Sosyal Medya

Kültür Sanat

Beşir Ayvazoğlu: Bir Darülelhan vardı

Darülelhan Türk ve Batı Musikilerinin öğretildiği ve gelişmesi için sürekli katkıda bulunulan ve imkânlar sağlanan bir konservatuvar olarak yaşatılsa ve gelenekli bir kurum olarak kesintilere uğramadan günümüze ulaşabilseydi, bugün belki de musiki konusunda başka meseleleri konuşuyor olacaktık.



İçinde bulunduÄŸumuz yıl, Darülelhan’ın kuruluÅŸunun 100. yılıdır. Bu ismi uzmanlar ve meraklılar dışında bilen kaç kiÅŸi çıkar, bilmiyorum.
 
İkinci Meşrutiyet devrinde Muzıka-yı Hümâyun eski önemini kaybederek bir askerî bando ve bir saray orkestrasından ibaret küçük bir kuruluş haline gelmiş, Darülbedayi de Birinci Dünya Harbi yüzünden kapanınca ciddi bir boşluk doğmuştu. Bu boşluğu doldurmak amacıyla Maarif Nezareti tarafından hazırlanan Musiki Encümeni ve Darülelhan Talimatnamesi, 9 Aralık 1916 tarihli irâde-i seniyye ile yürürlüğe girdi ve Darülelhan 1 Ocak 1917 tarihinde öğretime başladı.
 
Musiki Encümeni, fahrî üyelerden oluÅŸan geniÅŸ yetkili bir ilim ve sanat kurulu, Darülelhan ise Türk ve Batı Musikileri ile tiyatro bölümlerinden oluÅŸan bir konservatuvar niteliÄŸi taşıyordu. Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye adlı romanında, bu kurum etrafındaki alaturka-alafranga tartışmaları ele alınmıştır.
 
***
 
Darülelhan, Cumhuriyet’e intikal eden önemli kurumlardan biriydi; ne var ki çiçeÄŸi burnunda devletimizi kuranların musikiyle ilgili baÅŸka projeleri vardı. Ä°lk olarak Musiki Encümeni kaldırıldı, Darülelhan ise Ä°stanbul Åžehremaneti’ne baÄŸlandı. 14 Eylül 1924 tarihinde yapılan açılış töreninde konuÅŸan müdür Musa Süreyya Bey’e göre Darülelhan’ın amaçlarını ÅŸunlardı: Batı musikisindeki geliÅŸmeleri yurdumuzda da yaymak, musikimizin deÄŸerli eserlerini saklayıp koruyarak devamını saÄŸlamak, millî musikimizi lâyık olduÄŸu seviyeye yükseltmek, ilmî toplantılar düzenleyerek eski musiki eserlerimizi tespit etmek, opera, operet ve ÅŸan’la ilgili diÄŸer Batı musikisi eserlerini di limize aktarmak ve uygulamak.
 
17-05/18/03-1.jpg
 
 
 
OMAR tarafından hazırlanan “Sırlanmış Sesler” adlı dört CD’lik albümün kapağı.
 
Musa Süreyya Bey’in konuÅŸması, musiki politikasının merkezine Batı Musikisinin yerleÅŸtirileceÄŸine dair iÅŸaretler taşıyordu. Nitekim Maarif Vekâleti’nin Ä°stanbul Åžehremaneti’ne yazdığı 9 Aralık 1926 tarihli yazıyla, hiç beklenmedik bir zamanda, Darülelhan’ın adı Ä°stanbul Konservatuvarı olarak deÄŸiÅŸtirildi ve Türk Musikisi Åžubesi kapatıldı.
 
***
 
Bu uygulama, devletin Türk musikisini artık devrini kapamış bir musiki olarak gördüğü ve müzeye kaldırmak istediÄŸi anlamına geliyordu. Muzıka-yı Hümâyun’un Fasl-ı Atik bölümünün bir uzantısı olarak kurulan Riyâset-i Cumhur Ä°nce Saz Heyeti de çok geçmeden aynı akıbete uÄŸradı.
 
17-05/18/sddg.jpg
 
 
Darülelhan, Anadolu’da türkü derlemeleri de yapmıştır. “Darülelhan Külliyatı Anadolu Halk Åžarkıları”nın üçüncü defterinin kapağı. Bu defterde AlaÅŸehir, Manisa, Ä°zmir, ÖdemiÅŸ ve Aydın’da derlenmiÅŸ 48 halk türküsünün notaları yer almaktadır.
 
Devrin büyük müzikologlarından Rauf Yektâ Bey, haklı olarak, Darülelhan’ın Türk musikisi ÅŸubesinin kaldırılmış olmasını, millî musiki kültürümüze vurulan büyük bir darbe olarak nitelendirir ve yalnız Batı Musikisinin öğretildiÄŸi konservatuvardan Türk bestekârının yetiÅŸemeyeceÄŸini söyler.
 
***
 
Belediye Konservatuvarı olarak yoluna devam eden Darülelhan’ın daha sonraki macerası bu yazıda özetlenemeyecek kadar uzundur. Ä°zin verirseniz, sadece Darülelhan’ın Türk Musikisi Åžubesi kaldırıldıktan sonra kurulan Alaturka Musiki Tasnif ve Tesbit Heyeti’nin çalışmalarından kısaca söz etmek istiyorum. BaÅŸkanlığına Rauf Yektâ Bey’in tayin edildiÄŸi heyetin diÄŸer üyeleri de Zekâî Dedezâde Hafız Ahmed Irsoy ve Ä°smail Hakkı Bey’dir. Kısa bir süre sonra ölen Ä°smail Hakkı Bey’in ye rine Ali Rıfat ÇaÄŸatay getirilecek, birkaç yıl sonra da Dr. Suphi Ezgi ve Mesud Cemil Bey’ler heyete katılacaktır.
 
17-05/18/aswdf.jpg
 
 
OMAR Yaz Okulu’nda yapılan çalışmalardan bir görüntü.
 
Adı geçen heyet tarafından tespit ve tasnif edilerek yayımla nan yüzlerce eser, Türk musikisi repertuvarının büsbütün yok olmasını önlemiÅŸtir. Asıl önemli olan, tespit edilen eserlerin çoÄŸunun Hafız Ahmed Efendi’nin hafızasındaki biçimiyle ve onun okuduÄŸu gibi notaya alınmış olmasıdır. Bu önemlidir; çünkü Hafız Ahmed Irsoy, inanılmaz hafızasındaki yüzlerce eseri babası Zekâi Dede’den, o da Dede Efendi’den meÅŸk etmiÅŸtir. Heyet tarafından neÅŸredilen nota külliyatı, bu sebeple Türk musikisi çevrelerinde son derece yüksek prestije sahiptir ve abide bir neÅŸriyat olarak kabul edilmektedir.
 
***
 
Bu yazıyı niçin yazdığıma gelince... Önümüzdeki Cumartesi gecesi Aya Ä°rini’de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile kısa adı OMAR olan Ä°.Ãœ. Osmanlı Dönemi MüziÄŸi Uygulama AraÅŸtırma Merkezi tarafından bir program gerçekleÅŸtirilecek. Saat 19.00’da baÅŸlayacak programın amacı, kuruluÅŸunun 100. yılı vesilesiyle “ilk resmi müzik okulumuz” olan Darülelhan’ı kültür dünyamızın gündemine taşımak...
 
OMAR’ın müdürü ve Ä°cra Heyeti Åžefi Gönül Paçacı’nın gayretiyle gerçekleÅŸtirilen programda, CumhurbaÅŸkanlığı Klasik Türk MüziÄŸi Korosu, Ä°stanbul Tarihi Türk MüziÄŸi TopluluÄŸu, Ä°stanbul Devlet Türk MüziÄŸi TopluluÄŸu ve OMAR Ä°cra Heyeti yer alacak. Gönül Hanım, repertuarın Belediye Konservatuarı’nın yetiÅŸtirdiÄŸi, bu kurumda hocalık veya ÅŸeflik yapmış bestecilerin eserlerinden oluÅŸtuÄŸunu söyledi.
 
Konservatuvarın tarihini yansıtacak belgesel görüntülerin de sunulacağı program vesilesiyle, 1926 yılından itibaren çeÅŸitli metotlarla ses kaydı alınmış olan eserlerinden oluÅŸan “Sırlanmış Sesler- Darülelhan ve Sonrası TaÅŸ Plak Kayıtları” baÅŸlıklı dört CD’lik bir albüm hazırlandı. Ayrıca bu kurumdan yetiÅŸmiÅŸ usta iki sanatkâra Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı tarafından onur ödülü takdim edilecek.
 
OMAR’ın bir sürprizi daha var: Darülelhan’ın 1924-1925 yıllarında yedi sayı neÅŸredebildiÄŸi Darülelhan Mecmuası, 8. sayıdan itibaren devam ettirilecek ve ilk sayı yetiÅŸtirilebilirse geceye katılanlara armaÄŸan edilecek.
 
Darülelhan Türk ve Batı Musikilerinin öğretildiği ve gelişmesi için sürekli katkıda bulunulan ve imkânlar sağlanan bir konservatuvar olarak yaşatılsa ve gelenekli bir kurum olarak kesintilere uğramadan günümüze ulaşabilseydi, bugün belki de musiki konusunda başka meseleleri konuşuyor olacaktı
 
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.