Güncel
Bir kılıç dansı yapar mıyız kralım?-İsmail Kılıçarslan
Kim peki sarı saçlı mavi gözlü Trump'ın kastettiği bu radikaller? Mısır'da halkın seçime gidip sandığa iradesini yansıtmasını hiç hesaba katmadan askeri darbe yapan herif, yani Sisi tabii ki radikal değil. Suriye'deki diktatörlüğe karşı 'değişim istiyoruz' diyerek barışçıl gösterilerle sokağa inen halkı katleden Esed tabii ki radikal değil. Suudi Arabistan'ı bir 'akıl dışılık ideolojisi' ve 'demir yumruk'la yöneten kraliyet ailesi zinhar radikal değil. Kim peki radikal? Adamın kendi büyütüp beslediği örgütlere, devletlere radikal diyecek hali yok ya. Onun radikal dediği İhvan, Hamas, Suriye halkı, bilcümle mazlumlar.
Amiyane tabirle söyleyecek olursak 'dükkânın sahibi mekâna geri döndü.' Dün yapılan AK Parti kongresinin tek cümlelik özeti budur benim zihnimde. MKYK listesinden yapılan konuşmalara kadar Recep Tayyip Erdoğan'ın bu tarihi gününün işaret ettiği şeyse 'toplumu bütünüyle kucaklama' meselesidir.
Takip edenler hak verecektir. İlk kez bir takım sahte MKYK listelerinin havalarda uçuştuğu, sosyal medyada dolaştığı bir kongre de oldu bu. Tabii ki günün sonunda sanal listeler değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gönlündeki çalışma arkadaşlarından oluşan liste seçildi.
Kongreye saatler kala Mustafa Ataş ismi üzerinden çekilmeye çalışılan liste operasyonu da bir kenara not ettik elbette. Buldukları her fırsatta nifak tohumu ekmeye çalışan bazılarının uslanacağı yok gibi. Allah bu süreçte doğruların yardımcısı olsun.
Kongreden son bir not: 'Emanete nasıl sahip çıkılır' konusunda şahane bir performans sergileyen Binali Yıldırım ayrıca 'saygınlık nedir, nasıl elde edilir' konusunda da muazzam bir ders vermiş oldu siyaset mesleği ile ilgilenen herkese.
Türkiye'de herkesin AK Parti'nin kongresine kilitlendiği anlarda ABD başkanı Trump, şaşaalı bir Suudi Arabistan gezisinde türlü-çeşitli numaralar çekmekle meşguldü.
Tabii ki Trump'ın en önemli numarası Suudi Arabistan gezisi sırasında Mısır'ın darbeci-aşağılık lideri Sisi'yi bir dakika olsun yanından ayırmamak oldu.
Dünya Müslümanlarına da hitap etti ülkemizde bazılarının seçilmesini 'Trump gelecek, dertler bitecek' şeklinde karşıladığı ABD başkanı. (Gerçi o bazıları en son Le Pen'in seçilmemesine de çok üzüldüler ya, neyse.)
Müslüman ülkelerin liderlerine seslenen Trump şöyle dedi: 'Radikalleşmeyle mücadelede başı siz çekin. Radikalleri bu dünyanın dışına sürün.'
Kim peki sarı saçlı mavi gözlü Trump'ın kastettiği bu radikaller? Mısır'da halkın seçime gidip sandığa iradesini yansıtmasını hiç hesaba katmadan askeri darbe yapan herif, yani Sisi tabii ki radikal değil. Suriye'deki diktatörlüğe karşı 'değişim istiyoruz' diyerek barışçıl gösterilerle sokağa inen halkı katleden Esed tabii ki radikal değil. Suudi Arabistan'ı bir 'akıl dışılık ideolojisi' ve 'demir yumruk'la yöneten kraliyet ailesi zinhar radikal değil.
Kim peki radikal? Adamın kendi büyütüp beslediği örgütlere, devletlere radikal diyecek hali yok ya. Onun radikal dediği İhvan, Hamas, Suriye halkı, bilcümle mazlumlar.
Bilmem, Selman, Sisi ve Trump'ın açtığı 'terörle mücadele merkezi'nin açılış fotoğraflarını gördünüz mü? Üçü, bir ışıklı kürenin üzerine ellerini koymuşlar, İslam coğrafyasına ne olacağına, o coğrafyayı nasıl dizayn edeceklerine karar vermenin mutluluğuyla sırıtarak poz veriyorlar. Trump daha bir ekstra sırıtıyor; zira 'dostumuz Suudi Arabistan'a şahane silahlar sattık' dediği anlaşmanın maddi karşılığı bazı gazetelere göre 280, bazılarına göre 380 milyar dolar.
Tam burada sarı saçlı mavi gözlü Trump'ın çektiği bir numarayı daha anmak gerekir. Adam, İran'ı 'izole edilmesi gereken büyük düşman' olarak tanımladı.
Bu, iki bakımdan tam numara: Birincisi, ABD dediğin devlet çok uzun süredir İslam coğrafyasında İran'ın elini güçlendirecek her türlü hamleyi çekiyor. İran da ABD ile her konuda uzlaşabilen bir devlet görünümünde epeydir. İkincisi ise bu mesajı Suudi Arabistan'da vermekle 'ben vahhabilerden yanayım' diyor Trump. Bu dediklerinin Sünni İslam dünyasında nasıl yankılanacağını da gayet iyi biliyor: Sünniler ya ABD'nin sözde İran düşmanlığı üzerinden İran'a yakınlaşacak ya da 'mücadelenin merkezi burasıdır' diyerek Suudi Arabistan'a. Sünni İslam dünyasını zayıflatacak her hamlenin neye hizmet edeceğini çok iyi biliyor çünkü ABD.
İnancım şudur: Önünde sonunda İsrail'e, ABD'ye, dünyadaki tüm zalimlere hakiki bir tehdit oluşturabilecek tek odak Sünnilerdir. Kolayca yönlendirilip yönetilen şiilerle vahhabiler aslında 'aynı marka' topluluklardır, daha fazlası değil. Vahhabi ya da Şii devletleri ele geçirmeniz için Trump'ın Selman'la yaptığına benzer bir kılıç dansı yeter de artar bile.
Ne diyordu Lorca: 'Hafızlar, Nevşin hanıma bi zahmet söyleyin, Trump Selman'la 27 dakika değil, 27 saat görüştü. Dolayısıyla Selman'ın forsu bin beş yüz. Hanımefendiyi Suudi Arabistan'a hicrete davet ediyoruz. Yani edebim müsaade etse 'yallah Arabistan'a' da derdim ama neyse artık.'miyane tabirle söyleyecek olursak 'dükkânın sahibi mekâna geri döndü.' Dün yapılan AK Parti kongresinin tek cümlelik özeti budur benim zihnimde. MKYK listesinden yapılan konuşmalara kadar Recep Tayyip Erdoğan'ın bu tarihi gününün işaret ettiği şeyse 'toplumu bütünüyle kucaklama' meselesidir.
Takip edenler hak verecektir. İlk kez bir takım sahte MKYK listelerinin havalarda uçuştuğu, sosyal medyada dolaştığı bir kongre de oldu bu. Tabii ki günün sonunda sanal listeler değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gönlündeki çalışma arkadaşlarından oluşan liste seçildi.
Kongreye saatler kala Mustafa Ataş ismi üzerinden çekilmeye çalışılan liste operasyonu da bir kenara not ettik elbette. Buldukları her fırsatta nifak tohumu ekmeye çalışan bazılarının uslanacağı yok gibi. Allah bu süreçte doğruların yardımcısı olsun.
Kongreden son bir not: 'Emanete nasıl sahip çıkılır' konusunda şahane bir performans sergileyen Binali Yıldırım ayrıca 'saygınlık nedir, nasıl elde edilir' konusunda da muazzam bir ders vermiş oldu siyaset mesleği ile ilgilenen herkese.
Türkiye'de herkesin AK Parti'nin kongresine kilitlendiği anlarda ABD başkanı Trump, şaşaalı bir Suudi Arabistan gezisinde türlü-çeşitli numaralar çekmekle meşguldü.
Tabii ki Trump'ın en önemli numarası Suudi Arabistan gezisi sırasında Mısır'ın darbeci-aşağılık lideri Sisi'yi bir dakika olsun yanından ayırmamak oldu.
Dünya Müslümanlarına da hitap etti ülkemizde bazılarının seçilmesini 'Trump gelecek, dertler bitecek' şeklinde karşıladığı ABD başkanı. (Gerçi o bazıları en son Le Pen'in seçilmemesine de çok üzüldüler ya, neyse.)
Müslüman ülkelerin liderlerine seslenen Trump şöyle dedi: 'Radikalleşmeyle mücadelede başı siz çekin. Radikalleri bu dünyanın dışına sürün.'
Kim peki sarı saçlı mavi gözlü Trump'ın kastettiği bu radikaller? Mısır'da halkın seçime gidip sandığa iradesini yansıtmasını hiç hesaba katmadan askeri darbe yapan herif, yani Sisi tabii ki radikal değil. Suriye'deki diktatörlüğe karşı 'değişim istiyoruz' diyerek barışçıl gösterilerle sokağa inen halkı katleden Esed tabii ki radikal değil. Suudi Arabistan'ı bir 'akıl dışılık ideolojisi' ve 'demir yumruk'la yöneten kraliyet ailesi zinhar radikal değil.
Kim peki radikal? Adamın kendi büyütüp beslediği örgütlere, devletlere radikal diyecek hali yok ya. Onun radikal dediği İhvan, Hamas, Suriye halkı, bilcümle mazlumlar.
Bilmem, Selman, Sisi ve Trump'ın açtığı 'terörle mücadele merkezi'nin açılış fotoğraflarını gördünüz mü? Üçü, bir ışıklı kürenin üzerine ellerini koymuşlar, İslam coğrafyasına ne olacağına, o coğrafyayı nasıl dizayn edeceklerine karar vermenin mutluluğuyla sırıtarak poz veriyorlar. Trump daha bir ekstra sırıtıyor; zira 'dostumuz Suudi Arabistan'a şahane silahlar sattık' dediği anlaşmanın maddi karşılığı bazı gazetelere göre 280, bazılarına göre 380 milyar dolar.
Tam burada sarı saçlı mavi gözlü Trump'ın çektiği bir numarayı daha anmak gerekir. Adam, İran'ı 'izole edilmesi gereken büyük düşman' olarak tanımladı.
Bu, iki bakımdan tam numara: Birincisi, ABD dediğin devlet çok uzun süredir İslam coğrafyasında İran'ın elini güçlendirecek her türlü hamleyi çekiyor. İran da ABD ile her konuda uzlaşabilen bir devlet görünümünde epeydir. İkincisi ise bu mesajı Suudi Arabistan'da vermekle 'ben vahhabilerden yanayım' diyor Trump. Bu dediklerinin Sünni İslam dünyasında nasıl yankılanacağını da gayet iyi biliyor: Sünniler ya ABD'nin sözde İran düşmanlığı üzerinden İran'a yakınlaşacak ya da 'mücadelenin merkezi burasıdır' diyerek Suudi Arabistan'a. Sünni İslam dünyasını zayıflatacak her hamlenin neye hizmet edeceğini çok iyi biliyor çünkü ABD.
İnancım şudur: Önünde sonunda İsrail'e, ABD'ye, dünyadaki tüm zalimlere hakiki bir tehdit oluşturabilecek tek odak Sünnilerdir. Kolayca yönlendirilip yönetilen şiilerle vahhabiler aslında 'aynı marka' topluluklardır, daha fazlası değil. Vahhabi ya da Şii devletleri ele geçirmeniz için Trump'ın Selman'la yaptığına benzer bir kılıç dansı yeter de artar bile.
Ne diyordu Lorca: 'Hafızlar, Nevşin hanıma bi zahmet söyleyin, Trump Selman'la 27 dakika değil, 27 saat görüştü. Dolayısıyla Selman'ın forsu bin beş yüz. Hanımefendiyi Suudi Arabistan'a hicrete davet ediyoruz. Yani edebim müsaade etse 'yallah Arabistan'a' da derdim ama neyse artık.'X
Henüz yorum yapılmamış.