Sosyal Medya

Kürsü

Eğitim ve Hayat / Yıldırım BEŞKARDEŞ



EÄŸitim dünyamıza dikkatlice baktığımızda fark edeceÄŸimiz en önemli durumlardan (sorunlardan) biri eÄŸitimin doÄŸal hayattan kopuk görüntüsüdür. Her ne kadar eÄŸitimin temel hedefi bireyi hayata hazırlamaksa ve yapılan hazırlıklar bu yönde ise de sonuç böyle tezahür etmemektedir. EÄŸitimin birincil öğesi olan öğrencilerin resmi okul ile doÄŸal hayatı baÄŸdaÅŸtıramadıkları hazin bir gerçektir. Öğrencilerimizin çoÄŸunun gözünde okul, süregiden güzel hayatın içine sıkıştırılmış sıkıcı bir süreç olarak algılanmaktadır. Okulun hayatın hazırlayıcısı ve ayrılamaz bir parçası olduÄŸunun farkında deÄŸildirler. Okulu yaÅŸamsal iÅŸlevinden uzak mesai doldurulacak bir yer olarak görmektedirler. Bu tablo ne yazık ki eÄŸitimde istenilen performansın yakalanmasını zorlaÅŸtırmaktadır. 

Biz insanlar yaptığımız her şeyi hayatın içinde yaparız. Eğitimde hayatımızda var olan önemli bir kavramdır. Eğitim bütün faaliyetlerini hayat uğruna yapar. Eğitim uygulandığı bireylere hayatı tanıtmak, onları hayata hazırlamak gibi çok temel amaçlar güder. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için hayat ve eğitim kavramlarının arasındaki mutlak ilişkinin farkına varılmalı ve bu ilişki doğru kurgulanmalıdır. Çünkü temel işlevi hayatın kendisi olan bir eğitimin hayattan kopuk olması boşa kürek çekmekten başka nedir ki?

Eğitim doğal hayata entegre edilemezse istenilen sonuca ulaşılamaz. Bireye temel pratik beceriler ve yetiler kazandırmak yerine sadece teorik bilgi yükleyen ve bu bilgiyi etkin kullandırtmayan bir sistemin yaşamsal eğitim verdiği iddiası tartışmalıdır. Bireyin eğitim gördüğü yılları sadece sınav kaygısı, yarış ve deneme sınavlarına endekslemek birçok insani durumu ıskalamayı veya ertelemeyi getirmektedir. Günümüz eğitim sistemlerinin genel handikabı bireyin sadece beynine hitap etmesidir oysa insan, sadece zihinsel yapıdan oluşmaz onun dışında fiziksel, duyusal, duygusal, içsel vb. birçok değişik fonksiyonlara sahiptir. Birey bu fonksiyonlarını doğal hayatında kullanır ancak eğitim safhasında ne bunları hepsini kullanacak imkana sahiptir ne de bu yönlerini geliştirici destek almaktadır. Bir çok değişik yetenek ve beceriye sahip olan öğrenci, bunları sunma fırsatı bulamadığı için klasik eğitimin içinde kaybolup gitmektedir. Çünkü var olan yapı sadece teorik eğitim vermekte ve herkesi sanki devlet memuru olacakmış gibi yetiştirmektedir.

Farklı ilgilere kapalı tekdüze eğitim hayatla doğru irtibat kuramamaktadır. Aslında formül çok basittir: Hayatın içinde ne varsa eğitimde de onlar olmalıdır. Kalabalık sınıflar, sadece beton duvar ve tahta sıralardan oluşan okullar, gereksiz binlerce sayfa mevzuat ve karmaşık bir bürokrasiyle doğal bir eğitim alanı oluşturmak çok zordur. Böyle bir sistemde bireyler kendini doğal yaşam alanı içinde hissedemez. Bu karmaşık durum zaten eğitimin hayata hazırlayıcı amacına aykırıdır. Böyle bir durumda kaliteli bir eğitim çıkması da gerçekten zordur.

Çağımızın gereklerine uygun ve bilimsel nitelikte bir eğitim kalitesine ulaşmak için öncelikle bazı fiziki ve mental değişiklikler yapmamız gerekmektedir. Bu değişiklikler ilk aşamada birkaç başlık altında toplanabilir.

1- Eğitimin doğal hayatın bir parçası olduğu gerçeğinin farkına varılmalı,
2- Eğitim kurumları doğal hayata uygun bir hale getirilmeli,
3- Milli Eğitim gereksiz mevzuat ve bürokrasiden arındırılmalı,
4- Müfredat; yaşamsal, somut ve pratik bilgilerden oluşmalı,
5- Görüşlerin rahatlıkla paylaşıldığı demokratik bir ortam oluşturulmalı,
6- Mensupları arasında dikey bir hiyerarşi yerine, yatay bir iletişim ve etkileşim olmalı,
7- Eğitim siyasi ve sendikal vesayetten kurtarılmalı,
8- Yöneticiler siyasal ve sendikal mensubiyete göre değil ehliyet ve liyakate göre atanmalı,
9- Milli EÄŸitim Bakanlığı sıradan hantal bir devlet kurumu olarak deÄŸerlendirilmek yerine geleceÄŸi inÅŸa eden önemli ve özel bir statüye kavuÅŸturulmalıdır. 
 
Yıldırım BEŞKARDEŞ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.