Güncel
Yeniden düşünmemiz gerekiyor-İbrahim Tenekeci
Şunu da anlamış bulunuyorum: Asıl mesele, bir davaya sahip olmak değil, bir davaya ait olmaktır. Hayır, kelime oyunu yapmıyorum. Biri evsahibi, diğeri misafir gibi davranır. Tam da burada şunu hatırlatalım: Kiraz deyince aklımıza öncelikle ağaç mı geliyor, meyve mi? Evsahibi gibi davrananlar için de şöyle diyelim: Hak iddia ediyorlar ve başkalarını çok kolay yargılıyorlar.
Åžu kadar yıllık yürüyüşün sonunda, geldiÄŸimiz yer burasıdır: Sadece inançlı olmak yetmiyor, inandırıcı da olmak zorundayız. Kısaca: Ä°timat ehli. Makâlât'ta geçer: “Dünyada yaratılmış her nesneye güven vermek…” Aynı eserde ÅŸu da sorulur: “Bir kimse ÅŸeker tatmamış olsa, adını bilmekle tadını ne bilir?”
İnsan zor zamanlardan oluşur. İşte o zorlukların üzerimizde hakkı ve hatrı vardır. En tatsız olay bile, sonunda aziz bir hatıraya dönüşür. Üstünden yıllar geçer ve neşeyle anlatırız.
Şunu da anlamış bulunuyorum: Asıl mesele, bir davaya sahip olmak değil, bir davaya ait olmaktır. Hayır, kelime oyunu yapmıyorum. Biri evsahibi, diğeri misafir gibi davranır. Tam da burada şunu hatırlatalım: Kiraz deyince aklımıza öncelikle ağaç mı geliyor, meyve mi? Evsahibi gibi davrananlar için de şöyle diyelim: Hak iddia ediyorlar ve başkalarını çok kolay yargılıyorlar.
Asıl mesele, vefa yokuşunu hiç şikâyet etmeden çıkmaktır.Sırtımızda ne olursa olsun. Bize iyiliği dokunanlara vefa, millete vefa, memlekete vefa, mukaddesata vefa.
Minnet ağır bir yüktür, herkes taşıyamaz. Taşıyanı severiz, taşıyamayanı anlayışla karşılarız.
Makâlât'tan naklettiÄŸimiz sorunun devamını da buraya alalım: “Gözleri görmeyen insana 'gör' demek ne fayda saÄŸlar?”
***
Atalarımız, 'bin bilsen de bir bilene danış' demişler. Milyonlarca bir bilenin olduğu günlerden geçiyoruz.
Sıklıkla tekrarlanan bir söz: 'İlk taşı günahsız olan atsın.' Biraz değiştirelim: 'İlk sözü günahı olmayan söylesin.' Herhalde uzun bir sessizlik yaşanır.
Bilinen gerçek: 'Akıl akıldan üstündür.' Buradan devam edersek: Kalp kalpten derindir.
Kalp demiÅŸken. Mehmet Akif'in tavrı, Ä°smet Özel'in kavgası, Sezai Karakoç'un mücadelesi, Cahit ZarifoÄŸlu'nun samimiyeti, Necip Fazıl'ın ısrarı, Nuri Pakdil'in çabası, Nurettin Topçu'nun ahlâkı, Hasan Aycın'ın duruÅŸu… Bütün bunların bize anlattığı / söylediÄŸi nedir? Hakikatli bir emekten, halis niyetten ve salih amelden doÄŸan bereket olabilir mi? Ä°ÅŸte bu bereketin neresindeyiz? Neresindeyim?
***
Yunus Emre, “Halkı bostan edinmiÅŸtir / DilediÄŸin üzer ölüm” der. Durumumuz tam olarak budur. Emperyalist güçler, Ä°slâm dünyasını bostan gibi görmekte, diledikleri yeri bombalamakta, iÅŸgal etmekte ve istedikleri kimseyi öldürmektedirler. Direnenleri ise hemen terörist ilan ediyorlar. Yanı sıra, Türkiye'nin terörle ve baÅŸka ÅŸeylerle imtihanı ortada.
Bunlar olurken bizler ne yapıyoruz?
Belki de yürüyen merdivenlerde durup düşünmeye çalışıyoruz. Böyle bir şey mümkün mü?
“Rusya'nın Suriye'de ne iÅŸi var” diye soruyoruz. Aynı soruyu Amerika için sorduk mu? Birincisini kabul edenin ikincisine itiraz etmeye hakkı var mıdır? Tek millet olan neydi, kimdi?
Evet, ne yapıyoruz? Birbirimizi üzmekle, yormakla, yıpratmakla, yıkmakla meşgul oluyoruz. Zaten düşmanın da yapmaya çalıştığı şey bu değil mi? Bir de yasal uyarı: İnsanların kusurlarını bulmak için iz sürmek, kimseyi iyi bir yere götürmez.
KiÅŸisel ve kurumsal reklâm peÅŸindeyiz. Ä°negöl ilçemizde Ä°shak PaÅŸa Camii'nin (1465) avlusundaki ÅŸadırvanın üzerinde ÅŸu yazıyor: “Hakkın lütfu, halkın yardımı, Abdullah'ın emeÄŸiyle oldu bu ÅŸadırvan.” Abdullah, Allah'ın kulu demek. Hak ve halk yani. Benlik bunun neresinde? Son yıllarda ise küçüğünden en büyüğüne kadar dillerde hep aynı kelime: Ben.
Gidişatın bir parçası olarak, artık eserler değil, maketler üretiliyor. Mutlaka onlardan birkaç tanesini görmüşsünüzdür. Çeşme, saat kulesi, giriş kapısı vs. Bazı iddialarımız da işte bu maketlere benziyor. İçine girmiyoruz ki dolduralım.
Sözün özü: Halis niyet, salih amel ve hayırlı emek bahsini, samimi bir şekilde yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Henüz yorum yapılmamış.