Güncel
Ramazan'a girerken-Mustafa Çağrıcı
Dünyada varlık içinde doğan, varlık içinde yaşayan ve ölen pek çok insan vardır ve bunlar eğer oruç tutmuyorlarsa yokluğun, açlığın ne demek olduğunu, aç susuz insanların nasıl bir acı ve ıstırap çektiklerini belki de hiç hissedemeyecek, bu insanlık gerçeğini tecrübe edemeden bu dünyadan göçeceklerdir.
Resûl-i zîşân efendimizin ifadesiyle Ramazan’ın gölgesi üzerimizi kaplamış bulunuyor. Hepimiz için hayırlı ve mübarek olsun.
Ãœnlü düşünür Gazâlî şöyle der: “Hakiki kul, öncelikle Allah’ın dışındaki ÅŸeylere köle olmaktan kurtulan ve böylece tam olarak özgürleÅŸen kiÅŸidir. Bu özgürlük gerçekleÅŸince kalp baÅŸka baÄŸlardan kurtulur ve oraya Allah’a kul olma iradesi yerleÅŸir; bu sayede kalp Allah ile, Allah sevgisi ile bütünleÅŸir; Allah’tan baÅŸka muradı olmaz.”
Ä°ÅŸte kâmil dindarlık bu olsa gerek. Ama günlük hayatın koÅŸuÅŸturmaları bizi esir almakta ve kendi ruh dünyamızdan uzaklara atmaktadır. Maddi ve bedensel taleplerimiz yönünden kendimizle meÅŸgul olurken ruhî ihtiyaçlarımız, dinî ve ahlâkî kemalimiz bakımından kendimizden uzaklaşıyoruz; ünlü Alman psikanalisti Erich From’un deyimiyle maddeye ve eÅŸyaya boyun eÄŸip kulluk ederek özümüze yabancılaşıyoruz.
Bir âyette “Allah’ı unutan, bu sebeple Allah’ın da onlara kendilerini unutturduÄŸu kimseler gibi olmayın” (HaÅŸr 59/19) buyurulur. Modern çağın insanları çoÄŸunlukla Allah’ı unuttukları, Allah yokmuÅŸ gibi yaÅŸadıkları için bizzat kendilerini, kendi nihai iyilik ve kurtuluÅŸlarını da “unutmuÅŸ” durumdalar. Son yıllarda dünyamızda yaÅŸanan korkutucu geliÅŸmeler göstermiÅŸtir ki insanoÄŸlunun doymak bilmeyen tutkuları uÄŸruna ürettiÄŸi zararlar, sonunda dönüp yine kendisini vurmaktadır.
Ä°ÅŸte Ramazan’ın ve oruç ibadetinin bize saÄŸladığı en büyük fırsatlardan biri, bu gafletimizin farkına vararak Allah’a yönelmek, ihmallerimizi telafi etmek; uzağına düştüğümüz gerçek benliÄŸimize dönerek kendimizi, gönül dünyamızı, ahlâkımızı ve vicdanımızı ilâhî güzelliklerle zenginleÅŸtirmektir. “Gönüller ancak Allah’ı anmakla huzura ulaşır” (Ra‘d 13/28) meâlindeki âyetin anlatmak istediÄŸi de bu olmalıdır.
***
Oruç sadece bedensel bir perhiz değil, aynı zamanda kötü söz ve davranışlara karşı ahlâkî perhizdir. Bunu ifade eden bir hadislerinde Peygamber efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Oruç (kötülüklere karşı) kalkandır. Oruçlu olan kötü söz söylemesin, kavga etmesin, kabalık yapmasın. Åžayet biri kendisine sataşır, kötü söz söylerse, ‘Ben oruçluyum’ demekle yetinsin.”
Dünyada varlık içinde doğan, varlık içinde yaşayan ve ölen pek çok insan vardır ve bunlar eğer oruç tutmuyorlarsa yokluğun, açlığın ne demek olduğunu, aç susuz insanların nasıl bir acı ve ıstırap çektiklerini belki de hiç hissedemeyecek, bu insanlık gerçeğini tecrübe edemeden bu dünyadan göçeceklerdir.
Ä°ÅŸte oruç, bu tecrübeyi yaÅŸatması istenen yüksek bir insanî ve ahlâkî erdemdir. Çünkü oruç, hayatının her yılının en az bir ayını kendi iradesiyle açlığa ve susuzluÄŸa katlanarak yaÅŸayan zenginlerle, belki bütün ömrünü ihtiyaçlar içinde geçiren yoksulları aynı duyguda buluÅŸturmakta; varlıklıları yoksulların, çaresizlerin dünyasına taşımaktadır. Oruç tutan biri bu duyguları hissedemiyorsa –Peygamberimizin ifadesiyle- “onun aç ve susuz durmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.”
İki lokma katıksız ekmeğin bile ona muhtaç olanlar için ne kadar değerli olduğunu, varlıklı insanlara ancak oruç anlatabilmektedir.
Bir hadiste buyurulduÄŸu gibi, “Bütün insanlar Allah’ın ailesidir ve onların Allah katında en sevilenleri de ailesine faydası dokunanlardır.” Buna göre, bir kimsenin oruç sayesinde insanların açlık ve susuzluÄŸuna ortak olması ve Allah’ın verdiÄŸi nimeti O’nun kullarıyla paylaÅŸması da nimeti veren Allah’a şükürdür, hatta hakiki şükür budur. Çünkü hakiki şükrün, nimetin cinsinden olacağı bildirilir. Nitekim Kitabımızda şöyle buyurulur:
“Allah’ın size verdiÄŸi kendi malından siz de onlara veriniz” (Nur 24/33).
“Allah’ın sana ihsan ettiÄŸi gibi sen de insanlara ihsan et” (Kasas 28/77).
Henüz yorum yapılmamış.