Ak Parti 3. Olağanüstü Kongre'de 'sessiz devrimini' kutlayacak

Hemen söyleyelim ki, AK Parti kongrelerindeki olaÄŸanüstülük parti içindeki bir tartışma veya bir ihtilafın veya bir çatışmanın neticesi olan bir olaÄŸanüstülük deÄŸil. Partinin kendi kontrolündeki bir siyasetin doÄŸal neticesi olarak geliÅŸiyor kongreler AK Parti'de.

Birincisi Genel Başkanının Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi neticesinde, anayasa gereği partisiyle bağının kesilmesi dolayısıyla yaşanmıştı. İkincisi parti içinde delegelerin oy birliğiyle yaşanan bir görev devir-teslimi olarak yaşandı. Şimdiki ise yine AK Parti'nin ön ayak olduğu ülke tarihindeki en kapsamlı yönetim sistemi reformunun neticesine dayanıyor.

16 Nisan'da halk tarafından kabul edilen bu reform ile CumhurbaÅŸkanının partisiyle bağını koparma zorunluluÄŸu kaldırılmış oldu ve siyaset kendi tabiatına dönmüş oldu. Siyaset özü itibariyle bir teze, bir argümana, bir davaya sahip olmak, onun davasını gütmek, onun tarafı olmaktır. Halk tarafından seçilecek olan bir CumhurbaÅŸkanının tarafsız olmasını istemek esasen siyaseti baÅŸtan itibaren koca bir yalana mahkum etmek, siyasete talip olan kiÅŸiye kendi tezlerinden vazgeçmesini talep etmektir.

Bu ikiyüzlü siyaset tarzı anayasa değişikliğiyle tarihe karışmış oldu. Şimdi bunun doğal neticesi olarak Türkiye'ye 15 yıldır adeta bir sessiz devrim yaşatmış olan AK Parti'nin kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ağustos 2014 itibariyle resmen ayrılmak zorunda kalmış olduğu partisine tekrar Genel Başkan olarak geri dönmüş oluyor.
 

“Resmen” diyoruz, çünkü aslında herkes görüyor ki, bu resmi baÄŸlar, gönül yollarını kapatamıyor, ErdoÄŸan'ın AK Parti'nin kurucu ve yönlendirici lideri olma keyfiyetini yok edemiyordu.

Dolayısıyla AK Parti'deki olağanüstü kongreler bile Türkiye'ye AK Parti tarafından yaşatılan değişimin coşkulu bir festivali, ilk uygulamaları ve ilanları gibi yaşanıyor.

AK Parti'nin 3. OlaÄŸanüstü Kongresinin sloganı Yeni Atılım Dönemi, Demokrasi, DeÄŸiÅŸim, Reform olarak belirlenmiÅŸ durumda.

15 Yıldır ErdoÄŸan'ın liderliÄŸi altında tek başına iktidarda olan AK Parti, bütün kurum ve alışkanlıklarıyla yeni Türkiye'yi inÅŸa etmiÅŸ ve Türkiye'ye köklü bir deÄŸiÅŸimi yaÅŸatmış bir parti. DemokratikleÅŸme yönünde ortaya konulan performans tam anlamıyla bir “sessiz devrim” olarak isimlendirilmeyi hak ediyor.

Ne yazık ki, bu demokratikleÅŸme adımlarının bir çoÄŸunu baÅŸta FETÖ ve PKK olmak üzere, terör örgütleri suiistimal ederek demokratikleÅŸme sürecimize onulması güç bir ket vurmuÅŸ oldu. Buna raÄŸmen AK Parti ülkenin güvenliÄŸini de riske etmeyen bir demokratikleÅŸme seviyesini yakalama hedefinden asla vazgeçecek bir parti deÄŸil. Ã‡Ã¼nkü baÅŸtan itibaren varlık sebebi Türkiye'de hak ve özgürlüklerin geliÅŸtirilmesi ve milletimizin layık olduÄŸu demokratik seviyenin yakalanması ve korunması olmuÅŸtur.

Bu seviyeyi yakalamak ciddi bir deÄŸiÅŸim iradesi gerektiriyor. DeÄŸiÅŸimin, hiçbir müdahaleniz olmasa bile kendiliÄŸinden gerçekleÅŸeni vardır. Bu sosyolojinin zaten zorladığı ve siyasetçiden talep ettiÄŸi bir ÅŸeydir. Siyasetçi bu talebe cevap vermese bile toplum kendi kendine deÄŸiÅŸmeye devam eder ve bu deÄŸiÅŸimin gerisinde kalan siyasetçiyi hemen kulvarın dışına atar.

Ancak kurulu siyasi alışkanlıklarla, kurumsal yapılarla korunan bir müesses nizam ve kültür vardır ki, hedefleriniz yüksekse, bunlarla mücadele etmeden, bunları değiştirmeden sıradan bir siyasetçi olmanın ötesine geçemezsiniz.

Türkiye'nin mustarip olduÄŸu sorunlar basit sorunlar deÄŸildi. Bu sorunların varlığı içerden veya dışarıdan birileri için geçim kaynağı haline gelmiÅŸse zaman zaman onlara dokunmak karşınıza dünyayı almanızı gerektirebilir. AK Parti iktidara geldiÄŸinden beri karşılaÅŸtığı saldırılar, darbe teÅŸebbüsleri, toplumun deÄŸiÅŸim isteÄŸine cevap verirken uyandırılan ulusal veya küresel güçlerin direncini temsil ediyor.

AK Parti bu alanlara hiç girmese belki sıradan bir Türkiye siyaseti partisi olarak bu kadar düşmanlaÅŸtırılmayabilir, lideri ve önde gelenleri bazı muhitlerde daha fazla kabul görebilirlerdi. Oysa bu kadar adaletsizliÄŸin bu kadar çarpıklığın olduÄŸu bir Türkiye'de ve dünyada “olaÄŸan siyasetçi” sınırlarında kalarak hiçbir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmek mümkün deÄŸil. Bir ÅŸeyleri deÄŸiÅŸtiriyor gibi görünüp sadece zevahiri deÄŸiÅŸtirmekle yetinmek suretiyle Nobeller alınabilir, dünyaya ve Türkiye'ye egemen güçlerin takdirlerini bile toplamak mümkün. Ama gerçek bir deÄŸiÅŸim talep etmek sorunun künhüne dokunmayı gerektirir bu da cesaret ve irade gerektirir.

ErdoÄŸan liderliÄŸindeki AK Parti dünyanın çarpık düzeninin sorumlusu olanlara deÄŸiÅŸim talebini, iradesini ve cesaretini sergiledi, yer yer onlarla mücadeleye girerek o güçleri geriletti. Belki böylece o güçlerin hüsnü kabulünü, sempatisini kaybetti, ama millet nezdindeki hüsnü kabulü ve sempatiyi kat kat arttırdı.

Bu sayede AK Parti deÄŸiÅŸmeye ve deÄŸiÅŸtirmeye cesaret edenlerin adresi oldu. Bunun adına da AK Parti tarz-ı siyaseti desek yeridir.

Bu tarz-ı siyaset ile yeni dönemde AK Parti yeni bir atılım dönemine girmiş olacak. Türkiye'ye ve dünyaya hayırlar getirsin.

Kaynak: Yeni Åžafak