Aile YaÅŸam
Erişkinlerin psikolojisinde canice olmayan anne-baba travmaları-Medaim YANIK
“Çocukları nasıl yetiştirmeli?” sorusunun cevabını farklı alanlardan gelen bilgilerin sentezi ile oluşturmak gerekiyor. Bir yandan insanlığın getirdiği tarihsel birikim ve deneyim var. Öbür taraftan son bir yüzyılın ağırlıklı olarak psikoloji/psikiyatri alanından gelen bilgiler var. Psikoloji bilgisinin bir kısmı “gelişimsel psikoloji” alanının deney ve araştırmalarından geliyor. Diğer bir kısmı ise klinik tecrübelerden geliyor. Başka bir kaynaktan “pozitif psikoloji” hareketinden alınmalı.
Benim bugün tartışacağım şey, klinik alandan gelen bilgi olacak. Üstelik ergen ve erişkinleri dinlemekten kaynaklanan bilgilerden bahsedeceğim. Burada bahsedeceğimin, gerçekliğin bir yüzü olduğunu hatırlatmalıyım. Ama ciddiye alınmaya değer bir yüz.
Ãœstelik canice ÅŸeylerden bahsetmeyeceÄŸim. Çocuklarına aktif iÅŸkence eden veya tecavüz eden baba veya annelerin hikayelerinden bahsetmeyeceÄŸim. Cinsel tacizin çocukların zihinlerini, benliklerini parçaladığını zaten biliyoruz. Görünürde daha “normal” olarak görülen, ama yine de çocukların zihinlerinin bölünmesine neden olacak kadar, zihne zehirli etkide bulunan yaÅŸantılardan bahsedeceÄŸim.
1-Geçimsizliği olan anne babaların çocukların yanında kontrolsüz bir şekilde bu geçimsizliğini sergilemesi.Evde sürekli bir bağrışma çağrışma ve uyumsuzluğun olması. Terapi ortamında bu belirsiz ve güvensiz ortamda büyümenin göstergelerinden biri, hala zihinde kavga eden anne ve babanın kopya hologramlarının olmasıdır.
2 Terbiye amacıyla, sık, tekrarlayıcı bir ÅŸekilde çocukların dövülmesi.Bu anne babaların çoÄŸu, iÅŸkenceci veya “kötü” deÄŸiller. ÇoÄŸunlukla öfkesini kontrol edemeyen anne ve babalar çocuÄŸu dövüyor. Bazen de babalar dövme ve korkutmayı ana eÄŸitim metodu haline getiriyor. Biraz zor doÄŸası olan bir çocuÄŸu döverek kontrol altına alacaklarını düşünüyorlar. Terapi ortamında bu dayakların hala bedensel hafızası yaÅŸanabiliyor, zihinde halen döven anne ve babanın zihinsel imajları görülebiliyor. EriÅŸkin kiÅŸi anne ve babasını affedip edememe gerilimini yaÅŸayıp, onlara duygusal açıdan yakın olmakta zorlanıyorlar.
3-Çocukların yaptıkları bir ÅŸey için deÄŸil de karakter özelliklerine, özlerine yönelik aşırı bir eleÅŸtiri ve kıyaslamaların yapılması.“Sen yaramazsın”, “sen aptalsın”, “sen beceriksizsin”, “Teyzenin oÄŸul/kızı, amcanın oÄŸlu/kızı baÅŸarılı sen baÅŸarısızsın”, “senden adam olmaz” vb. sözlerin tekrar tekrar söylenmesi. Bu eleÅŸtirilerle zihni bölünmüş ergen ve eriÅŸkin kiÅŸiler, terapi ortamında, halen bu sözlerin zihinlerinde yankılandığını söylüyorlar.
4-Çocuğu cezalandırmak amaçlı dolap, karanlık oda, banyo gibi yerlere kilitlemek ve orada saatlerce tutmak.Bazen terapi sırasında zihinde halen o kapalı yerde olan bir çocuğu oradan çıkarıp almaya çalışınca, insan zihni için ne derece travmatik olduğunu anlayabiliyorum.
5- Çocuğun unutulması, tek başına bırakılması, yeterli ilgi ve alakanın olmaması.Bazen aileler, özellikle son çocuklarda, istenmeden olan çocuklarda, çocuğu bir kenarda bırakıp kendi başına büyümesi bekleniyor. Bu çocukların karnı doyuyor ama zihinleri aç kalıyor. Çocuklar zihinlerini hayal dünyası ile doldurmaya çalışıyorlar. Aşırı yalnızlık bir çocuğun zihnini bölebiliyor. Terapi ortamında, çocuğun yalnız dünyasında oluşturduğu varlıklar ve yaratıklar, erişkinlikte de zihinsel aktiviteleri devam edebiliyor.
Sonuç olarak, çocukluk çağı travmalarını sadece canice davranışlar üzerinden algılamak yanlış. Etrafında “kötü” olarak bilinmeyen, yaptıklarını bir “kötülük” olarak görmeyen ortalama anne ve babalar da çocuÄŸa zarar verebiliyor.
Henüz yorum yapılmamış.