Sosyal Medya

Güncel

Türkiye gençliğinin kimlik sorunu-Prof. Dr. Celalettin VATANDAŞ

Araştırmada gençliğin dînî, ahlâki, toplumsal değerlere ilişkin tutum ve tavırları incelenmiş; örneğin dînî değerler ve pratikler açısından form olarak dindar gençlik değerlendirilebilecek ama nitelik dikkate alındığında, dînî, ahlâki ve toplumsal değerler noktasında sabiteleri zayıf bir gençlik kesiminin var olduğu tespitine ulaşılmıştır.



Gençlik, sosyal bir kategoridir. EÄŸitim/öğretim süreci ile çalışma hayatına baÅŸlamadaki deÄŸiÅŸmelere paralel baÅŸlangıç ve bitiÅŸ yaÅŸları sürekli deÄŸiÅŸen bu sosyal kategori, birçok bakımdan araÅŸtırılması gereken önemli bir olgu olarak anlam kazanmaktadır. Zira en azından toplumun ve ülkenin geleceÄŸi gençlikle ilgilidir. Dolayısıyla geleceÄŸin muhtemel toplumsal nicelik ve niteliÄŸini belirlemek ve bu baÄŸlamda ülke ölçeÄŸinde geleceÄŸin planlanmasının gerçekleÅŸtirilebilmesi, gençliÄŸin mevcut özelliklerini bilmekten geçmektedir. Ãœstelik mevcut nüfusunun önemli bir kesimi genç kategorisinde olan Türkiye için gençlik araÅŸtırmaları daha da bir önem kazanmaktadır. Çünkü Türkiye Ä°statistik Kurumu’nun Aralık–2012 tarihli tespitlerine göre 75.627.386 olan Türkiye nüfusunun 18.862.319’u 15–29 yaÅŸ grubunda yer almaktadır.  Bu rakamlar dikkate alındığında mevcut Türkiye nüfusunun %24,94’ünün gençlerden oluÅŸtuÄŸu anlaşılmaktadır. Bu da Türkiye baÄŸlamında, mevcut gençliÄŸin özelliklerini, sorunlarını ve beklentilerini tespit etmenin; hem mevcut ÅŸartlara iliÅŸkin deÄŸerlendirmeler yapabilmek ve hem de geleceÄŸin Türkiye’si hakkında tahminlerde bulunmak açısından ne kadar önemli olduÄŸunu ortaya koymaktadır.
 
AraÅŸtırma, en genel anlamıyla gençliÄŸi konu edinmektedir. Toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik ve teknolojik açıdan hızla deÄŸiÅŸen Türkiye’de, gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸimin gençliÄŸin durum ve özelliklerini etkilediÄŸi gibi, gençliÄŸin özellik ve beklentileri de gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸimde önemli bir faktör olarak anlam kazanmaktadır. GerçekleÅŸen deÄŸiÅŸimin toplumsal, dînî ve ahlâki boyutu ise çoÄŸu araÅŸtırmalarda yeterince dikkate alınmayan veya göz ardı edilen bir özelliktir. Hâlbuki gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸimin toplumsal, dînî ve ahlâki deÄŸerler üzerinde etkisinin olacağı açıktır ve bunları bilmeden gençliÄŸin mevcut durumunu ve gelecekteki durumunu kestirmek mümkün olmayacak; mümkün görünen boyutuyla da bir yığın eksikliklere sahip olacaktır.
 
 
Araştırmanın Teknik Özellikleri
 
SEKAM’ın Türkiye’de Gençlik araÅŸtırması nicel bir alan araÅŸtırması olup tanımlayıcı niteliktedir. Veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. AraÅŸtırmanın evrenini, Türkiye’de yaÅŸayan ve yaşı 15–28 arasında yer alan bireyler oluÅŸturmuÅŸtur. Bu evreni temsil özelliÄŸine sahip örneklem tespiti için katmanlı tesadüfî örneklem tekniÄŸi tercih edilmiÅŸtir. Katılımcıların cinsiyeti, yaÅŸadıkları coÄŸrafi bölge, en çok yaÅŸadıkları yerin toplumsal niteliÄŸi, yaÅŸ, eÄŸitim düzeyi, gelir düzeyi, bölge dikkate alınan katman ölçütlerini oluÅŸturmuÅŸtur. Türkiye evrenini temsil kabiliyetine sahip örneklem belirlemek için Türkiye Ä°statistik Kurumu’nun (TUÄ°K) belirlediÄŸi ve araÅŸtırmalarında kullandığı 12 gölge tasnifi kullanılmıştır.
 
Araştırmanın veri toplama aşaması 2013 yılı Ocak-Nisan aylarında gerçekleştirilmiştir. Anket, araştırmanın evrenini temsilen seçilen 81 şehirde ve demografik ölçekle kent kategorisine dâhil edilebilecek ilçeler dâhil 179 kentsel, 173 kırsal olmak üzere toplam 271 yerleşim biriminde 5541 kişiye uygulanmıştır.
 
GENÇLERDE KİMLİK SORUNU
 
Her kimlik bir tanımlamadır. Her tanım ise, aynı/benzer ve farklı şeyleri dikkate alarak inşa olunan bir anlamsal çerçeveyi temsil eder. Herhangi bir tanımın oluşturulması sırasında, bazı özellikler tanımlanan şeye dâhil edilmek üzere anlam dairesinin içerisine alınırken, diğer bazı özellikler ötekilere ait olmak üzere dışarıda bırakılır. Böylelikle, tanımlananı belirgin kılacak sınır ve anlam alanı oluşturulmuş olur. Zaten tanımın başarısı da tanımlananı ötekilerden ayıran sınır ve bu sınırın ayırıcılık özelliğiyle ilgilidir. Sınırı net olmayan, anlam alanını belirgin şekilde oluşturamayan tanımlar başarılı kabul edilmezler; çünkü anlam karışıklıklarına neden olurlar. Eğer söz konusu tanım, bir tutum veya davranışla, daha da önemlisi bireysel veya toplumsal hayatla ilgiliyse, tanım aşamasındaki karmaşa doğrudan bu alanlara yansır ve gerek bireysel ve gerekse toplumsal hayatta birçok karışıklığa, hatta çatışmaya yol açar.
 
Birey için gençlik dönemi bireysel kimliğin ve toplumsal aidiyetin inşa olduğu, oluşturulduğu dönemi temsil eder. Elbette ki birey, gençlik sonrası diğer hayat dönemlerinde kimliğinde ve/veya toplumsal aidiyetinde değişikliğe gidebilir; yeni bir kimlik ve/veya aidiyet kazanabilir. Ancak bu çok özel ve istisnadır; aynı zamanda çok zordur. Buna karşılık gençlik yılları hemen herkesin bireysel kimliğinin ve toplumsal aidiyetinin oluşmasının da ötesinde kimliğinin/aidiyetinin berraklaşıp netleştiği bir dönem olarak anlam kazanmaktadır. Bireyler bu dönemde edindikleri/inşa edilen kimliklerine ve aidiyetlerine göre benzerleriyle iş ve eylemlerde, tutum ve tavırlarda bir araya gelir ve ötekilerden ayrışırlar. Birleşme ve ayrışma ise hayat tarzında; toplumsal, dînî, ahlâki, siyasi, kültürel değerlerde kendini olanca biçimiyle açığa vurur.
 
Araştırma kapsamında dikkate alınan temel konulardan birisini gençlerin bireysel kimliklerinin nasıl bir dağılım gösterdiğini ve ne tür özellikler gösterdiğini tespit etmek oluşturmuştur. Bunu tespit edebilmek için veri toplama aracı olarak düşünülen sorulardan birisi gençlerin gelenek-modern düzleminde kendilerini nasıl konumlandırdıklarıyla ilgilidir.
 
Türkiye, son iki yüz yıldır, bireysel ve toplumsal, zihinsel ve maddi unsurları ile Batılılaşma modeline göre topyekûn değiştirmeyi kendisine en üst düzeyde ideal olarak belirlemiş bir ülkedir. Bu değişimin öznesi devlet, nesnesi ise tüm toplum ve dolayısıyla tüm bireylerdir. Hukuk, siyaset, ekonomi ve en önemlisi de eğitim, hedeflenen ve tepeden inmeci yöntemle yürütülen değişimin temel araçları olarak anlam kazanmıştır. Tüm bunlar yapılırken de batılı gibi olmak ile modern olmak eş anlamlı görülmüştür. Dolayısıyla süreç, sıklıkla, aynı anlama gelecek şekilde batılılaşmak, çağdaşlaşmak (muasırlaşmak), modernleşmek olarak kavramlaştırılmıştır.
 
YaÅŸanan bu deÄŸiÅŸim/inÅŸa süreci, yaklaşık son 20–30 yıllık dönemde, deÄŸiÅŸimin nesnesi açısından yeni bir boyuta daha sahip olmuÅŸtur. Bu yeni boyut, küreselleÅŸme olarak kavramsallaÅŸtırılan ve baÅŸta ABD olmak üzere bazı Batı ülkelerinde üretilen kültür endüstrisi ürünlerinin tüm dünyayı istilasıyla gerçekleÅŸtirilen bir benzeÅŸim sürecidir. YaÅŸadıkları coÄŸrafya, mensubu oldukları dîn veya kültür, ürünü oldukları tarihsel geçmiÅŸ her ne olursa olsun, insanlar en genel mânâda hayat tarzlarıyla benzeÅŸmektedirler. Modernlik ise bu benzeÅŸmenin içeriÄŸi ve biçimi olarak anlam kazanmaktadır; bireyler ve toplumlar küresel kültürün nesnesi oldukça daha çok modernleÅŸtiklerini düşünmektedirler.
 
BatılılaÅŸma veya küresel kültüre mensup olma, isimlendirme her ne olursa olsun, her iki durumu da tanımlayan en temel kavram modern olmaktır. Ve ÅŸu son derece önemlidir ki ister Türkiye’nin iki yüz yıllık tarihinde belirleyici olan BatılılaÅŸma politikaları baÄŸlamında ele alınsın, isterse küreselleÅŸme baÄŸlamında ele alınsın, en temelde bireyler için karşıt kutuplu bir seçenek söz konusudur. Seçenekler gelenek-modern ekseninde ÅŸekillenmekte ve modernlik doÄŸru seçenek olarak anlam kazan(dırıl)maktadır. Çünkü geleneksellik ve modernlik birbirinden tamamen farklı ve çoÄŸu zaman karşıt inançları, tutumları, tavırları, anlayışları, deÄŸerleri, yaÅŸama tarzlarını ifade etmekte ve günümüz dünyasında ve daha da önemlisi günümüz Türkiye’sinde modernlik olması gereken olarak sunulmakta ve gösterilmektedir.
 
SEKAM’ın Gençlik AraÅŸtırması ile gençlerin kendilerini gelenek–modern ekseninde nasıl ve ne kadar konumlandırdıkları tespit edilmek istenmiÅŸtir. Bu konumlanışın biçim ve miktarını belirlemek önemlidir. Çünkü gelenek-modern farklılığı/karşıtlığı, yukarıda da ifade edildiÄŸi üzere, bireysel ve toplumsal tüm alanlarda birbirinden çok farklı ve hatta çoÄŸu zaman karşıt bir tutum ve tavrı, ilgi ve istek düzeylerini, daha da önemlisi deÄŸerler sistemini ve yaÅŸayış tarzını gerektirmektedir. Gençlerin kendilerini gelenek-modern ekseninde nasıl ve ne kadar konumlandırdıkları tespit edilirse, gençlerimizin kendilerine ÅŸu veya bu ÅŸekilde sunulan veya dayatılan modernliÄŸi ne düzeyde kabullendiklerini tespit etmek mümkün olabilecektir.
 
SEKAM’ın Gençlik AraÅŸtırması’nın ilginç olmanın da ötesinde ÅŸaÅŸkınlığa yol açan birçok tespitlerinden birisi, gençlerin gelenek-modern düzleminde kendilerini konumlandırmalarıyla ilgili olmuÅŸtur. Elbette ki, gençlerin kendilerini daha çok gelenek veya daha çok modern düzleminde konumlandırmalarının birbirinden tamamen farklı bir anlamı olacaktır. AraÅŸtırmanın veri toplama aÅŸamasında hem iki yüz yıllık bir geçmiÅŸe sahip devlet politikaları ve hem de son birkaç on yıldır kitle iletiÅŸim araçlarının çoÄŸunluÄŸunun güçlü ve yoÄŸun bir ÅŸekilde aracılığını yaptıkları deÄŸerler, anlayışlar ve hayat tarzı açısından modernliÄŸin gençler tarafından daha çok tercih edildiÄŸi (edilmesi gerektiÄŸi), bunun ise büyük oranda normal olduÄŸu düşünülmüştü. Ancak araÅŸtırma ile tespit edilmiÅŸtir ki, gençler, beklentilerin çok ötesinde bir düzlemde kendilerini konumlandırmış durumdalar. Konuyla ilgili soruya alınan cevaplara göre gençlerin dörtte üçü (Åžekil:1) kendisini ne geleneksel ve ne de modern olarak tanımlamaktadır. Yani gençler geleneksel kalmayı baÅŸaramadıkları gibi modern de olamamışlardır. Bu nedenle de kendilerini biraz modern biraz geleneksel olarak tanımlamaktadırlar. Kabul etmek gerekir ki bu son derece melez bir durumu temsil etmekte ve gençlerin ne o, ne de bu olamadıkları anlaşılmaktadır. Gençler inanç ve kabulleriyle, tutum ve tavırlarıyla, eylem ve davranışlarıyla ara bir konumdadırlar. Bunun ise hem bireyin kimlik ve kiÅŸiliÄŸi açısından ve hem de toplumsal deÄŸerler, uyum, denge açısından oldukça önemli bir problemler yumağına iÅŸarette bulunduÄŸu açıktır. Bunu, araÅŸtırma kapsamında katılımcılara yöneltilen inanç, tutum, tavır, tercih, beklenti, deÄŸer ölçütleri, anlayış ile ilgili sorulara verilen cevaplarda görmek mümkün olmuÅŸtur.
 
ÅžEKÄ°L–1: Gençlerin, Modern-Gelenek Düzleminde Kendilerini Konumlandırışları
 
DİNDAR BİR GENÇLİK
 
Kelime itibarıyla baÄŸlanma, hüküm, yol, boyun eÄŸmek, itaat etmek, kulluk etmek gibi mânâlara gelen dîn ve özellikle de Ä°slâm, Allah’ın varlığına iman temelinde bir hayat tarzı olarak da anlam kazanır; kazanmak ister. Yani inanılan ilke ve özellikler, tutum ve tavırlarda, davranış ve eylemlerde, en genel mânâsıyla da hayat tarzında karşılık bulur. Bu nedenle katılımcı gençlere bir dizi soru yöneltilerek dînin sadece bir iman unsuru (vicdani bir kabul) olarak mı anlam ve deÄŸer kazandığı; yoksa eyleme, tutum ve tavırlara, davranışlara da dönüşüp-dönüşmediÄŸi belirlenmek istenmiÅŸtir. Bu amaçla yöneltilen sorulardan birisi dîn duygu ve düşüncelerinizi etkiler mi biçimindedir (Tablo–1). Alınan cevaplara göre gençlerin neredeyse tamamına yakını (%90,4) duygu ve düşünceleri açısından dînden etkilendiklerini, yani dînin en azından vicdani bir unsur olarak üzerlerinde etkiye sahip olduÄŸunu ifade etmiÅŸlerdir. Ama daha da önemlisi, yine benzer oranda olmak üzere (%90,3), gençlerin tutum ve davranışlarıyla da dînden etkilendiklerini ifade etmiÅŸ olmalarıdır (Tablo–2). Bunlar dikkate alındığında dindar bir gençlik kitlesiyle karşı karşıya olduÄŸumuz rahatlıkla söylenebilir. Zaten gençlerin önemli bir kısmı kendisini Dindar olarak tanımlamaktadır (Tablo–3). Farklı kategorilerde olmak üzere kendisini Dindar kabul edenlerin oranı %96,3’tür.  Ancak ne var ki araÅŸtırmanın diÄŸer bazı soruları dikkate alındığında bu dindarlığın gündelik hayatta veya geleneksel baÄŸlamında algılanandan çok öte bir mânâya geldiÄŸi anlaşılmaktadır.
 

Tablo-1: Dînin Duygu Ve Düşünceyi Etkileme Düzeyi

Dîn, Duygu ve Düşüncelerinizi Etkiler mi? (%)
  Sayı %
Çok Etkiler 2494 46,3
Etkiler 2376 44,1
Çok Az 329 6,1
Hiç Etkilemez 191 3,5
Toplam 5390 100,0
Tablo-2: Dînin Tutum ve Davranışları Etkileme Düzeyi
 
Dîn, Tutum ve Davranışlarınızı Etkiler mi? (%)
  Sayı %
Çok Etkiler 2298 42,4
Etkiler 2595 47,9
Çok Az 361 6,7
Hiç Etkilemez 169 3,1
Toplam 5423 100,0
 
 
Tablo-3: Dindarlık Durumu
 
Dindarlık Açısından Durumunuz Nedir? (%)
  Sayı %
Çok Dindar 331 6,1
Dindar 2573 47,7
Biraz Dindar 2289 42,5
Dîne İlgisiz 166 3,1
Dîne İnanmaz 31 ,6
Toplam 5390 100,0

 

 
 
Kendisini Dindar kabul eden bir kitleyle karşı karşıya olduÄŸumuza göre, bu dindarlık algısının açılımını tespit edebilmek için bazı ibadetleri gerçekleÅŸtirme durumuna veya gerçekleÅŸtirme isteÄŸine iliÅŸkin araÅŸtırma verilerini dikkate almak gerekli olacaktır. Bu baÄŸlamda dikkate alınacak ilk veri beÅŸ vakit namaz kılma durumuyla ilgilidir (Tablo–4). Katılımcıların %24,3’ü düzenli olarak beÅŸ vakit namaz kıldığını ifade ederken, %49,6’sı ise ara sıra sıklığında da olsa namaz ibadetini gerçekleÅŸtirdiÄŸini belirtmiÅŸtir. Buna karşılık %26,2’lik orana sahip bir kesim ise hiçbir ÅŸekilde namaz kılmadığını ifade etmiÅŸtir.
 
Cuma namazı erkekleri ilgilendiren bir ibadet olarak anlam kazanmaktadır. AraÅŸtırma kapsamında erkek katılımcılara Cuma namazı kılma durumları sorulmuÅŸ (Tablo–5), alınan cevaplara göre erkek gençlerin %56,6’sının düzenli olarak Cuma namazı kıldıkları tespit edilmiÅŸtir. Ara sıra sıklığında Cuma namazı kılanların oranı ise %30,6’dır. Cuma namazı hiç kılmayanların oranı görece son derece düşüktür: %12,9.
 
Gençlerin oruç ibadeti karşısındaki durumları incelendiÄŸinde (Tablo–6), oruç ibadetinin gençler tarafından diÄŸer ibadetlere göre son derece yüksek oranda (%85,1) düzenli olarak gerçekleÅŸtirildiÄŸi tespit edilmiÅŸtir. Hiç oruç tutmayanların oranı son derece düşüktür (%2,7). Bu da oruç ibadetinin toplumumuzda ayrıcalıklı bir öneme sahip olduÄŸunu göstermesi açısından ilginç ve önemlidir. Ve tüm bunlar, gençlerin bizzat kendi cevaplarında anlam bulan biçimiyle dindar bir gençlik olgusuyla karşı karşıya olduÄŸumuzu göstermektedir. Ancak durum salt yüzeysel olarak böyle olmakla birlikte, ibadet olgusu ile diÄŸer bazı özellikler karşılaÅŸtırıldığında ÅŸaÅŸkınlığa yol açan bir durum ile karşılaşılmaktadır. Karşılaşılan ve ÅŸaÅŸkınlık oluÅŸturan bu durumu anlamak için sekülerliÄŸi dikkate almakta yarar var.
 
Tablo–4: Namaz Kılma Durumu
 
BeÅŸ Vakit Namaz Kılar mısınız? (%)
  Sayı %
Düzenli Olarak 1267 24,3
Ara Sıra 2585 49,6
Hiç 1364 26,2
Toplam 5216 100,0

 

 
Tablo–5: Cuma Namazı Kılma Durumu
 
Cuma Namazı Kılma Durumunuz? (Sadece Erkekler) (%)
  Sayı %
Düzenli Olarak 1385 56,6
Ara Sıra 748 30,6
Hiç 315 12,9
Toplam 2448 100,0

 

Tablo–6: Oruç Tutma Durumu

 
 
Tablo–6: Oruç Tutma Durumu
 
Oruç Tutma Durumunuz? (%)
  Sayı %
Düzenli Olarak 4560 85,1
Ara Sıra 655 12,2
Hiç 142 2,7
Toplam 5357 100,0

 

 
SEKÃœLER BÄ°R DÄ°NDARLIK
 
Kökeni Latince olan sekülerlik, kök itibarıyla zaman ve mekân çağrışımlarını birlikte veren bir anlama sahiptir. Zaman, onun şimdi oluşunu; mekân ise, dünyada ve dünyevî oluşunu gösterir. Dolayısıyla etimolojik kökeni itibarıyla, şu anda yaşanmakta olan dünya anlamına gelmektedir. Bu dünyanın geçmişe ait veya bu dünyanın yaşanan nesnel unsurlarını aşan referansları yoktur. Her şey şu ana ve bu dünyaya aittir.
 
Esasen tarihi süreçte kazandığı anlamlarla çok geniş bir anlam alanına sahip olan sekülerlik, örneğin ahlâki alanda değer ilkelerinin herhangi bir dîni inancı dikkate almadan oluşturulmasını, inançtan kaynaklanan bütün düşüncelerden soyutlanmasını ifade etmektedir. Diğer sosyal alan ve konular dikkate alındığında ise sekülerlik, toplumsal hayatın tüm alanlarının; siyasetin, kültürün, bilimin dîne dayanan değerlerden arındırılması ve bağımsızlaştırılması olarak anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla sekülerleşme, en temel anlamıyla dînin toplumdaki otoritesini yitirmesidir. Bu anlamıyla da laiklikle örtüşmektedir. Ancak bu, tüm anlam boyutlarıyla laiklikle aynı olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim günümüzde laiklik her şeyden önce siyasi ağırlıklı bir terim olarak kullanılmaktadır; dîn ile devletin birbirinden ayrılmasına işaret etmektedir.
 
Bir ayrım yapmak gerekirse, laiklik daha çok toplumsal alanla ilgili olmasına karşılık, sekülerlik daha çok bireysel boyutla ilgilidir. Eğer siyaset-dîn ilişkisinden bahsediliyorsa burada temel kavram laikliktir, bireyin tercih ve sorumluluklarında, tutum ve tavırlarında dînin etki durumundan bahsediliyorsa burada ise sekülerlik devreye girmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen laiklik ile sekülerlik arasında çok açık ve net bir anlam ayrışmasından bahsetmek zordur.
 
Sosyal bilimler literatürüne sosyolojinin bir armaÄŸanı olarak giren sekülerleÅŸmeyi anlamak için konuyla ilgilenen sosyologların tanımlarını dikkate almak yararlı olacaktır. Bryan Wilson tarafından dînî düşünce, muâmelât ve kurumların sosyal önemini yitirdiÄŸi bir süreç olarak tanımlanan sekülerleÅŸme, Peter L. Berger tarafından dînî inançlar, ibadetler ve cemaat duygusunun toplumun ahlâki hayatından uzaklaÅŸtırılması, mistisizm dâhil tüm dînî konu ve tutumlara karşı tam ilgisizleÅŸme, yarı paganlaÅŸma, kilisesizleÅŸme olarak tanımlanmıştır. Yine Berger, sekülerleÅŸmeyi kültür ve toplum sektörlerinin dînî kurum ve sembollerin egemenliÄŸini ortadan kaldıran bir süreç olarak[1] tanımlamıştır. Günümüzde, özellikle de Amerika’da, dinsizlik ve yaÅŸamın örgütlenmesinde sanki Tanrı yokmuÅŸ gibi davranılması olarak tanılanmaktadır[2]. Amerika’daki bu kullanım, bizim de burada tercih ettiÄŸimiz anlamı iÅŸaret etmektedir. Bu kısa açıklamayı takiben sekülerleÅŸmeyi araÅŸtırmanın verileri üzerinden gençlik baÄŸlamında inceleyebiliriz.
 
AraÅŸtırmanın bazı bulgularından hareketle dindar bir gençlik kitlesi ile karşı karşıya olduÄŸumuzu ifade ettik. Ancak ne var ki bu dindarlık geleneksel olarak bilinen anlamıyla hayatın her alanında dînî bir hassasiyet içerisinde olma anlamına gelmemektedir. AraÅŸtırmanın bulgusu olan dindarlık, seküler bir dindarlıktır. Çünkü gençliÄŸe yöneltilen dînî inanç ve pratiklerle ilgili bazı sorulara alınan cevaplar, seküler bir hayat tarzının ve dîn algısının yaygınlık kazandığını ortaya koymuÅŸtur. Kimliklerin melezleÅŸip “ne o ne de bu” biçimine dönüşmesinin yanı sıra, dîn algısında da benzer bir karmaÅŸanın yaÅŸandığı tespit edilmiÅŸtir. Dîni önemseyen ve ölçü kabul eden, hatta baÅŸta namaz olmak üzere bazı ibadetleri düzenli olarak yerine getirdiÄŸini söyleyen gençlerin dîn-ahlâki deÄŸerler, dîn-aile deÄŸerleri, dîn-bireyler arası iliÅŸkiler gibi birçok konuda dînden bağımsızlaÅŸtıkları; dîni daha çok vicdani bir unsura dönüştürdükleri veya daha doÄŸru bir tanımlamayla dîni hayattan uzaklaÅŸtırdıkları anlaşılmaktadır. Bu konuda referans olarak namaz kılma durumu dikkate alındığında, ifade ettiÄŸimiz durum olanca açıklığıyla gözler önüne serilmektedir. AÅŸağıda bunun bazı örneklerine yer verilecektir.
 
Düzenli beÅŸ vakit namaz kılanların %16,8’i çapkınlık konusunda ne düşünüyorsunuz sorusuna erkek için normal-bayan için hayır, %9,3’ü ise erkek-bayan her ikisi için de normal ÅŸeklinde görüş bildirmiÅŸlerdir (Tablo–7). Hâlbuki Ä°slâm açısından çapkınlık, hem erkek ve hem de kadın için aynı düzeyde yasak olan bir tutum ve davranıştır.
 
Düzenli beÅŸ vakit namaz kılanların %8,4’ü bir kiÅŸinin kendi cinsinden birisi ile (erkeÄŸin erkekle, kadının kadınla) cinsel iliÅŸkisi konusunda görüşünüz nedir sorusuna; bireysel tercih-kimseyi ilgilendirmez, %30,3’ü ise onaylamıyorum ama beni ilgilendirmez, cevabını vermiÅŸtir (Tablo–8). EÅŸcinsellik, Ä°slâm açısından en ÅŸiddetli yasaklardan birisidir. EÅŸcinselliÄŸi en sapkın davranışlardan birisi olarak deÄŸerlendiren Ä°slâm’ın kaynağı Kur’ân’da eÅŸcinsel tercihleri nedeniyle ilâhî gazaba uÄŸratılmış bir topluluk ve o topluluÄŸu bu sapkınlıktan uzaklaÅŸtırmak için çabalayan bir peygamberin mücadelesini konu edinen ayetler vardır.
 
Evlilik modası geçmiÅŸ bir kurumdur görüşünün deÄŸerlendiriliÅŸiyle, düzenli namaz kılma iliÅŸkisi incelendiÄŸinde (Tablo–9), düzenli namaz kılanların %6,9’unun bu görüşü desteklediÄŸi, %3,7’sinin ise kararsızlık içerisinde olduÄŸu tespit edilmiÅŸtir. Hâlbuki Ä°slâm açısından meÅŸru cinselliÄŸin tek yolu nikâh ve dolayısıyla nikâha dayalı aile hayatıdır.
 
Düzenli namaz kılanların %10’u, genç bir kız ile erkek istedikleri ÅŸartlarda aynı evde yaÅŸayabilirler görüşüne destek verirken, %7,5’i ise kararsızlığı ile bu konuda dînî etkiden sıyrıldığının iÅŸaretini vermektedir (Tablo–10). Çünkü Ä°slâm, kadın-erkek iliÅŸkilerinde oldukça hassas olup bahsettiÄŸimiz üzere cinselliÄŸi ancak nikâhla meÅŸru kabul etmektedir.
 
Çocuk-nikâh iliÅŸkisi baÄŸlamında olmak üzere çocuk yapmak için evlilik ÅŸart deÄŸildir görüşünün deÄŸerlendirilme tarzıyla namaz kılma durumu karşılaÅŸtırıldığında (Tablo–11), düzenli namaz kılanların %5,4’ü bu görüşü desteklemiÅŸtir. %2’si ise kararsızlık yaÅŸadığını ifade etmiÅŸtir.
 
 
 
Tablo-7: Namaz Kılma Durumuna Göre Çapkınlığın Anlamı
 
Beş Vakit Namaz Kılma Durumu Çapkınlık konusunda ne düşünüyorsunuz? (%)
Erkek için Evet-Bayan İçin Hayır Erkek-Bayan Normal Erkek-BayanHayır
Düzenli 16,8 9,3 73,9
Ara Sıra 26,9 13,7 59,5
Hiç 24,4 19,3 56,3

 

 
Tablo-8: Namaz Kılma Durumuna Göre Bir Kişinin Kendi Cinsinden Birisi İle
 
Beş vakit namaz kılmadurumu Bir kişinin kendi cinsinden birisi ile (erkeğin erkekle, kadının kadınla) cinsel ilişkisi konusunda görüşünüz nedir? (%)
Bireysel Tercih-Kimseyi İlgilendirmez Onaylamıyorum Ama Beni İlgilendirmez Kararsızım/Bilemiyorum Olmamalı/Yanlış Sapıklık Günah Ahlaksızlık
Düzenli 8,4 30,3 1,1 20,3 10,8 13,2 15,9
Ara Sıra 16,4 32,5 2,1 17,2 13,2 7,4 11,0
Hiç 27,8 40,9 ,7 13,8 7,5 3,9 5,3

 

 
 
Tablo-9: Namaz Kılma Durumuna Göre Evliliğin Anlamı
 
BeÅŸ VakitNamaz Kılma Durumunuz “Evlilik, Modası GeçmiÅŸ Bir Kurumdur” (%)
Kesinlikle Katılıyorum Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Kesinlikle Katılmıyorum
Düzenli 3,4 3,5 3,7 28,0 61,4
Ara Sıra 3,5 5,3 6,5 28,4 56,2
Hiç 4,0 6,6 7,0 34,4
 
Tablo-10:Namaz Kılma Durumuna Göre “Genç Bir Kız Ä°le Erkek Ä°stedikleri Åžartlarda Aynı Evde YaÅŸayabilirler” Görüşünü DeÄŸerlendirme
BeÅŸ vakit namaz kılmadurumu “Genç bir kız ile erkek istedikleri ÅŸartlarda aynı evde yaÅŸayabilirler” (%)
KesinlikleKatılıyorum Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum KesinlikleKatılmıyorum
Düzenli 2,5 7,5 7,5 31,2 51,3
Ara Sıra 6,5 15,7 15,6 27,9 34,3
Hiç 13,7 22,3 20,8 25,3 18,0

 

 
 
Tablo-11:Namaz Kılma Durumuna Göre
BeÅŸ vakit namaz kılmadurumu “Çocuk yapmak için evlenmek ÅŸart deÄŸildir” (%)
KesinlikleKatılıyorum Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum KesinlikleKatılmıyorum
Düzenli 2,3 3,1 2,0 15,0 77,6
Ara Sıra 5,0 2,5 3,2 20,6 68,6
Hiç 6,3 4,6 4,4 24,3 60,5

 

 
Laiklik ve dolayısıyla laik olmak önemli bir modern deÄŸerdir. Bu deÄŸerin dînle ve özellikle de Ä°slâm’la iliÅŸkinin son derece sorunlu olduÄŸu da açıktır.  Ã‡Ã¼nkü ikisi arasında varoluÅŸ/yetki çatışması vardır. Ancak buna raÄŸmen laikliÄŸin bir deÄŸer olarak dînî hassasiyeti yüksek olan veya olduÄŸu varsayılan kesimler tarafından da kabullenildiÄŸi ve bu durumun gittikçe yaygınlık kazandığı anlaşılmaktadır. Ä°ÅŸte bu, sekülerliÄŸin yaygınlık kazandığını ve güçlendiÄŸini gösteren önemli bir tespittir. Zira araÅŸtırmamızın bulgularına göre düzenli namaz kılanların dahi %67,2’si laikliÄŸi bireyin kiÅŸilik ve hayatı açısından önemli bulduÄŸunu ifade etmiÅŸtir (Tablo–12).

Tablo-12: Namaz Kılma Durumuna Göre Laik Olmanın Önemi

Beş vakit namaz kılma durumu Bireyin kişilik ve hayatı açısından laik olmak önemli midir? (%)
Çok Önemli Önemli Önemli Değil Hiç Önemli Değil
Düzenli 26,6 40,6 25,3 7,4
Ara Sıra 33,7 47,0 14,8 4,5
Hiç 40,4 43,7 13,4 2,4

 

 
 
 
 
Tüm bunlar ise, Türkiye’nin, en azından, sosyal gerçekliÄŸi olan Ä°slâm’ın gençler tarafından büyük oranda yanlış bilindiÄŸi veya en azından kendisini Dindar kabul edenler açısından bunun böyle olduÄŸu anlamına gelmektedir. Çok daha önemlisi, düzenli beÅŸ vakit namaz kılma sorumluluÄŸunun farkında olacak kadar dînle ilgili bireyler açısından bile Ä°slâm anlayışında, Ä°slâmî deÄŸerler konusunda yanlış bilgi ve kabullerin yaygın olduÄŸu anlaşılmaktadır. Bunun nedenleri ise baÅŸlı başına bir araÅŸtırma konusu olacak kadar önemlidir.
 
SONUÇ
 
Toplumsal hayata katılma sürecinde çok kritik bir kavşak olan gençlik döneminin en önemli sorunu, kendi benliğine ilişkin kimliğini kazanmasıdır. Toplumda yer alan her birey tek bir kimlik geliştirmez. Toplumsal durumlara göre genç, öncelikle dindar kimliğini, toplumsal kimliğini, siyasal kimliğini, cinsel kimliğini, vb. geliştirmektedir. Bu kimlik tipleri birbirini karşılıklı etkileyerek ve tamamlayarak insan hayatına anlam vermektedir. Gerçekleştirilen araştırmada gençlik ile melez kimlik nitelemesi arasında güçlü bir ilişkinin tespit edilmiş olması; yani kimliklerin daha çok sözel nitelikte kaldığının, kimliklerinin içeriğinin farklılığa vurguda bulunacak bir ayrışmaya yol açmadığının tespit edilmiş olması önemlidir. Toplumların en dinamik insan gücü ve en verimli kaynağı olan gençlerin çok boyutlu ve karmaşık sorunları vardır. Bunların en başında da kimlik sorunu yer almaktadır.
 
Bireysel değerler sosyal ortamda gelişir. Bu bakımdan sosyal sistemin ya da kültürün ürünüdür. Birey, doğumundan ölümüne kadar ebeveynlerinin, arkadaşlarının, önemli gördüğü ve sevdiği kişilerin, yaşamındaki önemli değişikliklerin ve deneyime dayalı öğrenmenin, yasaların, gelenek ve göreneklerin, dînin, eğitimin ve medyanın etkisi ile kısaca toplumun içinde sürekli sosyalizasyon süreci sayesinde değerleri öğrenir. Diğer bir ifade ile bireyin değer sistemleri sosyalizasyon süreçleri ile erken çocukluk döneminde gelişerek kültürel ve sosyal asimilasyon yoluyla onun bilişsel ve zihinsel yapısının bir parçası haline gelir. Araştırmada gençliğin dînî, ahlâki, toplumsal değerlere ilişkin tutum ve tavırları incelenmiş; örneğin dînî değerler ve pratikler açısından form olarak dindar gençlik değerlendirilebilecek ama nitelik dikkate alındığında, dînî, ahlâki ve toplumsal değerler noktasında sabiteleri zayıf bir gençlik kesiminin var olduğu tespitine ulaşılmıştır.
 
NÄ°DA DERGÄ°SÄ° 161. SAYI EKÄ°M – KASIM 2013
 
[1] Berger, P. L., Kutsal Şemsiye, Dinin Sosyolojik Teorisinin Ana Unsurları, Çev. A. Coşkun, Rağbet Yay, İstanbul, 2000, s.168
 
[2] Dobbelaere, Karel, Secularization: An Analysis at Three Levels, P.I.E.- Peter Lang, Brussels. 2002, s. 23

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.