Sosyal Medya

Güncel

Hayrettin Karaman'dan 'İslamcılık' kavramına farklı bir yaklaşım

Hayrettin Karaman Yeni Şafak'ta yazdığı makalesinde 'islamcı' kavramına bambaşka bir perspektiv kazandırdı. İşte o yazı...



Hayrettin Karaman
Müminlerin dereceleri ve İslamcılar
Ä°man, amel, takvâ, ÅŸuur ve cihad (Ä°slam'ı yayma, koruma, eksiksiz yaÅŸanmasını saÄŸlama gayreti, cehdi, mücadelesi) bakımından müminler, Müslümanlar eÅŸit deÄŸildir, bu sebeple mümin ve müslim kelimelerinin yanında “muttaki, mücahid, salih, mukarreb…” gibi nitelikler de kullanılmış ve farklılığın altı çizilmiÅŸtir.



Müslüman vardır belli derecede zayıf sayılacak bir imana, eksikli bir din hayatına sahiptir, asıl iÅŸi ve hedefi dünyayı imar etmek ve burada refah içinde yaÅŸamaktır, Ä°slam'ın ve ümmetin genel durumu, dertleri ve problemleri onu fazla ilgilendirmez…

Müslüman vardır hayatında ÅŸahsı ve ailesi için de vakit ayırır, onlara karşı vazifelerini yerine getirmeye çalışır, ama asıl hedefi insanlığa rahmet olan Ä°slam'ı ve onu temsil eden ümmeti korumak, ümmetin dertleriyle dertlenmek, Ä°slam'a ve ümmete yönelen tehlikeler karşısında duyarlı olmak, bunlara karşı elinden geldiÄŸince mücadele etmek, gerektiÄŸi takdirde mal, can, yer yurt baÄŸlarını bir yana itmektir…

Teorik olarak Ä°slam (Müslüman olmak) kâmil manada Ä°slam'dır, ama pratikte, uygulamada, müminlerin hayatında gerçekleÅŸen Ä°slam her Müslümanda eÅŸit deÄŸildir; gücü ve imkânı bulunduÄŸu takdirde kâmil manada Ä°slam'ı yaÅŸamak ve yaÅŸatmayı amaç edinen Müslümanları ifade etmek için bir ikinci niteliÄŸe ihtiyaç vardır; iÅŸte bu bana göre “Ä°slamcı Müslüman”dır. Bu ifadeyi beÄŸenmeyenler de bir baÅŸkasını bulmak durumundadırlar.

Ä°slam Müslümanlara geniÅŸ manada tebliÄŸ ve cihad vazifesini verdiÄŸi için bu din var oldukça “oturan Müslümanlar” yanında “hareket eden Müslümanlar” da var olacaklardır ve bunlar Ä°slamcılardır.

İslamcılığı belli bir döneme, belli bir gruba, belli bir harekete bağlamak, bununla başlatıp bununla sonlandırmak isabetli bir yaklaşım değildir.

Bu giriÅŸ yazımdan sonra ÅŸu âyetleri bir de “oturan ve oturmayan, uyuyan ve uyumayan Müslümanların” farkı ve dereceleri bakımından okuyalım:

Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekte olanlara eÅŸit olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah bütün müminlere o güzel geleceÄŸi vaad etmiÅŸtir, ama mücahidleri çok büyük bir karşılıkla oturanlardan üstün kılmıştır. /(Bu karşılık,)O'ndan gelen rahmet, günahların örtülmesi ve üstünlük dereceleridir. Zaten Allah hep günahları örtmekte ve rahmetiyle muamele etmektedir. /Kendilerine yazık etmekte iken hayatlarını sona erdirdikleri kimselere melekler “Ne iÅŸte idiniz?” dediler, (onlar) “O yerde zayıf görülenlerden idik” cevabını verdiler. Melekler ise “Allah'ın arzı geniÅŸ deÄŸil miydi, hicret etseydiniz ya!” dediler. Ä°ÅŸte onların barınağı cehennemdir ve orası gidilecek ne kötü bir yerdir! /Erkekler, kadınlar ve çocuklar içinden zayıf sayılanlar (yani) Ã§aresiz kalanlar ve hiçbir kurtuluÅŸ yolu bulamayanlar müstesnadır. /Ä°ÅŸte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, günahları bağışlayıcıdır. /Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek birçok uygun yer ve imkân bulacaktır. Kim Allah ve Resulü uÄŸrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah'a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir (Nisâ: 95-100).

Hicret elbette şartlara bağlıdır, zorunlu hale geldiğinde o da yapılır, İslâmî hareket neyi zorunlu kılıyorsa İslamcı onu yapar

 

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.