci Haçlı Seferi’nin sonu…

Fransa Kralı 7. Louis ve Alman Hükümdarı 3. Konrad’ın komuta ettiÄŸi Haçlı Ordusu, Selçuklu Sultanı 1. Mesud komutasındaki Ä°slam ordusu tarafından fena halde maÄŸlup edilmiÅŸtir…

Kendilerine “Hacı” diyen Avrupalı askerler periÅŸan bir halde Anadolu’dan çekilmeye çalışmaktadırlar…

Yaralı bereli, aç ve biilaçtırlar…

Türkler yollarını kesip tepelerine binse yapabilecek hiçbir ÅŸeyleri yoktur…

Mezhep farkından ötürü onlardan hazzetmeyen Rumların fenalıkları da cabası…

Ä°kinci Haçlı Seferi’ne Fransa Kralı’nın özel kâtibi olarak katılan Odo de Diogilo adlı rahip anlatıyor:

“EÄŸer Müslüman Türklerin kalplerine, o sefaleti ve felaketi görerek, bir acıma duygusu gelmemiÅŸ olsaydı, geri kalan Haçlı kafilesinin durumu çok feci olurdu. Türkler, bu biçarelerin yaralılarına baktılar, fakirlerini cömertlikle beslediler ve sıkıntıdan kurtardılar. Hatta bazı Müslümanlar, Rumların tehdit ve hile ile hacılardan koparmış olduÄŸu Fransız paralarını satın alarak ihtiyacı olan hacılara verdiler. Aynı dinden olmayanların bu koruyucu muameleleri ile dindaÅŸları olan ve kendilerini ağır iÅŸlerde kullanan, döven, dolandıran Rumların hareketleri, Hıristiyan hacıları arasında, öyle bir karşılaÅŸtırma vesilesi oldu ki, bunlardan pek çoÄŸu kendi istekleri ile kendilerini kurtaran Müslümanların dinini kabul ettiler. Kendilerine karşı zalimce davranan dindaÅŸlarından sakınarak, imansız telakki olunan, fakat haklarında gayet yumuÅŸak ve ÅŸefkatle muamele edenlerin arasına emniyetle girdiler. Ve iÅŸittiÄŸimize göre, Türkler çekilirken 3 bin kadarı da onlara katılmıştır. Gerçekte Müslümanlar, ifa ettikleri hizmetle yetinerek, bunlardan hiçbirisini dinlerini terk etmeye zorlamamışlardı.”

Ne güzel, ne güzel, ne güzel…

***

Müslüman olmayanların hakkının-hukukunun da olmadığını zanneden, suçlu-suçsuz diye ayırmaksızın haykırıp haykırıp kâfir kellesi kesmeyi marifet belleyen o bedhahlar anlamaz ama biz Müslümanlar dünyanın vicdanıydık, evet.

Lübnanlı Hıristiyan yazar Amin Maalouf (Emin Mâluf), Ölümcül Kimlikler adlı kitabında bu hakikatin altını şöyle çiziyor:

“…O zamana kadar tarihin kıyısında yaÅŸamış olan bu Bedeviler, birkaç on yıl içinde Ä°spanya’dan Hindistan’a kadar uzanan uçsuz bucaksız bir alanın hakimi olmayı baÅŸardılar. Hepsinde de ÅŸaşılacak derecede düzenli, baÅŸkalarına görece saygılı ve boÅŸ yere aşırı ÅŸiddete baÅŸvurmadan.”

“EÄŸer atalarım, Müslüman orduları tarafından fethedilen bir ülkede Hıristiyan olmak yerine, Hıristiyanlar tarafından fethedilen bir ülkede Müslüman olsalardı, onların inançlarını koruyarak on dört yüzyıl köy ve kentlerinde yaÅŸamaya devam edebileceklerini sanmıyorum. Gerçekten de, Ä°spanya’daki Müslümanlara ne oldu? Ya Sicilya’daki Müslümanlara? Yok oldular, tek kiÅŸi kalmamacasına katledildiler, sürgüne zorlandılar, ya da cebren Hıristiyan edildiler.”

“Ä°slam tarihinde daha baÅŸlangıçtan itibaren, ötekiyle yan yana yaÅŸama konusunda dikkate deÄŸer bir yatkınlık görülür. Geçen yüzyılın sonunda, en büyük Ä°slam gücünün baÅŸkenti Ä°stanbul’un nüfusu içinde baÅŸlıca Rumlardan, Ermenilerden ve Yahudilerden oluÅŸan Müslüman olmayan bir çoÄŸunluk bulunuyordu. Aynı dönemde Paris’te Londra’da, Viyana’da ya da Berlin’de nüfusun yarısının Hıristiyan olmayanlardan, Müslüman ve Yahudilerden oluÅŸabileceÄŸi düşünülebilir miydi? Bugün bile, kentlerinde müezzinin ezan okuduÄŸunu iÅŸiten pek çok Avrupalı rahatsız olurdu.” (Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler, Çev. Aysel Bora, Yapı-Kredi Yayınları, Ä°stanbul 2000)

***

Bir tarafta bu güzel literatür, öbür tarafta BaÄŸdadi Grubu’nun, Ebu Sayyaf’ın, Boko Haram’ın, Åžebab’ın fenalıkları…

Emperyalistlerin bize reva gördüğü hiçbir zulüm, güya İslam adına işlenen bu fenalıkları mazur göstermez.

Ömer Muhtar’ın dediÄŸi gibi “Onlar bizim öğretmenlerimiz deÄŸildir” vesselam.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.