Sosyal Medya

Güncel

'Mutlu Bir Aile Sayesinde Dâreyn Saadetine Nail Olabilmek'



Doç.Dr. Fethi Güngör

Ä°slam dini istisnasız her gün onlarca kez anne ve babalarımız için dua etmemizi tavsiye etmekte, sebeb-i hayatımız olan ebeveynlerimize “öf” bile demeyi yasaklamaktadır. Oysa, yaklaşık yüz yıldır dünyanın birçok ülkesinde “anneler günü” olarak kutlanan mayıs ayının ikinci pazar günü, annelik statüsünü ve aile kurumunu bilerek ve isteyerek yok etmiÅŸ olan küresel sömürgeci düzen için tüketim çılgınlığını körükleme fırsatından baÅŸka bir anlam ifade etmemektedir.

Anneler günü ve aile haftası münasebetiyle sizleri kardeÅŸim Arzu Arıkan’ın yeni çıkan kitabından haberdar etmek isterim. Türkiye’de Aile, Savrulan Dünyada Aile, Aile YaÅŸam Döngüsü ve Tüketim gibi aile konusunda önemli bilimsel çalışmalar yürütmüş ve yayımlamış olan SEKAM tarafından basılan eser; kavramsal çerçevenin ardından aileyi tarihsel perspektiften ele almakta ve son bölümde Kur’an’a göre mutlu aileyi oluÅŸturan yapı taÅŸlarını ortaya koymaktadır. Ä°ki yüzü aÅŸkın kaynaÄŸa atıf yapılan “Kur’an’a Göre Mutlu Aile” kitabının sonuç ve deÄŸerlendirme kısmını paylaÅŸmakta yarar görüyorum.

Ä°stanbul Ãœniversitesi’nde Tefsir dalında Yrd.Doç.Dr. Mahmut Ay danışmanlığında yüksek lisans tezi olarak hazırlanan araÅŸtırmayı kitaplaÅŸtıran Sosyal ve Ekonomik AraÅŸtırmalar Merkezi (SEKAM) BaÅŸkanı Prof.Dr. Burhanettin Can esere yazdığı takdiminde ÅŸu vurguyu yapmaktadır:

“Çalışmada Kur’an merkeze alınarak aile yapısı, aile bireylerinin karşılıklı hak ve sorumlulukları aileye iliÅŸkin anahtar kavramlar esas alınarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Aile yapısı ve mutluluÄŸu ile aile bireyleri arasındaki karşılıklı hak ve sorumluluklar, “saadet”, “felah”, “fevz”, “meveddet(sevgi)”, “merhamet ve ÅŸefkat”, “saygı”, “müsâmaha”, “af”, “adalet”, “fedakârlık”, “sabır/öfke kontrolü”, “iffet”, “sadâkat”, “israf”, “kanaatkâr olma”, “eÅŸ deÄŸer olma”, “ÅŸiddet”, “kavvam”, “nüşuz” ve “itaat” anahtar kavramları çerçevesinde incelenmiÅŸtir. Mesele sadece Kur’an’ı referans alarak ele alınıp incelenmekle birlikte, metin içerisinde ilgili yerlerde hadisler de referans olarak vermiÅŸtir. Aile ile ilgili seçilmiÅŸ 40 hadis ve Kur’an’da aile ile ilgili ayetler, araÅŸtırmacılara yardımcı olmak maksadıyla ekler bölümüne toplu hâlde konmuÅŸtur.” (s.IX).

Müellif eserin önsözünde neden aile saadeti konusunu çalıştığını ise şu ifadelerle açıklamaktadır:

“Günümüzde aile kurumu dünyevileÅŸmenin ve ahlaki dejenerasyonun verdiÄŸi zararlar sebebiyle ayakta kalma mücadelesi vermektedir. GloballeÅŸmenin etkisiyle uluslararası etkileÅŸimin had safhaya vardığı ÅŸu dönemde aile kurumu desteklenmeli, korunmalı ve elde kalan son kalenin de düşürülmemesi için tüm imkânlar seferber edilmelidir. Bu hem fertlerin hem de toplumun geleceÄŸi açısından son derece önemlidir.

Mahkemelere gelen ÅŸikâyetlerin aile içi meselelerle dolu olduÄŸu göz önüne alındığında, aile bireyleri arasındaki iliÅŸkileri düzenleyecek sosyal bir reforma ÅŸiddetle ihtiyaç duyulduÄŸu anlaşılacaktır. Zira aile toplumun aynası mesabesindedir ve aile hayatındaki kargaÅŸalar siyasi ve toplumsal yapıyı yakından etkilemektedir. Bu baÄŸlamda müracaat edilecek temel kaynak, “Dileyen onu okur, düşünür ve ders alır.” (Müddessir 74/55) âyetinin de iÅŸaret ettiÄŸi üzere hiç şüphesiz ki Kur’an-ı Kerim ve onun uygulaması olan sünnettir. Bu çalışmada çaÄŸlar ötesinden insanlığa evrensel mesajlar sunan Kur’an’ın aile kurumunu onarmaya ve güçlendirmeye yönelik mesajları irdelenmiÅŸ ve Kur’ani perspektiften mutlu bir aileyi oluÅŸturacak temel unsurlar vurgulanmıştır.” (s.XI).

 

Alternatifi Olmayan Yegâne Sosyal Kurumu Korumak

Aile, saÄŸlıklı bireylerin yetiÅŸmesi ve saÄŸlıklı toplumların oluÅŸması için alternatifi olmayan en önemli sosyal kurumdur. Toplumun özünü ve temelini oluÅŸturan aile kurumunun düzenli ve ahenkli bir ÅŸekilde iÅŸlemesi cemiyet ve millet hayatı için vazgeçilmez bir güvencedir. Bir toplumun huzurlu olup olmadığı, o toplumu oluÅŸturan ailelere bakarak rahatça anlaşılabilir. Zira aile toplumun aynasıdır.

Aile bütün kadim din ve kültürlerde önemli görülen bir kurumdur. Nitekim Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta aileyle ilgili birçok hüküm bulunmaktadır. Ä°slam geldiÄŸi dönemde Cahiliye devri Arap ailesinde var olan mehir, velîme (düğün yemeÄŸi), Ã®lâ ve muhâlea yoluyla boÅŸanma ve süt hısımlığıyla ilgi bazı hükümleri kabul etmiÅŸtir. Öte yandan o dönemde iÅŸlerliÄŸi olan birçok gayr-ı meÅŸru birleÅŸme ÅŸeklini reddetmiÅŸ; boÅŸanma, miras, tebennî (evlat edinme) ve muharremât (nikâhlanması yasak olanlar) ile ilgili yanlış uygulamaları ortadan kaldırmıştır.

Evlilik insan hayatının önemli bir dönüm noktasıdır. Kur’an’da hem erkek hem de kadın için huzur bulacakları eÅŸlerin yaratılarak aralarına sevgi ve merhametin yerleÅŸtirilmesi, Allah’ın bir âyeti olarak zikredilmektedir. Allah Teâlâ ilk insan olduÄŸu kabul edilen Hz. Âdem için bir eÅŸ yaratmış ve “EÅŸinle birlikte Cennet’e yerleÅŸin.” buyurmuÅŸtur. Cennet gibi müstesna bir yerde bile Allah kulunun yalnız olmasını murat etmemiÅŸ ve ona can yoldaşı olacak bir eÅŸ yaratmıştır. Ayrıca, Kur’an’da cennete giden mümin kullar için de gözleri baÅŸkasını görmeyen tatlı bakışlı eÅŸler olacağı bildirilmiÅŸtir. Durum böyle olunca türlü zorluklarla dolu dünya hayatında insanın sırtını dayayacağı bir eÅŸe duyduÄŸu ihtiyaç çok daha fazla olsa gerektir. Bu sebeple Ä°slam dini evliliÄŸi teÅŸvik etmiÅŸ ve nefsani arzuların meÅŸru dairede giderilebilmesi için nikâhı ÅŸart koÅŸmuÅŸtur.” (s.157).

 

Mutlu Bir Aile Sayesinde Dâreyn Saadetine Nail Olabilmek

“Her Müslümanın en önemli gayelerinden biri, iki dünyada da mutluluÄŸu yakalayanlardan olabilmektir. Ancak modern dünyanın hazza indirgediÄŸi mutluluk kavramının Kur’ani perspektiften yeniden incelenmesi gerekmektedir. Günümüzde çoÄŸu insan mutluluÄŸu, saÄŸlıklı olmak, maddi sıkıntı çekmemek, istenilen her ÅŸeye kısa yoldan sahip olmak ÅŸeklinde tanımlamaktadır. Oysaki Kur’an bize insanların açlık, korku, can ve mal kaybı gibi ÅŸeylerle imtihan edileceÄŸini bildirmekte, sabredenleri ise müjdelemektedir. Buna göre mutluluÄŸun sadece her ÅŸeyin yolunda gitmesiyle veya birçok ÅŸeye sahip olmakla doÄŸrudan bir alakası olmadığı ve bazı felaketlere maruz kalan müminlerin de tüm zorluklara raÄŸmen sabır ve teslimiyetle pekâlâ mutlu olabilecekleri söylenebilir.

Kur’an’da aile kurmanın asıl amacı; huzurun saÄŸlanması ve sevgi-merhamet temeline dayanan bir iliÅŸkiyle mutluluÄŸun elde edilmesi olarak belirlenmiÅŸtir. Allah, aile yuvasını insanların huzur bulacakları bir yer kılmıştır. Aile efradının, ailenin bir üyesi olmaktan, bu aileye ait olmaktan duydukları hoÅŸnutluk, aidiyet hissi ve bu sıcak aile yuvasından elde ettikleri doyum, onların mutlulukları üzerinde oldukça belirleyicidir. Ortak deÄŸerler, amaçlar ve ilgiler vesilesiyle ailede paylaşılan güç, bireylerin kendilerini deÄŸerli ve güçlü hissetmesini saÄŸlamakta ve kim oldukları sorusuna tatmin edici bir cevap sunmaktadır. Ancak asıl önemli olan aile içindeki mutluluÄŸun miktarından çok, aile fertlerinin ailenin mutluluÄŸu için gösterdikleri çabadır.

Bu baÄŸlamda Kur’an aile bireylerine önemli haklar vermenin yanı sıra aile mutluluÄŸunu saÄŸlamaya yönelik sorumluluklar da yüklemiÅŸtir.  Aile fertleri bu ortak sorumluluÄŸun farkında olmalı ve Allah’ın huzurunda ailenin sorumlulukları çerçevesinde hesap vereceklerinin ÅŸuuruna vararak aile içi huzuru temin etmek amacıyla ellerinden gelen gayreti göstermelidirler. Ayrıca aile içinde bilhassa cinsiyet kaynaklı maÄŸduriyetlerin giderilebilmesi, aile bireylerinin adalet ve merhamet temelinde, hak ve sorumluluklar çerçevesinde birbirlerinin hukukunu gözeten bir tutum benimsemesiyle mümkün olabilecektir.” (s.158).

 

Aynı Özden Yaratılan Bir Bütünün İki Yarısı: Kadın ve Erkek

“Aile kurumunu oluÅŸturan kadın ve erkek, biri olmadan diÄŸerinin eksik kaldığı bir bütünün iki yarısı gibidir. Kur’an’a göre kadın ve erkek tek bir nefisten yaratılan, cinsiyetleri farklı olsa bile insan olarak aynı deÄŸere sahip olan iki ayrı bireydir. ErkeÄŸi ve diÅŸiyi yaratan Allah onların yaptığı iyiliklere eÅŸit karşılık vereceÄŸini bildirmiÅŸtir. Nitekim Kur’an, insanlar arasında cinsiyetten, ırktan, soydan vs. kaynaklanan bir üstünlüğü kabul etmez. Kur’an’a göre yegâne bir üstünlük ölçüsü vardır ki o da takvâdır.

Modern dünyada aile içi iliÅŸkiler hak ve sorumluluk bakımından eÅŸitlik tezi Ã¼zerine kurulmuÅŸ olsa da ontolojik olarak bakıldığında bu pek mümkün görünmemektedir. Kur’an açısından da kadın erkek iliÅŸkilerinin eÅŸitlik fikri üzerine kurulamayacağı açıktır. Çünkü kadınla erkek arasında anatomik, fizyolojik ve psikolojik farklılıklar vardır. Allah Kur’an’da kadını ve erkeÄŸi farklı özelliklerle donattığını, her iki cinsin birbirinden üstün yönleri olduÄŸunu bildirmekte ve onları birbirlerinin üstünlüklerinin peÅŸine düşmemeleri noktasında uyarmaktadır. Nitekim Ä°slâmî bakış açısına göre kadın erkek iliÅŸkilerinde eÅŸitlikten çok, farklılıklarla birlikte iki varlığın birbirinin nezdindeki deÄŸerini ifade eden eÅŸdeÄŸerlilik ve tamamlayıcılık Ã¶n plâna çıkmaktadır.

Ä°slam’dan önceki pek çok din ve kültürde kadın cinsinin haklar ve görevler bakımından erkekten daha düşük bir konumda olduÄŸu görülmektedir. Ä°slam, geldiÄŸi çaÄŸda kadın hakları konusunda büyük bir devrim gerçekleÅŸtirmiÅŸ, kadını layık olduÄŸu konuma yükselterek ona daha önce pek sahip olamadığı miras alma, miras bırakma, eÅŸini seçme, ÅŸahitlik yapma vb. haklar tanımıştır.  Ä°slam, cahiliye toplumunun bozuk yapısını ortadan kaldırıp saÄŸlıklı bir toplum inÅŸa etmek için iÅŸe aileden baÅŸlamış ve karı-kocaya bazı haklar vermekle birlikte onlara sorumluluklar da yüklemiÅŸtir. Kocalara hanımlarına iyi davranmalarını, nafaka ve mehir konusunda hassas olmalarını ve adaleti elden bırakmamalarını tavsiye ederken, hanımlara da meÅŸru konularda kocalarına itaat etmelerini ve aile mahremiyetlerini korumalarını salık vermiÅŸtir.

Öte yandan Ä°slam dini ana-baba haklarına büyük bir önem vermiÅŸ ve çocuklara ebeveynlerine karşı hürmetkâr davranmalarını emretmiÅŸtir. Kur’an’a göre ana-babaya iyi davranmak, güzel söz söylemek, dua etmek, meÅŸru konularda onlara itaat etmek, onları azarlamamak ve ana-babaya sahip çıkmak çocukların görevleri arasındadır ki bu sayılanlar aynı zamanda bir nevi ibadettir.” (s.159).

 

Sağlıklı Bir Toplum İnşa Edebilmek İçin İşe Aileden Başlamak

“Kur’an’a göre aile kurumunun en temel görevlerinden birisi nesil yetiÅŸtirmektir. Bu baÄŸlamda ebeveynlerin de çocuklarına karşı birtakım sorumlulukları vardır. ÇocuÄŸa iyi bir terbiye vermek, ona eÄŸitim ve öğretim hakkı tanımak, çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapmamak, adaletli olmak ve iliÅŸkilerde sevgiyi ve ÅŸefkati esas almak bu sorumluluklardan bazılarıdır. Yukarıda ifade edilenler bir arada deÄŸerlendirildiÄŸinde Ä°slam toplumunda mutlu ailelerin sayısının artmasının kadınıyla erkeÄŸiyle çocuÄŸuyla her bireyin bu hak ve sorumluluklara titizlikle riayet etmesine baÄŸlı olduÄŸu söylenebilir.

Allah Teâlâ bir yandan insanlara hak ve sorumluluklarını bildirmiÅŸ, öte yandan onlara nasıl mutlu bir yuva oluÅŸturacaklarını da öğretmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda bilhassa iman, teslimiyet, dua, tevekkül gibi konularda Hz. Ä°brahim’in ve Hz. Ä°mran’ın aileleri tüm insanlık için güzel bir örneklik teÅŸkil etmektedir. Nitekim Allah Teâlâ Kur’an’da Ä°brahim ailesini ve Ä°mran ailesini kendi çağının insanları içinden seçerek üstün kıldığını zikretmektedir.

Günümüzde aile kurumu sekülerizmin ve modernizmin etkisiyle pek çok yara almış, gerçek fonksiyonunu tam anlamıyla yerine getiremez olmuÅŸtur. SekülerleÅŸme, aile baÄŸlarının kopuk olduÄŸu, evin otel gibi kullanıldığı, hazcı bir hayat anlayışının temel kabul edilmesi sebebiyle çocuk sahibi olmanın ve evlenmenin külfet olarak görüldüğü bir aile biçimi ortaya çıkarmıştır. Tüm bunların bir sonucu olarak dünyada boÅŸanma oranları hızla artmaya baÅŸlamıştır. BoÅŸanmanın taraflar açısından psikolojik, biyolojik, sosyolojik, ekonomik pek çok zararı olmakla birlikte bu sorunu sadece bu olayı yaÅŸayan kiÅŸi ve kesimlere ait bir sorunmuÅŸ gibi telakki etmek doÄŸru deÄŸildir. Bu durum ülkeler bazında toplumsal bir sorunken dünya ölçeÄŸinde ise bir insanlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim boÅŸanmış ailelerin çocuklarında suç iÅŸleme oranının daha yüksek olması boÅŸanmanın topluma yönelik zararını açıkça ortaya koymaktadır.

Öte yandan sadakat ve iffet gibi kavramlar günümüzde küreselleÅŸmenin tehdidi altında bulunmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaÅŸanan cinsel devrim, cinsiyet alanında oluÅŸturulmaya çalışılan muhafazakâr yapıyı tamamen dağıtmıştır. Nitekim Avusturya’da yapılan bir araÅŸtırmada halkın %90’ının nikâhsız birlikteliÄŸi onaylaması, tıbbi istatistiklerin Åžam ve Halep’te gayr-ı meÅŸru iliÅŸki sebebiyle 400 bin kürtaj yapıldığını ortaya koyması, ülkemizde yapılan bir araÅŸtırmada katılımcıların %31,5’lik bir kesiminin nikâhsız birliktelik yaÅŸayan komÅŸuya kayıtsız kalacaklarını ifade etmeleri bu dağılmaya bir örnektir.

Batı’da aile kurumunun neredeyse tamamen çökmüş olduÄŸu göz önüne alındığında Müslüman ülkelerde durumun bu kadar vahim olmadığı söylenebilir. Ancak ülkemizde uyuÅŸturucu kullanma ve fuhuÅŸ yaşının 12’lere düştüğü dikkate alınırsa bizim için de tehlike çanlarının çalmaya baÅŸladığı görülecektir. Ä°nsanların medya ve farklı kitle iletiÅŸim araçlarıyla müstehcenlik bombardımanına tâbi tutulduÄŸu günümüzde bu büyük tehlikeyi bertaraf etmenin en iyi yolu, Kur’an’da iffet timsali olarak gösterilen Hz. Yusuf, Hz. Meryem gibi ÅŸahsiyetlerle tanışmak ve onlarınerdemli davranışlarını kendi hayatımıza nakÅŸetmeye gayret etmektir. Ayrıca cinsel tahriklerin had safhaya vardığı günümüzde eÅŸlerin birbirlerini cinsel yönden tatmin etme hususunda her zamankinden daha hassas olmaları, aile birliÄŸinin huzurlu bir ÅŸekilde devam ettirilebilmesi için oldukça önemlidir.” (s.159-160).

 

Sağlam Bir Aile Kurumu İçin Manevi Değerlerimizi Yeniden Canlandırmak

“Günümüzde modernizm ve feminizmin etkisiyle bazı hanımlar erkeÄŸin aile reisi oluÅŸu, kocaya itaat gibi konuları tümden reddederken bazı erkeklerin de ataerkil yapının etkisiyle kadından mutlak itaat bekledikleri, itaatsizlik durumunda kadına ÅŸiddet uygulamayı normal addettikleri gözlemlenmektedir. Bu konuda her türlü akımın etkisinden kurtularak “kavvâm”, “nüşûz”, “itaat” ve ÅŸiddet gibi kavramların Kur’ani bir bakış açısıyla açıklığa kavuÅŸturulması ve karı-kocanın tarafsız olarak bu bilgilere göre hareket etmesi ailedeki mutluluÄŸun sürekliliÄŸini saÄŸlaması açısından gereklidir.

Bu durumda hem bireyin mutluluÄŸu hem toplumun geleceÄŸi hem de insanlığın hayrı adına aile kurumunun asli görevlerini yerine getirebilmesi için acilen önlem almak gerekmektedir. Bu yolda atılacak ilk adım, aile yuvamızı evrensel bir mesaj olan Kur’an’ın öğretilerine göre yeni baÅŸtan yapılandırarak modernizmin yozlaÅŸtırdığı manevi deÄŸerleri yeniden canlandırmaya gayret etmektir. O zaman görülecektir ki sevgi, saygı, merhamet, müsamaha, adâlet, af, fedakârlık, sabır gibi dînî-manevî deÄŸerlerin ikame edildiÄŸi aile yuvasında kabalık, hoyratlık, ÅŸiddet, sorumsuzluk gibi olumsuz davranışlar kendiliÄŸinden yok olacaktır.

Bu çalışmada Kur’an eksenli mutlu bir aileyi oluÅŸturan temel dinamikler incelenmiÅŸ ve bu dinamiklerin ihya edilerek aile yuvasına nakÅŸedilmesi durumunda modernizmin ve sekülerizmin verdiÄŸi zararların en aza indirgenebileceÄŸi ortaya konmaya çalışılmıştır. Temennimiz, bu çalışmanın Kur’an araÅŸtırmalarına bir nebze de olsa katkıda bulunması, mutlu ailelerin mutluluÄŸunu perçinleÅŸtirmesi, boÅŸanma aÅŸamasında olan çiftlerin ise bu kararı yeniden gözden geçirmelerine vesile olarak Ä°slam binasından bir yapı taşının daha düşmesine engel olabilmesidir.” (s.160).

Rabbenâgfirlî we livâlideyye we li’l-mu’minîne yewme yekûmu’l-hisâb:

Rabbimiz! Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı babamı ve bütün
müminleri bağışla!” (Ä°brahim 14:41).

 

Kaynak:

  1. Arzu ARIKANKur’an’a Göre Mutlu Aile, SEKAM Yayınları, Ä°stanbul, Nisan 2017, 190 s.
  2. http://sekam.com.tr/sayfa.php?detay=basilmis-kitaplar, 14 Mayıs 2017.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.