Sosyal Medya

Kürsü

Siyasetin manevi boyutu üzerine-Abdurrahman Dilipak

Hayrunnas men yenfaunnas”.. İnsanların hayırlısı, insanlara hayrı dokunanlardır.. Bizim siyasetimizin temeli buna dayanır.. Herkesin siyasetin manevi boyutu üzerinde düşünmesi gerekir. O makam Hz. Ömer’in dizlerini titretir de, “yapmam gerekirken yapmadıklarımdan dolayı hesaba çekileceğim için, yaptıklarımın sevabının, yapmam gerekirken yapmadıklarının vebali ile mahsuplaştırıldığında, bu işten borçsuz kurtulmam benim için bahtiyarlık vesilesi olacaktır” der. Bu makamda oturanlar şimdi yaptıklarını düşünsünler..



Devletten asıl olarak beklediÄŸimiz, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetinin saÄŸlanmasıdır.. Devlet üstüne vazife olmayan o kadar çok iÅŸe el atıyor ki! Siyasetin kapsama alanı o kadar büyük ki, adeta sivil alan kalmadı gibi sanki.. Geçen gün Konya STK’larının Mardin’deki toplantıları ile ilgili olarak biliyorsunuz bu konuya deÄŸindim.

“Tul’u emel” sahibi deÄŸiliz, olmayacağız. Ama uzun vadeli sorumluluklarımız vardır bizim.. O hedefe doÄŸru bir bayrak yarışı sözkonusudur..

Bizim politikacımız “Promete” deÄŸildir.. “Kaderi deÄŸiÅŸtirmek”ten söz etmez mesela. Bütün hesap, plan ve takdirlerin ötesinde bir hüküm ve o hükmün dayandığı bir hikmet olduÄŸuna inanır O  “hikmete ram” olacaktır. Bu yolda “Allah’a dayanacak, sa’ye sarılacak”tır.

Bakın kalabalıklar her zaman hayra iÅŸaret etmez. “Ötekiler”in sayısı daha çok olabilir..

Bakın, bazı şeylere evet şükredelim, ama aynı zamanda bunların teveccühlerinin bize yüklediği sorumluluklar karşısında yüreğimizin ve dizlerimizin titremesi gerekir..

Bu kalabalıkları toplamak zor değil, ama dağıtmak daha zordur, bilesiniz..

Sahi, Peygamberimiz Medine sözleÅŸmesini imzaladığı gün, Mekke’nin fethinde ya da Veda Haccında, Hicret için yola çıktığında ve Medine’ye vardığında ne demiÅŸti.. SavaÅŸ kazandığı ya da yenilgiye uÄŸradıkları zamanlarda, darlık ve bollukta Peygamberler ne demiÅŸ ne yapmışlardı.

Sanıyorum dil ve üslubumuzu bu anlamda yeniden gözden geçirmemiz gerek.. Sahi biz bugün benzer olaylar karşısında ne diyoruz ve ne yapıyoruz?

Elhamdülillah, düne göre çok daha temiz bir dilimiz var, ama ÅŸunu kabul edelim, bu anlamda daha katetmemiz gereken uzun bir yol var. ErdoÄŸan’ın konuÅŸmasında Fatiha’nın manasını okuması buna güzel bir örnek.. ErdoÄŸan daha dindar bir dil kullanıyor. Bana kalırsa halkın teveccühü de bu duruÅŸu ile ilgili.. Ama bunların pratik hayatta da bir karşılığı olması gerek.. Tek başına ErdoÄŸan’dan ibaret deÄŸil bu parti. Bakanları, milletvekilleri, teÅŸkilat mensupları, onların yaptıkları ve söyledikleri de var.

Biz yaÅŸayan Kur’an olacaktık deÄŸil mi? Veresetül embiya olacaktık.. Allah (cc) buyuruyor ki, “Onlara de ki; eÄŸer babalarınız, oÄŸullarınız, kardeÅŸleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiÄŸiniz mallar, kesada uÄŸramasından korktuÄŸunuz ticaret, hoÅŸlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluÄŸuna hidayet nasip etmez.”, “Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin. Bu olsa olsa, Allah’ın onları dünya hayatında bu gibi ÅŸeylerle azaba uÄŸratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murat etmiÅŸ olmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.”, “ (Ey münafıklar!) siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce bataÄŸa dalanlar gibi bataÄŸa daldınız. Ä°ÅŸte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve iÅŸte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır.”

Evet “Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor, baÅŸka deÄŸil.”

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan bir olay var: “Musa dedi: ‘Ey Rabbimiz! Sen Firavun’a ve adamlarına ÅŸu dünya hayatında göz kamaÅŸtırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler.» Yani güç ve servet zalimlerin ve dünya malına tamah edenlerin imanını artırmıyor, onları küfre yaklaÅŸtırıyor ve zulümlerini, artırıyor. 

Allah (cc) kitabında mealen buyurur ki:  (…) “Ben malca senden daha zengin ve insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve üstünüm” dedi. (…) Kendi bağına girdiÄŸin zaman: “Bu Allah’dandır, benim kuvvetimle deÄŸil, Allah’ın kuvveti ile olmuÅŸtur, deseydin ya! Her ne kadar beni, malca ve evlatça kendinden az görüyorsan da.” (…)  Mal ve oÄŸullar, dünya hayatının süsüdür. Bakî kalacak olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevabca da hayırlıdır, ümid yönünden de daha hayırlıdır. (…) Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösteriÅŸce daha güzel nice halkı helak etmiÅŸizdir (…) Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eÄŸlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoÄŸaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yaÄŸmura benzer ki; bitirdiÄŸi ot, ekincilerin hoÅŸuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan maÄŸfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. (…) Onların ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah’dan hiçbir ÅŸey savamaz. Onlar ateÅŸ halkıdır. Orada ebedî kalacaklardır. (…) Nûh dedi ki: Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuÄŸu hüsrandan baÅŸka bir ÅŸeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler.”

Okuyup durduğumuz kitaptaki uyarılara özel hayatımızda ne kadar dikkat ediyoruz. Bunların hayatımızdaki karşılığı ne? Sanırım hepimizin ramazan vesilesi ile tekrar bu konular üzerinde düşünmemiz gerek.

Elbette içeride neler olup bitiyor bilmiyoruz. Ama içeridekiler de sanırım dışarıda neler olup bittiğinin pek farkında değil. Aramızda ciddi bir iletişimsizlik sorunu var. Ne kimse bana bir uyarıda bulunuyor ve ne de bir şey soruyor. Ki bu tabana her gün mesaj veren, memleketi yaklaşık yarım asırdır adım adım dolaşan biriyim ben.

Buraya kolay gelinmedi. Bu günlere gelirken adı duyulmadık nice kahramanların duaları, emekleri var bu uzun yolculukta. Kimsenin küsüp gitme lüksü yok. Kimsenin de tabandan gelen ikazlara kulak tıkama hakkı da yok..

Madem deÄŸiÅŸim ve reformdan söz ediyoruz, bazı ÅŸeyleri yeniden düşünmek gerek. Mesela bu kadar çok bakana, bakanlığa gerek var mı? Hatta, mesela anayasayı kaldıralım derim. Misal olsun diye söylüyorum: Anayasadaki maddeleri “nitelikli yasa”ya dönüştürelim, olsun bitsin bu iÅŸ. Tabii bunlar, hemen ÅŸimdi deÄŸil elbette ama, artık köklü bir deÄŸiÅŸim için seferber olmalıyız. Sadece devlet deÄŸil, evimiz, iÅŸimiz, vakıflarımız, derneklerimizle biz topyekûn deÄŸiÅŸmeliyiz. Bu yapı başımıza çökmesin istiyorsak bir ÅŸeyler yapmalıyız, hemen ÅŸimdi. Unutmayalım ki, “biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecektir.” DeÄŸiÅŸim sadece devlette deÄŸil, kendi özel hayatımızda, iÅŸimizde ve STK’larımızda da olmalı.. Selâm ve dua ile..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.